Terör Bitsin Kim İster?

“Terör” hakkında yazmak çok zor ve aslında çok kolaydır. Durduğunuz yere göre, ya tam bir karşı duruşla lanetler, “yok olsun dersiniz” ya da işi yumuşatmaya ve tavsatmaya yönelirsiniz. Her iki durumda da, eğer gerçekten bir terör yapılanması varsa, bu durumdan memnun kalacak, “işte başardım, beni yazıyorlar bak!” diyecektir.

 

Hatırladığım kadarıyla dünya tarihinde kabul edilen ilk terör eylemleri, M.S. altmışlı yıllarda dini bir mezhep olarak bilinen Sicariiler tarafından gerçekleştirilmişti. Modern zamanların eylemlerine benzer eylemlerle anılan tanınmış en önemli terör yapılanması ise, Ahmet SABBAH adında bir elebaşının liderliğini sürdürdüğü Haşhaşiler tarafından kurulmuştur. Bunların uyuşturucu madde bağımlısı olduğu söylenir. Eylemlerine giderken akıllarının başında olmadığı, böylelikle yaptıklarına sınır koymadıkları rivayet edilir. Her iki yapılanmanın da kendine özgü alışkanlılar ve imgeler beslediği muhakkak.

 

Devlet terörünün de dünya tarihinde örneklerine rastlamaktayız. Fransa İhtilalından sonra, milliyetçilik akımlarının hızla yayılması ve ardından şekillenen devlet mekanizmaları, varlıklarını kabullendirmek ve güçlerini sınamak için terörist oluşumlara karışmadan edemediler. Kuruluşunu bizzat bu tür bir yapılanmaya borçlu olan bir Ortadoğu devleti ise varlığını halen devam ettirmektedir.

 

Esasen ben, her zaman bahsettiğim dünya sisteminin terör zihniyeti üzerinden beslendiği kanaatindeyim. Sistem, kendi varlığının devamı ve gücünün sürekli dinamik durmasını temin için, “var” olduğunu gösterme ihtiyacı duyuyor. Bu ihtiyacı gidermek için gücünü deneyeceği bir başka güce ihtiyaç duyulduğunda, “terör” kartını kullanıyor. Bir bilgisayar oyunu gibi, eğer oyunda bir kahramanı canlandırıyorsanız mutlaka bir düşmanı yenmek zorundasınız.

 

Terörün oluşma sebepleri oldukça fazla, ekonomik, sosyal, sınıfsal, ırksal, politik pek çok sebep bulmak mümkün. Bunlardan en temel ikisi sanırım, sosyoekonomik sebeptir. Ekonomik sebepler düzeleceğe benzemiyor, çünkü dünya sistemi birilerini aç bırakırken, diğerlerini alabildiğine zengin ediyor. Sosyal sebepler düzeltilebilir mi? Bu da ancak din ve ahlak ilkeleriyle mümkün olabilir bence. Onlar da silinmeye çalışılıyor zaten.

 

Terör eylemleri, korkutmaya, reklam yapmaya, tehditle pazarlık yapmaya, şantaj yapmaya dayanan türlü yollar kullanıyor. En ileri noktaları, toplu insan katliamları. Bu yollarla, toplumda oluşturdukları korku ve şüphe eşiğini her an yüksek tutmaya çabalıyorlar. Bunun için ellerinde yeterli enstrüman var. “Bunları nereden buluyorlar?” belki dikkat çekici sorulardan biri bu olsa gerek. Medya gücüne sahip olabiliyorlar, propaganda araçları var, eğitim alıp verebiliyorlar, insan kaçakçılığını, uyuşturucu ticaretini yönlendiriyorlar ve en vahimi, alım satımı zor ve yasak olan silahları çok rahat temin edebiliyorlar. Bu yapılanmalara saydığımız imkanları verenler bu alış verişten milyonlarca Dolar para kazanıyorlar. Ve bunlar, sistemin en baba adamları. Hangi biri ister, terör bitsin…

 

Silahı üreten, terörist eylemlerde kullanılacak silahı da, ona karşı koyacak savunma silahını da ayrı ayrı planlayıp, üretiyor. Uyuşturucu vb. maddeler piyasaya çıkmak için alan arıyor. Kimi coğrafyalarda huzur ve barışın sağlanması konjonktüre(!) uymuyor. Tüm bunlar ve dahası için teröristten başkası iş görmüyor.

 

Hani şu insansız hava araçları var ya, şimdi bir düşünelim; Türkiye o araçlardan ihtiyacı kadarını bizden ısrarla özür dilemeyen İsrail’den aldı. Bir müddet kullanmışız. “Bu arada kamuoyu yeni öğrendi ki, alınan görüntülere müdahale etmek için gerekli emir en kısa olsa iki saatte verilebiliyormuş.” Sonra İsrail,  bu insansız hava araçlarını bakım için geri çağırmış,     -neden burada bakamıyorsa- sonra da geri göndermemiş. Bunun üzerine, ABD ile bir alışverişimiz olmuş, onlardan da insansız hava aracı almak üzere milyon doları çokça geçen bir anlaşma yapmışız. Verdiğimiz sadece tek bir örnek, hem İsrail, Hem ABD için sorun yok, onlar ticaret yapmaya devam ediyorlar.

 

Hani geçen günlerde Fransa Cumhurbaşkanı ile ABD Başkanı mikrofonu açık unutup dertleşmişlerdi; Obama, her gün İsrail Başbakanı ile konuşmak zorunda kaldığından yakınıyordu; siz de tahmin etmişsinizdir, her Allahın günü hal hatır soracak değiller ya, herhalde başka şeyler konuşuyorlar.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi