Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Din işlerinde güzel gelişmeler...

12 Eylül referandum sonuçlarından sonra Türkiye’de genel bir sosyal rahatlama olduğunun emareleri görülmeye başlandı.

Geçtiğimiz haftanın en önemli konuları, başörtüsü ve kurban.

Başörtüsü meselesi Türkiye’nin cumhuriyet dönemindeki en büyük insan hakları ve inanç ihlaliolarak tarihe geçecek. Bu günlerde YÖK Başkanı Y.Ziya Özcan’ın sorumluluk alarak yaptığı açıklama ile üniversitelerde bu sorun şimdilik çözülmüş görünüyor. Nihayetinde gerçekten kötü niyetli hocaların çabası ve kışkırtıcılığı dışında başörtü konusu Türkiye için bir ayıp olmaktan çıkmak üzere. Temenni edelim ki, geçmişe bakıp hayretler içinde kaldığımız bir mesele olarak tarihte kalsın.

Başörtü konusunda YÖK Başkanı ile birlikte üzerine düşen açıklamayı anlaşılır bir şekilde yapan Diyanet İş Başkanı’na da bir paragraf açmalıyız.

Aslına bakarsanız Din adamlarının toplumsal konularda cesur olmalarını hep beklemişizdir. Ancak Türkiye gibi bir ülkede cesur davranmak koltuk kaybetme başta olmak üzere pek çok sıkıntıyı! peşi sıra getireceğinden midir nedir, çok açık kanaat bildirmemişlerdir bizim din büyüklerimiz.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun, başörtüsü, kurban, 29 Ekim resepsiyonu, Alevilerin din dersi talebi konularındaki açıklamaları oldukça cesurdu. Tabiki kıyasımız 12 Eylül öncesi Türkiye’ye göre. 
Başkan Bardakoğlu’nun başörtüsü konusundaki şu açıklaması çok önemli örneğin; "Başörtüsü sorusunun din ile irtibatını görmemek için dini bilmemek ve Türkiye’de yaşamıyor olmak gerek. 14 asırdır kadınlar dini vecibe gördükleri için başlarını örtmüşlerdir. Kurumumuz da her dönemde 'başörtüsü örtülmeli' demiştir.”  Söylediğim gibi, Başkan Bardakoğlu’nun açıklaması oldukça yerinde her ne kadar daha öncede kurumunun böyle söylediğini ifade etse de, demek ki algılayıştaki problemde giderildi.
Önümüzdeki günlerde Kurban Bayramı kutlanacağı için ülkemizde bir et ve kesilecek hayvan telaşı aldı. Bu tür mevzular önceki yıllarda bu kadar manipülatif olmazdı, açıkçası medyanın bu konuda çok etkin rol oynadığını düşünüyorum.
   İlahiyatçıların çoğunluğu “et stokları az kurban kesilirse fiyat yükselir” görüşüne şiddetle karşı çıkarak, sadaka ve bağış asla kurban yerine geçmez görüşündeler. Başkan Bardakoğlu’da bu çoğunluk gibi düşünüyor. Şu görüşleri takdirle karşılamak lazım; “Türkiye’de her yıl kesilen hayvanların çok küçük bir bölümü kurban için kesilir. Kurban ibadetine engel olmayalım. Kurban sayesinde yılda bir kez et gören aileler var, onların rızkını kesmeyelim. Vekalet ile kurban olmaz. Dinen doğru değildir.”
Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen İmamların toplumun kanaat önderi olması konusunda görüş bildiren Başkan Bardakoğlu’nun sözünün arkasında olması da güzel. Şu düşünceler mesela 10 yıl önce söylenseydi ne olurdu sanki; “Herkesin topluma yol göstermesine razıyken, imamların yol göstermesini istememek yanlıştır. İmamın görevi sadece caminin dört duvarı arasında değil, her yerdedir”
Gerçekten Başkan Bardakoğlu’nun imamlarla ilgili kanaatlerine en başta imamlar sahip çıkmalılar. Ancak öncelikle kendi asıl işlerini iyi yaparak bunu göstermeliler.   
Son haftaların en sıcak konusu Alevilerin din eğitimi konusu olunca, bu noktada toplumsal kanaatlere de tercüman olmuş Ali Bardakoğlu.
İşte o açıklamalar  “Din Kültürü dersi zorunlu olmaya devam etmelidir. Çağdaş insanın din konusunda bilgi sahibi olması günün gereğidir."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi