İslam ve Karşı Cinsle İlişkiler

           Bildiğiniz gibi, genellikle İslam ve karşı cinsle ilişkiler üzerine yazılar yazıyorum. Hem bu köşede, hem de kitap çalışmalarımda… Bazı kimseler, kendilerini ifade etmede geleneksel kültürün emri uyarınca bu iki şeyi birbirinden ayırmak için özel bir çaba harcıyor olabilirler. İslami yönü güçlü olan kişilerin bu konuya ilgi duymasını ayıp zannedebilirler; ama fena bir yanılgı içinde olduklarını ve bu tutumun kendilerine çok şey kaybettireceğini bilmelidirler… İki sorun birbiri ile sıkıca iç içe geçmişse, birini dışlayarak diğeri üzerinde akıl yürütemez ya da birini dışlayarak diğerinde çıkan soruna çözüm geliştiremezsiniz. Cinsellik olgusunun İslami yaşantı ile olan ilişkisi böyle bir şeydir.

Bir kere dünyadaki bütün diğer dinlere anlamlı bir karşıtlık içinde, İslamiyet yasal dairede yaşanan cinselliği kutsamıştır. Bakın, “İslamiyet cinselliği lanetlememiştir” demiyorum, “Kutsamıştır” diyorum. Bu konuyu ilk kitabımda ayrıntılı olarak işlemiştim. Burada sadece şunu anlatmakla yetineceğim: Örneğin aile içinde eşiyle mutlu bir romantik ve erotik birliktelik yaşamayan veya yaşayamayan bir kimse genellikle iyi bir dindar olamayacağı gibi, iyi bir ebeveyn de olamaz.

Ben yakın çevremde keskin bir dönüşle İslami bir hayat yaşamaya azmettiği halde bir süre sonra karşı cinsle ilişkilerinde yaşadığı yoksunluk, açlık veya kimi talihsizlikler nedeniyle sonradan zıvanadan çıkmış pek çok kişiyle karşılaştım. Şeytan, en büyük oyunlarından birini burada devreye sokar. Kişiyi özellikle karşı cinsle ilişkilerinde ciddi birtakım hatalara sürükler ve ardından onun kulağına şunu fısıldar: “Bittin sen! Bu günahı da işledikten sonra, artık iflah olmazsın!”

Oysa kişi ne kadar günah işlerse işlesin, Allah’ın rahmeti onun günahlarından kesinlikle çok daha büyüktür. Yaygın kanıya göre geçtiğimiz yüzyılın en büyük Rabbani bilgini olan Bediüzzaman yukarıda sözünü ettiğimiz şeytani çelmeyi bir yerde deşifre etmiş ve “Bir şey tam olarak yapılamıyorsa, büsbütün de terk edilmez” diyerek bu tür yıkılma noktalarına da iyi bir neşter vurmuştur. Güllerin Efendisi’nin sözünü anımsayalım: “Allah, merhametini yüz parçaya böldü ve yalnızca bir parçasını yeryüzüne indirdi. O bir parça merhamet, yeryüzündeki tüm canlıların birbirlerine şefkatle davranmaları için yeterli oldu. Diğer doksan dokuz parçayı ise, mahşer gününde kullarına merhametle muamele etmek üzere katında saklı tuttu.”

Katında saklı tuttuğu doksan dokuz parçalık merhametle, mahşer gününde ne şaşırtıcı kurtuluşlar yaratacağını hayal edebilir misiniz?

Anlaşılan odur ki, özellikle erkeklerin İslami yaşam biçimine uyarlanma niyetiyle çıktıkları engelli koşuda önlerine çıkan en büyük bariyerler, karşı cinsle ilişkilerde yaşadıkları aşırı içgüdüsel zaaflar ve reel kırılmalardır. Açıkça konuşulmasa bile, evli olanlar da dahil olmak üzere, bunun farkında olmayan ve bundan muzdarip olmayan bir tek erkek yok gibidir. Şu halde, İslami konularla karşı cinsle ilişkiler konularının birbirinden ayrılması gerektiğini, biri üzerine konuşanların diğerinden uzak durması gerektiğini kim söyleyebilir? Bunlar araştırılmayacak ve açıkça tartışılmayacaksa, vakti geldiğinde deneme-yanılma yoluyla öğrenilecek demektir. O tür girişimlerde kişilerin gerekli bilgi ve deneyim birikimini elde edinceye kadar birbirlerinin zaten kısa olan hayatlarını nasıl da cehenneme çevirdiklerini, nasıl da tükettiklerini anlamak için iyi bir araştırmacı veya gözlemci olmaya bile gerek yoktur.

Bu toplumdaki pek çok erkeğin ahlakının evlendikten sonra bozulduğundan haberiniz var mıydı?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi