İlginçtir Türkiye’de sigara konusundaki kararlılık asla alkolde uygulanamaz. Neden derseniz alkole karşı bir yasak başlatıldığında karşınızda sözde laiklik duvarını bulursunuz. Saldırır gibi konuşmalar başlar, gereksiz tepkiler çığırtkanlığa dönüşüp “Türkiye İran’a benzeyecek, ülkeye şeriat geliyor” diye söze dökülür. Sorsanız onlara iki kelime laf edemezler, ne laikliğin anlamını bilirler, nede şeriatın getirebileceklerini.
Ezberletilmiş sözlerin insanları olup, söylemleri irdelemezler yalnızca savunurlar. Onlar papağan zihniyetiyle hareket ede dursun yazık ki etkileri oldukça büyüktür. Son Tophane örneğine bakın, galeride yaşanan baskın nasıl da büyüdü.
Olayı ülkenin muhafazakar yapıya bürünmesinden , eksen kaymasına kadar nerelere taşıdılar, televizyon programlarında ve gazetelerde engin yazarlarıyla konuyu birçok kez ele aldılar.
Değerlendirilme yapılırken de başka nedenlere yoğunlaşılmadı, buyurdular ki saldırganlığın nedeni en büyük özgürlüklerden olan (?) alkol tüketme alışkanlığının engellenmesiydi.
Sığındıkları bahaneyi utanmadan savunabildiler. Nede olsa alkol almak gelişmişliğin, sosyal demokrat olmanın göstergesiydi. Lafları peşindi “Ben sosyal demokratım içerim”.
Düşünüyorum da sosyal demokrat olmak için içmek gerekseydi şu an Türkiye’de hiçte küçümsen bir kitle alkolik olacaktı. Benim bizzat tanıdığım bırakın sosyal demokrat tabiri caizse en koyusundan birçok komünist insan var. Ha keza sol kesim arasında da zannedildiği kadar bir popülerliği yok alkolün. İnancı ikinci plana atıp sağlıklı yaşamak ve göbeklenmemek adına uzak dursalar da , bir şekilde kaçıyorlar içkiden.
Onlar kendi içlerinde alkolden kaça dursun fakat öyle bir tabu ve alınganlık türemiş ki içkiyle ilgili yıkabilene aşk olsun. Bugün Başbakan’ın sigara konusunda gösterdiği hassasiyeti alkolde de gösterememesinin nedeni de budur. Allah muhafaza, hükümet, alkole yönelik tedbir almaya kalktığı an bile nasıl bir yasakçılıkla suçlanacak kim bilir.
Aile içi facialardan trafik kazalarına kadar her türlü kötülüğün anası olan alkol bu denli özgürlükle nasıl eşdeğer olmayı başarabildi anlamak güç.
Bizler içki içmenin özgürlük olmadığını anlamaya çalışa duralım, Antalya’da öyle bir rezillik yaşandı ki bu konuyla ilgili örnek alınan Almanları bile şaşırttı.
Bir dönem kaybedilen fakat son seçimle yeniden kavuşulan CHP’nin kalesi Baykal’ın memleketi Antalya’da yaşandı skandal(Kale tabiri bizzat kendi söylemleridir).
Yerel seçim sonuçlarında CHP’nin sığınağı haline gelen ve sonucun mimarı olarak gösterilen Başkan Mustafa Akaydın tarafından gerçekleştirilen bir festivalle başladı her şey.
Oldukça masumane olan bir fikirle Antalya’nın tüm sorunlarını bitiren Akaydın Başkan ithal bir festivale ev sahipliği yapmak için kolları sıvamıştı. Geleneksel hale dönüşülmesi için canla başla uğraşılan ve bu yıl ikincisi düzenlene festival ülke gündemine başkanın tahmin ettiğinden daha fazla damgasını vurdu.
Bilmeyenlerin cahilliğine sayıp (?) benimde Antalya’da kutlanmasıyla öğrendiğim bu çok önemli festivalden kısaca bahsetmekte fayda görüyorum. Almanya'nın Münih şehrinde her yıl eylül ayının sonu ile ekimin ilk günlerinde düzenlenen ve 2 hafta süren bu kutlamanın adı Oktoberfest. Yaklaşık 6 milyon kişinin katıldığı festivalin en önemli özelliğiyse bira. Her sene festival kutlaması Münih Belediye Başkanı'nın büyük bir ahşap bira fıçısına çeşme çakması ile başlıyormuş.
Almanlar yaparda biz eksik kalır mıyız deyip Akaydın Başkanda sıvamış kolları. Üstelik kendince çokta büyük başarılara imza atmış. Açılış gününde Alman kızlarla kol kola girmesinden, dibine dibine vurduğu şişlerden anlaşıldığı üzere Başkan Bey festival için yoğun bir efor sarf etmiş. Çalışmalarının karşılığını da pek tabii almış. Dünyada düzenlenen Oktoberfest'ler arasında, geçen yıl 26 bin katılımcıyla, en büyük 4'üncü festivali ülkemin turizm cenneti Antalya gerçekleştirmiş. Bu yılki hedefse 45 bin katılımcıymış.
Mustafa Başkan eğlene dursun can sıkıcı sorunlarda yaşanmıyor değil. Örneğin geçen yıl yaşlı bir Alman’ın bizim delikanlı gençlerden birine sarkması ve akabinde öldürülmesi ilk hadiseydi. Bu yılsa festivalden sonra alkol komasına giren bir genç ölmüş.
Yaşanan rezillikler bir yana başkan beyin açıklaması daha bir ilginç .Ölen gençle ilgili içmesini bilecekti diye uyarı yapmış kendileri. Bence daha fazla sorumluluk alıp halkı festivale hazırlamakla başlamalı işe. Örneğin içki içme kursları düzenleyip, modern Alman dersleri veren belediye bünyesinde çalışmalar başlatmalı. .Hatta biranın yanında en iyi gidecek yiyecekleri belirleyip iklim uyarsa bu bölgelerde onları yetiştirmeli.Bununla kalmamalı sanat camiasından alkol almasıyla meşhur ünlüleri Bedri Baykam eşliğinde festivale çağırmalı.Festivalin kapsamı da küçük kalmamalı. Devlet erkânı çağırılmalı, katılmayanlar eleştirilip katılıp içki içmeyenler ise küçümsenmeli.
Başkan Bey’de bu daha olduğu müddetçe çok daha parlak fikriler bulacağına inancım tam.
Rezillik yeter ki istensin , daha neler neler çıkar ortaya. Yalnız ufak bir sıkıntı var. Bununla ilgili herhangi bir bilgiye ulaşmadım ama zihnimde bazı şüpheler oluştu. Merak ediyorum festivale sponsor olan bira firmasıyla Başkan Bey arasında ne tür bir ilişki var. Çünkü bira firmasının adı da festival kadar adı duyuruldu. İster istemez insanın burnuna pis kokular gelmiyor değil. Tabii bu yalnızca bir tahmin. Sayın başkanın iyi niyetli olmadığından kim şüphe edebilir ki.? Amaç yalnızca sosyal demokrat olduğunu kanıtlayıp halka hizmet etmek nede olsa(!).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.