Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

İnsanlığın En Güzel Halleri

 

Kimi insanlar vardır, yanında huzur bulursunuz. Sohbetleri, sakin, duru bir denizi izlemek gibidir. Öyle yüreğinize işler ki bir an dünyadan sıyrılırsınız. Her şey daha anlamlı olurken gözünüzde taktığınız mevzuların ne denli boş olduğunu görür, çene yorduğunuzu konuların incir çekirdeğini doldurmayan nedenlerini fark eder utanırsınız.

 
Çoğu insanın yaptığı gibi sohbetleri “Ben” merkezli değildir. Atıp tutmazlar, kendilerini övmezler, bilgiçlik taslamazlar. Size yol gösterir ama hükmetmezler.Yapamayacaklarını yapar gibi anlatanlardan değildir onlar.

Paylaşımları kutludur. Bilirsiniz ki anlattığınız her şey başka kulaklara gitmez. Hatalarınız ya da cahillikleriniz ne denli çok olursa olsun sizi küçümsemezler. O yüzden artık çoğumuzun arayıpta bulamadığı, bulanlarında hiç kaybetmek istemediği sohbetlerin aranan ismi olmuşlardır.

Bu kişiler yaşadıkları şehrin en önemli değerleridir. Şehri özel yapan, yaşanılası yapan, farklı yapan işte bu insanlardır. Geçmişin, tarihin kokusunu hissedebilene, her eseriyle sunan Konya, sohbet isimlerine sahiplik noktasında talihli şehirdir.

 
Benim nazarımda, asırların sırlarını barındıran bu kentin sunduğu iki sohbet insanı var. İlki malum, nezaketin, bilginin, doğru insan olmanın sembolü İletişim Fakültesi’nin muhterem hocası Caner Arabacı. Caner Hocam için söylenenler, söylenmesi gerekenlerin yanında o kadar az kalacak ki.

Diğeri ise duyguları kelimelere en güzel ifadelerle döken Ersal Özkan. Kitaplarını okuyanlar, hocanın karakteri ve yaşama bakış açısıyla ilgili fikir edinmişlerdir. Yazdıklarını okumayanlar ise birkaç karşılaşmada görürler ki bilginin mütevazilikle ve erdemle buluşmasıdır her davranışı. Ersal Hocayı daha çok yardımcısı ve yoldaşı Ali Bey’in aktardıklarıyla tanımaya çalıştım. Hocanın okuduğum kitapları arasında bu aralar başucu kitabım olan Metafizik Düşler adlı her bölümü yüreklere işleyen bir eseri var. Kitabın önsözünde paylaşılmış, benimde sizlere sunmak istediğim, insanlığın en güzel hallerini yansıtan bir kıssa var.

 
Şehit feryatlarına gök kubbenin dahi ağladığı, içimizin yandığı bu günlerde, peygamber ocağından O’nun huzuruna varan Mehmetçiklerimize gözyaşları ve duaları, ardında yanık yüreklerle kalan halkımıza da bu kutlu hikayeyi hediye etmek istiyorum.
 
Ruhunuz eğer vatan bilmeyen vatansızların, çıkarı için şehitleri kullanmaktan kaçınmayan insancıkların, tükürük saçan konuşmalarından sıkıldıysa eğer , şehitlerimizin kimlerin yanına gittiğini bilmenin huzuruyla olur ya belki bir parça acınızı hafifletebilirim.
 
Hz. Ömer dostlarıyla muhabbet ederken, huzura üç genç gelir. İlk ikisi üçüncü genci göstererek  babalarını öldürdüğünü söylerler ve gereğinin yerine getirilmesini isterler.
 
Bu konuşmalar üzerine Hz. Ömer suçlanan gence aktarılanların doğru olup olmadığını sorar. Suçlanan genç, suçu kabul eder ve anlatır.

Ailesiyle birlikte çıktığı bir gezide atının diğer gençlerin bahçesinden meyva koparmasına engel olmadığını söyler. Öldürülen gençlerin babasının hışımla dışarı çıktığını ve meyva kopartan ata taş attığını ve atın bu taş yüzünden öldüğünü belirtir. Nefsine bu durumun ağır geldiğini ve taşı atan adamada kendisinin bir taş attığını ve adamı öldürdüğünü anlatır. Kaçmak isterken yakalandığını ve tüm durumun bundan ibaret olduğunu söyler.

Söylenenleri dinleyen Hz. Ömer’in cevabı nettir. “ Söylenecek bir şey yok , bu suçun cezası idam. Madem bu suçunu da kabul ettin”.

Bu sözden sonra genç bir özrü olduğunu belirtip tekrar söz ister ve derki

“ Ben memleketimde zengin bir insanım. Babam , rahmetli olmadan bana bir sürü altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için altınları saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz, yetimin hakkını kayıp ettiğiniz için Allah katında sorumlu olursunuz, bana üç gün müsaade edin, emaneti kardeşime teslim edip geleyim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.

 
Hz. Ömer , topluluğa yabancı olan gence yerine kimin kalacağını sorduğunda , delikanlı Amr İbn-i As’ı gösterir ve “Zat benim yerime kalır” der.
 
Bunu duyan Amr İbn-i As gence kefil olduğunu söyler ve delikanlı bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzeredir ama genç dönmemiştir. Medine’nin ileri gelenleri gencin gelmeyeceğini söyleyip , Amr İbn-i As’a verilecek idam yerine diyet vermeyi teklif ederler ama babaları öldürülen gençler kabul etmezler.

 
Hz. Ömer’de adaletine yakışır cevabı verir ve der ki “Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.”

Hz. Amr’da büyük bir teslimiyet içinde “Bizde sözümüzün arkasındayız” der.

 
Bu konuşmalar esnasında gencin geldiği görülür ve Hz. Ömer O’na hitaben “Evladım , gelmemek için önemli bir nedenin vardı, neden geldin” diye sorar.

Gencin cevabı manidardır “AHDE VEFASIZLIK ETTİ”  demeyesiniz diye geldim der.

Hz. Ömer başını bu defa Hz. Amr’a çevirir ve sorar “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, , nasıl onun yerine kefil oldun”

Hz. Amr’ın cevabı çağlara örnek olacak şekilde olur. “Bu kadar insanın içinden beni seçti . İNSANLIK ÖLDÜ dedirtmemek için kabul ettim” der.

Sıra babaları öldürülen gençlere gelir. Onlar davadan vazgeçtiklerini söylerler.

Bunu üzerine Hz. Ömer sorar “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz. Ne oldu da vazgeçiyorsunuz”?.

Gençlerin cevabı da müthiştir

“MERHAMETLİ İNSAN KALMADI demeyesiniz diye”

 
Selam ve dua ile

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi