
Devrimleri Ancak Çam Olanlar
Söz, konuşma ve susma üzerine atalarımız ne kadar da çok söz söylemişler. Sebebini şimdi daha iyi anlıyorum. Dinlemenin hele ki etkin dinlemenin bir sanat olduğunu geçmiş yazılarımda belirtmiştim. Onlardan çok daha etkili ve önemli olandan bahsetmek istiyorum, Gerektiğinde yada bilmediği konularda susmayı başarabilmek…
Dinlemek hele sır tutmak nasıl ki erdemli bir davranışsa susma o kavramları da içine alan önemli bir sanat…
Hal böyle olunca, sıklıkla kullandığım ve tüm yüreğimle hak verdiğim “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma” durumları aralıksız konuşan bu toplumda kendini çokça göstermekte.
Herkesin her konuda söyleyecek bir sözü olduğundan, yapılan açıklamalar içerisinde, çam devirenlerden gülünç duruma düşenlere, toplumun değer yargılarına hakaret edenlerden kendince kanaat öderi olmaya çalışanlara kadar her gruptan insan görmeniz mümkün
Kurban Bayramından bu yana güzel ülkemde o kadar çok gündem değişti ki üzerine konuşulanları takip etmek imkânsız.
Başka ülkelerde belki bir yıl içerisinde oluşturulacak aksiyon neredeyse on günde yaşandı.
Olaydan çıkıp olgusal bir kavram haline gelmiş konular dahi birkaç günde geçiştirildiği için çoğu hakkında yeterli ve gerekli bilgi sahibi olunmadığından unutuldu gitti ama sakin bir irdelemeyle bakmak faydalı olacaktır.
Son yaşanan depremlerde sınıfta kalan basın camiası oldu. Müge Anlı başta olmak üzere gaf yapan isimler biranda şimşekleri üzerine çekse de birkaç gün içerisinde unutuldu gitti. Birlik olmaya çalışmak yerine, dirlik bozmaya uğraşanların etkisiyle koordinasyonsuz ve yetersiz yardımlar, bastıran kışla birlikte bölge insanını daha da mağdur etti.
DTP’lilerin deprem üzerinden dahi bölücülük yapma çabaları ve muhalefetin sırf muhalif olmak için dile getirdiği gereksiz açıklamalar, konuyu odaklanılması gereken noktalardan uzaklaştırdı.
Oy telaşını, kişileri ya da kurumları yıpratma çabasını, çile çeken masum ve mağdur depremzedeler üzerinden sürdürmek insanlıkla bağdaşmayacak kadar iğrenç.
Gelelim irdelenecek diğer mevzuya yani 10 Kasım törenlerine. Her yıl yaşanan aşırı devrimci kokoş teyzelerin türbanlı kızı ağlatma örnekleri, büyük bir istikrar göstererek bu senede yaşandı.
“Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil”
Atatürk’ü dahi kendi düşüncesine alet eden bu hanımlarımız, dillerinden düşürmedikleri devrim sözcüğünün anlamını öğrenip öyle gelsinler bir zahmet.
Bir ülkenin ulusal liderini ancak kendi hegomanyasında göstermeye çalışmak bencilliğin yanı sıra psikolojik olarak irdelenmesi gereken bir durum.
Gündem yoğun olunca bu olayda unutuldu gitti. Oysaki hala bu düşüncede olanların hiçte küçümsenmeyecek kadar çok oldukları ve yazık ki birçok makam da etkin oldukları bilinmeliydi.
Bir diğer örnek ise soyadı dahi devrim olan lakin çam bile devirecek denmeyecek kadar çirkin konuşan, ekranların bilirkişisi (?) Hakkı Devrim. Alakasız bir konuda programa bilirkişi olarak katılan Devrim, inanç karşıtlığını gaza gelip sözle ifade edince tepki çekmişti.
Yoğun gündemde gaflarıyla öne çıkan daha birçok isimi anmak mümkün. Örnekleri arttırsak ta döngüsel süreç hep aynı şekilde işliyor. Söyleyen söylediğiyle kalıyor, gündem değişiyor yeni bir isim yeni bir potla ekranları süslüyor. Eskisi unutulup gidiyor.
Abarttığımı düşünenler olabilir ama ,birkaç ay sonra ekranlarda Müge Anlı’yı deprem araştırmacısı, Hakkı Devrim’i din alimi, sözde devrimci yobazları ılımlı İslamcı, Dersim katliamını savunanları bir Alevi derneğinin başında görürseniz şaşırmayın
Bir siyasi büyüğümüzün de (?) buyurduğu gibi. “Bu milletin hafızası zayıftır, çabuk unutur”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.