CEHENNEM, EN KORKUNÇ İHTİMALDİR!

Hiçbir kuşku yoktur ki, birbiri içine yerleştirilmiş olan evren ve doğa tabloları bilinçli birer tasarım olarak en azametli ve göz kamaştırıcı sanat yapıtlarıdır ve aynı şekilde üstün bir aklın ve sanat yeteneğinin canlı yapıtı olan insan oraya getirilmiş en güzel ve soylu varlıktır. Bunlar vardır. Öyleyse, sınırsız akıl ve sanat yeteneğinin merkezi olan Allah da vardır. Çünkü hiçbir sanat yapıtı kendini yaratamaz. Kapitalizmin bilimi olan pozitivizm değerden ve eleştirel akıldan yoksun olduğu için, bireylerin bilincini parçalamış, tektipleştirmiş ve tüketim bağımlısı yapmıştır. Kitlesel üretimi ve iletişim araçlarını elinde bulunduran burjuvazinin eseri olan kültür endüstrisi ya da kültürün endüstrileşmesiyle birlikte ortaya çıkan kitle toplumunda doğan popüler kültür sayesinde atomize olup bir anlamda devletin, toplumsal değerlerin ve dinin denetiminden çıkan bağımsız bireyler sürüsü, kent yaşamı içinde, özellikle yakın çevresinde insan elinin değmediği tek bir santimlik yer kalmadığı için artık Tanrı’yı göremez olmuştur.  Her şey o kadar somutlaşıp yapaylaşmıştır ki, aklı fiziksel gerçekliğin ötesinde yönetici bir gücün olabileceği düşüncesini almamaktadır. Allah’ı görmemiş olmayı yadsımaya ve saygısızlığa gerekçe yapanlar, milyonlarca yıl önce başladığını söyledikleri evrim sürecine tanıklık etmiş olamazlar. İşte orada pozitif bilim çevrelerinden birilerinin “kutsal bilim adına” ortaya attığı kimi sav ve önermeleri yalın akılla sorgulama cesaretini gösteremeyenler, Allah’ın varlığını akıllarına gönül rahatlığı içinde sorabilirler. Hem evren ve doğa yapıtları üzerinde, hem de insanın fiziksel, düşünsel ve duygusal donanımları üzerinde biraz olsun düşünerek basit bir nedensellik açısı ve sade mantıksal karşılaştırmalarla Büyük Sanatçı’nın varlığını kolayca bularak gerçek ve sonsuz bir mutluluğa erişebilirler. Allah, her yerdedir. Gözlerinizi hangi tarafa çevirirseniz çevirin, Allah’ın yüzü oradadır.

 

O, insan bedenindeki milyarlarca hücreyi oluşturan atomların çekirdekleri etrafında dönmekte olan elektronlardan, ortalama yüz elli milyar yıldızdan oluşan Samanyolu gibi en az yüz milyar galaksinin bulunduğu kozmoza kadar her yerin tek egemeni ve sultanıdır. Makro teleskoplarla çok azını gözleyip ancak bu kadarını tahmin edebildikleri evrenin toplam büyüklüğü nereye dayanıyor bilmiyoruz; ancak sınırları ne olursa olsun, Yüce Sultan Allah’ın evrensel kutsal kitabı Kur’an’nda “Semavat ve Arz” diye adlandırdığı mevcut yaratılmışların toplam alanı ile karşılaştırıldığı zaman, hacim olarak son derece küçük bir yerdir. Başka bir deyişle, “Semavat ve Arz”ın üstünde çok daha heybetli bir egemenlik ve karar merkezi olarak “Kürsi”si vardır, onun çevresinde ve üzerinde ise ondan çok daha azametli olan “Arş”ı yer almaktadır. Hayal etmenin bile zor olduğu o geniş alanda, Sultan’ın bilgisi ve izni dışında hiçbir olay olmaz.

Böylesine dehşetli bir güç, kendisini öncelikle “Rahman” ve “Rahim” olarak tanımlıyor ve kendisini öyle algılamamızı istiyorsa, bu, bırakın evreni, dünyada bile bir mikro organizma sayılması gereken insanoğlunu sevindirmelidir. Eğer o acımasız ve oyuncu biri olsaydı, işkence ederken eğlenen bazı vicdansızlar gibi, bize yapmadığını bırakmazdı; oysa bakın, kendisini yadsıyan, yok sayan, şahsına küfür eden, kendisi ve sevdikleri ile edepsizce alay edenleri bile yeryüzünde hala yaşatıyor, onlara türlü türlü rızıklar ve nimetler vermeye, yüzlerini neşeyle güldürmeye devam ediyor. Çok merhametli, halim ve selim olduğu için, aşk ve sevgiyle yüklü olduğu için, tıpkı kitabında yüzlerce yerde insanları akıllarını kullanmaya davet ettiği gibi, belki bir gün düşünürler de sevgi ve iyilik sahnesine çıkarlar diye sabırla bekliyor.

Bir oto-show fuarını gezerken orada hayranlık dolu gözlerle tek tek izlediği her bir otomobilin kendi kendini tasarlayıp üretmiş olamayacağı gerçeğini üzerinde düşünmeye tenezzül etmeyecek kadar açık bir kesinlik içinde bilen insan, kendi anatomisine ve duygusal yazılımlarına dönüp baktığı zaman, bir otomobille kıyaslanamayacak derecede harika bir tasarım ve estetik kreasyon olduğunu anlayarak akıl yoluyla kapısına ulaşacağı Allah’a karşı duyacağı şiirsel bir hayranlıkla içten içe “Allah’ım! Demek ki sen ne kadar heybetlisin! Ne kadar da güzelsin! Seni seviyorum!” demekten kendini alamayacaktır.

 

Bir kimse Allah’a içtenlikle iman ettiği zaman, ruhunda bütün insanî erdemler yeşermeye başlar. Diğer insanlar, ağaçlar, kırlar, kelebekler, kuşlar, kısacası bütün yaşam gözüne daha renkli ve güzel görünmeye başlar. Çünkü artık onun iki dünyası ve iki yaşamı vardır. Burada “Büyük Sevgili”nin aşkıyla güçlü bir iyilik duygusu, akıl berraklığı, yürek duruluğu içinde ve dünya nimetlerinden inanmayanların aldıklarından daha fazla zevk ve keyif alarak yaşayacak, vakti geldiğinde ise ölümün araladığı kapıdan sonsuz özgürlükler ve mutluluklar ülkesi olan ikinci yaşama, yani Cennet’e girerek Tanrı ile birlikte ve tıpkı onun gibi sonsuza dek varlığını sürdürecektir. Öte yandan, inanmak istemeyenlerin dünya hayatı ile sınırlı bir tek yaşamı vardır. Yaşamdan mü’minlerden daha fazla zevk alamadıkları gibi, onun ötesine geçtikleri andan itibaren ilk öğrenecekleri şey, Allah’ın var olduğu gerçeği ile birlikte, olasılıkla aynı zamanda gazabı olacaktır. “İnsan” sıfatıyla yeryüzünde yürüyen her bir birey için Cennet kadar güzel bir müjde yoktur. Ebedî bir cehennem azabı ise, insan için en korkunç ihtimaldir. Gerçek bir mü’min sadece kendi şahsı için değil, herkes için kötü ihtimalin gerçekleşmesinden büyük bir ıstırap duyar.

 

Keşke bu parlak gerçekleri inanmayan bütün kardeşlerimizle de paylaşabilseydik.

/Lütfen yazıyı sosyal medyada paylaşalım, bilgi ve sevginin ışığını güçlendirelim!/

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi