
Mert Aslan
Haydi demokrasicilik oynayalım
Yayınlanma:
Bakın, yeni öğreniyoruz. Şehirlerimizin en güzel ve müstesna yerlerine özene bezene kondurulmuş, vergi mükellefi yurttaşlarımızdan dikkatle korunan muazzam ve göz alıcı resmi binalardan toplanıp bazı gizli kapaklı işler çevirdikleri gerekçesiyle hapse atılmış olan bir kısım vesayetçi bürokratlar bomba gibiymiş meğer... Kendilerini harika hissediyorlarmış. Oradan olayları yönlendirmeye, hatta akraba-i taallukata bazı cazip iş olanakları sağlamaya bile devam ediyorlarmış. Dışarıdakiler de arada sırada ziyaretlerine gelip önlerinden yüzlerine karşı “Arkanızdayız.” falan diyerek onlara moral veriyormuş… Yani gerçek demokrasi olmasın, demokrasicilik oynamaya devam edelim demek istiyorlar galiba. Ne güzel!
Bunlar demokrasinin, düşünce ve inanç özgürlüğünün, farklı olanı kabullenip ona tahammül etmenin nasıl bir duygu olduğunu hiç bilmezler, bilemezler. Çünkü ömürleri boyunca yaptıkları her işi emir alarak yapmış, yaptırdıkları her işi de emir vererek yaptırmışlardır. Otuz yıl boyunca her gün aynı kıyafeti giyip etrafında aynı tipleri görerek enikonu tektipleşen bir adamın farklı olana tahammülünün zamanla azalıyor olması şaşırtıcı değildir. Kafasının çağın koşullarını basmıyor olması tuhaf değildir. Kafası “vatanın sahibi ve koruyucusu” olduğu fikriyle yıkanmış olduğu için, hoşuna gitmeyen her gelişme karşısında kuyruğuna basılmış köpek gibi sıçrayıp bağırmaya başlaması anlaşılmaz bir şey değildir. Hatta kişisel çıkarlarını kotarırken, “vatan kurtarma işi” yaptıklarını zannetmeleri de pek yadırgatıcı değildir. Bunlar ricadan minnetten anlamazlar. “İyilik dili” denilen kavramı hayatlarında hiç duymamışlardır. Asıl şaşırtıcı olan kısa bir zaman öncesine kadar siyasetçinin kendisine oyuyla birlikte görev veren halkın isteklerine sırtını dönüp hiç kimsenin oy da yetki de vermediği kimselerin kurduğu gizli bir örgütle işbirliği yapmak suretiyle içine düştüğü maskaralıktır. Anlaşılan o ki, daha önce bunların işi gücü milleti kandırmakmış… Milleti kandırma konusunda daha yetenekli ve becerikli olanların “başarılı siyasetçi” olarak görüldüğü o dönemlerin tarihin sürgit akan lağımında yok olması temennisi, tüm yurtsever ve gerçek demokratların diline pelesenk olmalıdır.
Keçi inadıyla yeniden öne sürüyorum ki, bu hükümet yeni anayasayı hazırlayıp meclisten veya halkın onayından geçirerek yürürlüğe sokmadıkça bunlarla başı beladadır. O zaman klasik demokrasicilik oyunları, daha doğrusu sahtekarlığı son bulacak, her kişi ve kurum, hoşuna gitse de gitmese de, halkın belirlediği iktidarın başındaki şahıs önünde el pençe divan durmayı öğrenecektir.
Bunun için, yapılmakta olan anayasa içinde ve ardından birkaç yeniliğin hayata geçirilmesi zorunludur:
1.Yeni anayasada genelkurmay başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanarak bakana genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını görevden alma yetkisi verilmelidir. Tıpkı İç İşleri Bakanı’nın Emniyet Genel Müdürlüğü üzerindeki tasarrufu gibi…
2.Milli Savunma Bakanlığı için başkentin göbeğinde heybetli bir bina yapılmalıdır.
3.Genelkurmay Başkanlığı Ankara dışına çıkarılıp orada bir binaya yerleştirilmeli, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi Ankara sınırlarından içeriye askeri araç gereç ve resmi kıyafetli askeri personelin girişi yasaklanmalıdır.
Unutmayalım ki, demokrasinin birinci kuralı halkın iradesi ile seçilen iktidarın bütün kurum ve kuruluşlar üzerinde mutlak vesayet sahibi olmasıdır ve bu olmadığı sürece eskiden olduğu gibi kamu yönetimi komik bir oyundan bir milim öteye geçmez ve dolayısıyla ciddi olan hiçbir sorun çözülmez...
Sonsöz: “Bu düşünce hiç kimseye düşmanlık anlamı içermez. Çünkü demokrasi yanlısı olan herkesin en basit standardıdır… Üstelik şu an görevde bulunan genelkurmay başkanı, mensubu olduğu kurumun yerleşik teamüllerine karşıtlık içinde demokrat olarak kalabilmiş harika bir adam! O, Türkiye için büyük bir şanstır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.