
İnsanlığın En Güzel Halleri
Kimi insanlar vardır, yanında huzur bulursunuz. Sohbetleri, sakin, duru bir denizi izlemek gibidir. Öyle yüreğinize işler ki bir an dünyadan sıyrılırsınız. Her şey daha anlamlı olurken gözünüzde taktığınız mevzuların ne denli boş olduğunu görür, çene yorduğunuzu konuların incir çekirdeğini doldurmayan nedenlerini fark eder utanırsınız.
Paylaşımları kutludur. Bilirsiniz ki anlattığınız her şey başka kulaklara gitmez. Hatalarınız ya da cahillikleriniz ne denli çok olursa olsun sizi küçümsemezler. O yüzden artık çoğumuzun arayıpta bulamadığı, bulanlarında hiç kaybetmek istemediği sohbetlerin aranan ismi olmuşlardır.
Bu kişiler yaşadıkları şehrin en önemli değerleridir. Şehri özel yapan, yaşanılası yapan, farklı yapan işte bu insanlardır. Geçmişin, tarihin kokusunu hissedebilene, her eseriyle sunan Konya, sohbet isimlerine sahiplik noktasında talihli şehirdir.
Diğeri ise duyguları kelimelere en güzel ifadelerle döken Ersal Özkan. Kitaplarını okuyanlar, hocanın karakteri ve yaşama bakış açısıyla ilgili fikir edinmişlerdir. Yazdıklarını okumayanlar ise birkaç karşılaşmada görürler ki bilginin mütevazilikle ve erdemle buluşmasıdır her davranışı. Ersal Hocayı daha çok yardımcısı ve yoldaşı Ali Bey’in aktardıklarıyla tanımaya çalıştım. Hocanın okuduğum kitapları arasında bu aralar başucu kitabım olan Metafizik Düşler adlı her bölümü yüreklere işleyen bir eseri var. Kitabın önsözünde paylaşılmış, benimde sizlere sunmak istediğim, insanlığın en güzel hallerini yansıtan bir kıssa var.
Ailesiyle birlikte çıktığı bir gezide atının diğer gençlerin bahçesinden meyva koparmasına engel olmadığını söyler. Öldürülen gençlerin babasının hışımla dışarı çıktığını ve meyva kopartan ata taş attığını ve atın bu taş yüzünden öldüğünü belirtir. Nefsine bu durumun ağır geldiğini ve taşı atan adamada kendisinin bir taş attığını ve adamı öldürdüğünü anlatır. Kaçmak isterken yakalandığını ve tüm durumun bundan ibaret olduğunu söyler.
Söylenenleri dinleyen Hz. Ömer’in cevabı nettir. “ Söylenecek bir şey yok , bu suçun cezası idam. Madem bu suçunu da kabul ettin”.
Bu sözden sonra genç bir özrü olduğunu belirtip tekrar söz ister ve derki
“ Ben memleketimde zengin bir insanım. Babam , rahmetli olmadan bana bir sürü altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için altınları saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz, yetimin hakkını kayıp ettiğiniz için Allah katında sorumlu olursunuz, bana üç gün müsaade edin, emaneti kardeşime teslim edip geleyim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzeredir ama genç dönmemiştir. Medine’nin ileri gelenleri gencin gelmeyeceğini söyleyip , Amr İbn-i As’a verilecek idam yerine diyet vermeyi teklif ederler ama babaları öldürülen gençler kabul etmezler.
Hz. Amr’da büyük bir teslimiyet içinde “Bizde sözümüzün arkasındayız” der.
Gencin cevabı manidardır “AHDE VEFASIZLIK ETTİ” demeyesiniz diye geldim der.
Hz. Ömer başını bu defa Hz. Amr’a çevirir ve sorar “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, , nasıl onun yerine kefil oldun”
Hz. Amr’ın cevabı çağlara örnek olacak şekilde olur. “Bu kadar insanın içinden beni seçti . İNSANLIK ÖLDÜ dedirtmemek için kabul ettim” der.
Sıra babaları öldürülen gençlere gelir. Onlar davadan vazgeçtiklerini söylerler.
Bunu üzerine Hz. Ömer sorar “Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz. Ne oldu da vazgeçiyorsunuz”?.
Gençlerin cevabı da müthiştir
“MERHAMETLİ İNSAN KALMADI demeyesiniz diye”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.