
HAYDUTLAR DEVLETİ GERİLİYOR
Bir haydutlar devleti kurmuş olanlardan uygar insanlar gibi davranmaları beklenemez ya da organize olmuş bir haydut sürüsü sadece bir haydutlar devleti kurabilir. Bu kolaylıkla düşünülebilir bir sarmaldır ve her ikisi de aynı yola çıkar. İsrail bir mağduriyet propagandası üzerinde bir devlet kurmuş olup dünya kamuoyuna karşı geçmişte Musevilere karşı yapılmış bazı katliamları sürekli taze tutarak masum rolü oynarken, kendi bölgesinde asli yamyam karakterine uygun olarak soykırım yapmaya devam etmektedir. Bu bilinen bir durumdur. İsrail Hükümeti’nden çıkan söz konusu eylem kararının sonuçları öngörülmemiş olamaz. Çıkan olay, koalisyon hükümetinin kendi içinde bir “oyuna getirme” gazından kaynaklanıyor olabilir. Yani koalisyon içindeki ortaklardan biri ya da birkaçı, hükümetin başı olan Netanyahu’yu kışkırtıp zora sokmak amacıyla istediği, teşvik ettiği, yönlendirdiği bir girişim olabilir. Tıpkı ikinci Ak Parti iktidarının başlangıcında bir siyasi partinin başbakanı başörtüsü sorununu çözme bahanesiyle meydana çekerek, sonrasında kapatılmanın eşiğine getirip bırakmış olması gibi… Gazze’ye insani yardım taşıyan filoya yapılan bu terörist saldırı ve sonrasında yaşanan hızlı gelişmelerin ardından, Sayın Başbakan dün Meclis’te sadece savaş koşullarında olağan karşılanabilecek ağırlık ve sertlikte bir konuşma yaptı. Uluslar arası kuruluşlar nezdinde hukuk çerçevesinde harekete geçmiş olduklarını belirterek bir yönüyle uluslar arası toplumu bu ülkeyi köşeye sıkıştırmak üzere kendisi ile birlikte harekete geçmeye çağırdı, diğer yönüyle İsrail halkına haydutça icraatları ile kendisinin başını büyük bir belaya sokacağı belli olan mevcut hükümetlerinden kurtulmaları gerektiğinin açık işaretlerini verdi. (Bu arada, Sayın Başbakan simültane çevirilerle bütün dünyanın heyecanla izlediği konuşmasını yaptığı sırada, yoldaş medya tarafından bir süredir gündemin ilk sıralarına oturtularak devamlı pohpohlanan ve olasılıkla kendi içinde “Wow! Ben neymişim de bilememişim!” diyerek hülyalar içinde dolaşıp dururken birdenbire kenara itildiği için biraz bozulmuş olduğunu tahmin ettiğimiz Turkish Gandhi Efendi Hazretleri, partisinin grup toplantısında Toprak Mahsulleri Ofisi’nden söz etmekle meşguldü. Sonradan lütfedip konuya ilişkin bir iki laf ettiğini öğrendim). Türkiye, son sekiz yıldır hızla demokratikleşen ve zenginleşen büyük bir ülke olarak bir taraftan küresel bir aktör olarak ağırlığını hissettirirken, diğer taraftan doğal olarak kendi tarihi ve doğal coğrafyasında yükselmekte olan önemli bir aktördür. Güçlendikçe tarihten gelen karizmasına ve yönetsel iddialarına geri döneceği olasılığı (veya gerçeği) dikkate alındığı zaman, sanırım İsrail’in bundan rahatsızlık duymaması düşünülemezdi. Nitekim sorumsuzca işlediği suçların sonuncusu bardağı taşırmış ve bu kez sert kayaya çarpmıştır. Artık güçlü ve haklı olarak öfkeden delirmiş biri, dünyanın gözü önünde İsrail’i sokak sokak kovalamaya başlamıştır. Onu cezalandırmak için, elinden geleni ardına koymayacağı da çok bellidir. Türkiye ne yapacaktır peki? Olay henüz yeni olduğu için Sayın Başbakan somut herhangi bir adımdan söz etmemiş olmakla birlikte, zaman içinde uluslar arası tecrit ve müeyyide girişimlerinin dışında savunma endüstrisine ilişkin askeri ihaleler dahil olmak üzere pek çok ekonomik ve ticari ilişkinin gözden geçirilmesi beklenebilir. Artık bölgede Türkiye taraftar kazanarak ilerlemekte, İsrail ise yalnızlaşarak gerilemektedir. Bekleyip göreceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.