Hayatını engelli bir insanla geçirenlere takdir ve saygıyla bakmışımdır. Yaşamı boyunca başka bir bireyin tüm gereksinimlerine cevap verebilmek her babayiğidin harcı değildir. Büyük bir sabır, özveri ve sevgiyle yaşamını sürdürmeye çalışan hasta yakınları Hak katında gördükleri itibarı toplum nazarında da hak etmektedir.
Görmeye, yürümeye, duymaya, konuşmaya, bir cihaza bağlı olmadan yaşayabilmeye hasret olan engelli vatandaşlar ise tüm topluma, pekte kıymetini bilmediğimiz sağlıklı bir bedene sahip olmanın ne denli büyük bir nimet olduğunu, azim ve kararlılıkla mücadele edildiği takdirde insanın neler başarabileceğini gösteriyor.
Son günlerde ise öyle bir isim duyuldu ki hakkında hazırlanan video Facebook’ta paylaşım rekoru kırıyor, deha kabul edilen yeteneğini öğrenen herkes O’na takdirle imreniyor, yaptığı çalışmalar bilim dünyasına görme ve algılamaya ilişkin verilerini yeniden sorgulatıyor.
Hayret verici bu yeteneğin sahibi ise bir Türk. Adı Eşref Armağan. Dünya’nın konuştuğu bu ismin ise yaşamını öğrenenler, sanatına ve O’na bir kere daha hayran kalıyor. 1953 yılında İstanbul Fatih’te dünyaya gelen Eşref Bey, ne çocukken ne de yetişkin çağda hiçbir öğrenim görmez. Kendi kendine yazmayı öğrenir. Bütün gün baca boruları keserek babasına yardım eder, boş zamanını da resim çizerek geçirir. Körler alfabesini bile 30'undan sonra öğrenir. 6 yaşında boş bulduğu kâğıtlara, dokunduğu nesneleri çizmeye başlar. İlk tablosunu 14'ünde yapar. 18 yaşında ise önce parmakları ile kağıt üzerine, sonra da kartona yağlı boya ile resim yapmaya başlar.
Yağlı boyadan akrilik boyaya ve tuale geçer. Elleri artık onun gözleri olmuştur. Görmemesine rağmen çizdiklerinin bu denli gerçeği yansıtması, resim yapmanın onda bir tutkuya dönüşmesini sağlar.
Videosunun ardından büyük bir merakla açtığım internet sitesinde yaptığı resimleri görünce büyük bir heyecan yaşadım. Ünlü ressamın resimleri soyut da değil. Canlı, parlak renklerle adeta görüyor gibi her şeyi kendi renginde çiziyor. Gerçek kelebekler, yüzler, göller, dağlar, evler gerek çizimleri gerekse renk uyumuyla olağanüstü bir uyum içerisinde.
İçimizde çıkan bu deha sanatçıyı ise 1994 senesinde Joan Eröncel isimli otuz sene evvel Türkiye'de evlenmiş Amerikalı bir hanım keşfeder. Joan, onun eserlerinin mükemmelliği karşısında hayran olur ve ona yardım etmeye karar verir. Kendi insanına sırtını dönen bizleri utandıracak destekte bulunan Eröncel, tek göz bir odada tek bir gömlekle yetinen ama yardımı asla kabul etmeyen bu deha adamın birçok resmini alır, hiçbirini satamaz ama sattım deyip parasını verir. Hatta onun adına bir internet sitesi açar.
Amacı Armağan'ı dünyaya tanıtmak olan Eröncel, körler üzerinde araştırma yapan Kanada-Toronto Üniversitesi öğretim üyelerinden Kennedy ile irtibata geçer. Doğuştan görme engelli birinin beyninde doğaya ilişkin imajların bu denli gerçekçi ve doğru orantılar içinde nasıl canlanabildiğini anlamak için Kennedy'nin davetlisi olarak ABD'ye giden Armağan'ın, Harvard Üniversitesi'nde MR'ı çekilir. Çeşitli nesneleri resmetmesi istenir. Aynı cisimleri başka açılardan da çizebilen Armağan bilim dünyasında bir çığır açmıştır.
Bir sonraki aşamada ise Dr. John Kennedy'nin Eşref ile birlikte İtalya'nın Floransa kentine gider. Floransa'da, perspektif konusunda sanat tarihinde aşılmaz bir örnek oluşturan, Rönesans'ın büyük ressam ve mimarı Filippo Brunellesschi'ye ait sekizgen formda bir yapı vardır. Eşref Bey dokunarak yapının kendisini ve maketini inceler.
Binanın duvarlarında yaptığı kısa bir keşiften sonra, bu binayı da kusursuza yakın bir perspektifle çizmeyi başaran bu muhteşem Türk, gözleriyle değil, “kalbiyle” görerek tüm insanlığa önemli bir mesaj vermiştir.
Sonuçlara göre, Armağan'ın beyni, körlerin de görsel hafızaya sahip olabileceğini kanıtıdır. Çünkü, diğer görme engellilerin aksine, Armağan'ın beyninin görsel hafıza bölümü gören birininki gibi çalışmaktadır.
Video’yu izlerken fark ettiğim önemli bir ayrıntı da Eşref Bey’in çizimini bitirdikten sonra, başta Dr. Kennedy olmak üzere, çevresine toplanan sanatseverlerin taşıdıkları heyecan ve gösterdikleri sevgi. Bir olağanüstülük karşısında insanların kenetlendiği anı izlerken, gururla karışık gözleriniz dolu dolu oluyor.
Bizler yeni yeni varlığını fark etsek de Armağan’ın yaptıkları 'The Colors of Darkness' isimli ödüllü belgesele konu olmuştur. Ayrıca Real Super Humans isimli belgeselde de aynı şekilde kendisinden ayrıntılı bir biçimde bahsedilmektedir.
New York Türk Kültür ve Turizm Ataşeliği ve ABD'deki Türklerin duayeni sayılan Ahmet Ertegün'ün ev sahipliği açılan sergisine büyük ilgi gösterilen Armağan’ın sözleri tüm insanlığa ibret vericidir. Sanatçı ''Engelli arkadaşlarıma destek ve güç vermek, bakıp da göremeyenlere bir şeyler anlatmak istiyorum'' der. Yaptığı sergiye, Birleşmiş Milletler'deki diplomatların yanı sıra çok sayıda Amerikalı görme özürlü katılır.
Eşref Armağan sponsor bulabilirse, Avrupa ve Amerika’daki sergilere de katılıyor ama tahmin edersiniz ki sponsor bulmakta da zorluk çekiyor. Bilim Dünya’sını şaşırtan ve yüreğiyle görmeyi başaran, soyadı gibi ülkemize adeta armağan olan Eşref Bey’e umut ediyorum ki hükümet yetkililerince ve ilgili bilim adamlarınca gerekli destek gösterilir ve Dünya’nın konuştuğu bu deha isim değerlendirilir.
Terörün tahammül gücümüzü zorladığı, kimilerinin utanmadan Devleti ve milleti dağa çıkmakla tehdit ettiği, vatan hainlerinin eşkıya kesildiği bu günlerde umut ederim ki Armağan’ın başarısı, görmek ve bakmak arasındaki ince çizgiyi fark ettirerek yürekleri umutla doldurarak, sahip olduğumuz eşsiz vatanın kıymetini anlamamızı sağlar
Selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.