Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

Devrimleri Ancak Çam Olanlar

Söz, konuşma ve susma üzerine atalarımız ne kadar da çok söz söylemişler. Sebebini şimdi daha iyi anlıyorum. Dinlemenin hele ki etkin dinlemenin bir sanat olduğunu geçmiş yazılarımda belirtmiştim. Onlardan çok daha etkili ve önemli olandan bahsetmek istiyorum, Gerektiğinde yada bilmediği konularda susmayı başarabilmek…

Dinlemek hele sır tutmak nasıl ki erdemli bir davranışsa susma o kavramları da içine alan önemli bir sanat…

 
Konuşmayı, aralıksız konuşmayı, çoğu zaman da başkaları hakkında konuşmayı seven bir toplumda susmanın bu denli aranılır olmasını çok görmemek lazım.

Hal böyle olunca, sıklıkla kullandığım ve tüm yüreğimle hak verdiğim “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma” durumları aralıksız konuşan bu toplumda kendini çokça göstermekte.

 
Bırakın günlük, dakika içerisinde dahi değişen bir gündeme sahip olan ülkemizde konuşmalar da bu denli çok olunca da kavramlar, söylemler birbirine giriyor.

Herkesin her konuda söyleyecek bir sözü olduğundan, yapılan açıklamalar içerisinde,  çam devirenlerden gülünç duruma düşenlere, toplumun değer yargılarına hakaret edenlerden kendince kanaat öderi olmaya çalışanlara kadar her gruptan insan görmeniz mümkün

 
Lafı çok uzatmayayım.

Kurban Bayramından bu yana güzel ülkemde o kadar çok gündem değişti ki üzerine konuşulanları takip etmek imkânsız.

Başka ülkelerde belki bir yıl içerisinde oluşturulacak aksiyon neredeyse on günde yaşandı.

 
Depremden gemi kaçırma olayına, 10 Kasım kutlamalarından bedelli askerliğe, vicdani ret tartışmalarından, Kozinoğlu’nun öldürülmesine, meclisteki gereksiz  kavgalardan siyasi polemiklere kadar  neler yaşandı neler..

Olaydan çıkıp olgusal bir kavram haline gelmiş konular dahi birkaç günde geçiştirildiği için çoğu hakkında yeterli ve gerekli bilgi sahibi olunmadığından unutuldu gitti ama sakin bir irdelemeyle bakmak faydalı olacaktır.

Son yaşanan depremlerde sınıfta kalan basın camiası oldu. Müge Anlı başta olmak üzere gaf yapan isimler biranda şimşekleri üzerine çekse de birkaç gün içerisinde unutuldu gitti. Birlik olmaya çalışmak yerine, dirlik bozmaya uğraşanların etkisiyle koordinasyonsuz ve yetersiz yardımlar, bastıran kışla birlikte bölge insanını daha da mağdur etti.

DTP’lilerin deprem üzerinden dahi bölücülük yapma çabaları ve muhalefetin sırf muhalif olmak için dile getirdiği gereksiz açıklamalar, konuyu odaklanılması gereken noktalardan uzaklaştırdı.

 
Şimdi her şey bir yana, depremin yaraları çözülmüş gibi muhalefetin basın desteğiyle diline doladığı isim Erdoğan Bayraktar. Bence hükümetin ülkem halkına sunduğu en önemli ve gerekli hizmetlerden birisi olan TOKİ’yii başarıya taşımış bu ismi, linç etmek doğru değil.
 
TOKİ’deki gelinen nokta göz önüne alındığında Van’ın ve bölgenin yeniden şekillendirilmesinde Bayraktar’a ihtiyaç duyulduğu aşikârken, depremdeki son ölümlerden yalnızca onu sorumlu tutmak hiçte iyi niyetli bir davranış değil.

Oy telaşını, kişileri ya da kurumları yıpratma çabasını, çile çeken masum ve mağdur depremzedeler üzerinden sürdürmek insanlıkla bağdaşmayacak kadar iğrenç.

Gelelim irdelenecek diğer mevzuya yani 10 Kasım törenlerine. Her yıl yaşanan aşırı devrimci kokoş teyzelerin türbanlı kızı ağlatma örnekleri, büyük bir istikrar göstererek bu senede yaşandı.

 
İslam’a olan nefretini başörtüsü üzerinden alan, devrimin adını ve anlamını çam devirmekten ibaret sanan bu hanımları Fuzuli’nin ünlü sözüyle anıyorum:

“Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil”

Atatürk’ü dahi kendi düşüncesine alet eden bu hanımlarımız, dillerinden düşürmedikleri devrim sözcüğünün anlamını öğrenip öyle gelsinler bir zahmet.

Bir ülkenin ulusal liderini ancak kendi hegomanyasında göstermeye çalışmak bencilliğin yanı sıra psikolojik olarak irdelenmesi gereken bir durum.

Gündem yoğun olunca bu olayda unutuldu gitti. Oysaki hala bu düşüncede olanların hiçte küçümsenmeyecek kadar çok oldukları ve yazık ki birçok makam da etkin oldukları bilinmeliydi.

 
10 Kasım’da takdir ettiğim ve tüm gündeme rağmen rahmetli Serdengeçti’yi anan Akit gazetesini kutlamak istiyorum. Bu ülke tarihine adını yazdırmış bu kutlu insanı ölüm yıldönümünde unutmayan bir basın kurumu olduğunu bilmek güzel.

Bir diğer örnek ise soyadı dahi devrim olan lakin çam bile devirecek denmeyecek kadar çirkin konuşan, ekranların bilirkişisi (?) Hakkı Devrim. Alakasız bir konuda programa bilirkişi olarak katılan Devrim, inanç karşıtlığını gaza gelip sözle ifade edince tepki çekmişti.

 
Hakkı Bey , çalıştığı kanal tarafından şimdi kızağa çekildi , dinleniyor.ülke olarak onun eşsiz fikirlerinden mahrum kalsak ta bir müddet idare edeceğiz artık.

Yoğun gündemde gaflarıyla öne çıkan daha birçok isimi anmak mümkün. Örnekleri arttırsak ta döngüsel süreç hep aynı şekilde işliyor. Söyleyen söylediğiyle kalıyor, gündem değişiyor yeni bir isim yeni bir potla ekranları süslüyor. Eskisi unutulup gidiyor.

Abarttığımı düşünenler olabilir ama ,birkaç ay sonra ekranlarda Müge Anlı’yı deprem araştırmacısı, Hakkı Devrim’i din alimi, sözde devrimci yobazları ılımlı İslamcı, Dersim katliamını savunanları bir Alevi derneğinin başında görürseniz şaşırmayın

Bir siyasi büyüğümüzün de (?) buyurduğu gibi. “Bu milletin hafızası zayıftır, çabuk unutur”.

 
Selam ve dua ile

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi