
Mert Aslan
Birazcıkta küstah ve saldırgan olalım
Yayınlanma:
Suriye’deki diktatörden gelen gündelik katliam haberlerine alıştırılmıştık; ama artık olmadık haberler geliyor. Türk savaş uçağını düşürmüş olmaları bardağı taşırmış görünüyor.
Peki Türkiye şu ana dek olan her çılgınlığı olduğu gibi bunu da sineye çekecek mi? Görünüşe göre, evet, bunu da içine atacaktır. Bununla birlikte, hükümetin açıkladığı üzere, meşru müdafaa dâhil olmak kaydıyla uluslar arası hukukun kendisine tanıdığı bütün imkânları kullanmaktan da geri kalmayacağı açıktır.
Herkes bilmelidir ki, klasik ifadeyle söyleyecek olursak, Türkiye “büyük bir demokratik hukuk devleti olmanın bir gereği olarak” yasal yolları kullanmanın dışına çıkmayacaktır. Elbette ki bıçak kemiğe dayanıp da üstü başı kan içinde bırakılmış olma noktasına getirilinceye kadar…
Rusya, Çin ve en anlaşılmaz ve üzücü olanı İran tarafından sıkı bir biçimde desteklendiğini bildiğimiz Suriye’ye savaş açmak için bir değil binlerce kez düşünmek gerekiyor. Çünkü askerî müdahale diğer ülkeleri bize karşı harekete geçirebileceği için, savaşın boyutlarının geniş bir coğrafyaya yayılması kuvvetle muhtemeldir. Bir devlet uluslar arası kamuoyunun gözleri önünde bunca katliamı yapmakta nasıl bu kadar pervasız ve cüretkar olabilir? Suriye yönetiminin bir Türk müdahalesi halinde Allah’a değil, söz konusu üç ülkenin olaya kendi lehine müdahil olma ihtimaline tevekkül ettiği çok bellidir.
Yalnız şu kadarından emin olabiliriz ki, Tayyip Erdoğan bu işin peşini kolay kolay bırakmayacak ve yaptığı küstahlığı o diktatörün burnundan fitil fitil getirmek için elinden gelen hiçbir şeyi ardına koymayacaktır.
Birileri “büyük devlet geleneği”nden, “itidal”den filan söz edip duruyor. İyi de, şu anda o büyük devlet geleneğine sahip olan ülkenin ulusal onuru yerlere serilmiş, sırtından tutulup hoyratça sokaklarda sürüklenmiş, fena halde örselenmiş durumdadır. Bunu kim tamir edecek?
Bana kalırsa, Türkiye savaşa girmemeli, ancak uluslar arası hukuk içinde elinden geleni büyük bir kararlılık ve hızla yapmanın yanı sıra, önümüzdeki günlerde misilleme olarak birkaç Suriye uçağını düşürme seçeneğini de masada tutmalıdır; fakat bunu “yanlışlıkla” yapmalıdır. Tıpkı Amerika’nın sık sık yaptığı gibi… Tıpkı birkaç gün önce Suriye’nin bize yaptığı gibi… Anlaşılan o ki, böyle şeyler “yanlışlıkla” olabilmektedir ve böyle durumlarda o kadar da büyük bir soruna yol açmamaktadır. Esed’in taşkınlık yaptığına bakmayın. Bunlar dünya tribünlerine yönelik artistik hareketlerdir. Karşımızda, bize alenen savaş ilan edebilecek güç ve cesarette bir ülke bulunmuyor. Arkasında kimler olursa olsun…
Ayrıca Ankara yönetiminin oradaki toplumsal muhalefete isyanın başından beri verdiği sözel desteği örtülü eylemsel destek halinde ve maksimum düzeyde yapmalı, hatta bazı askeri hedeflere yönelik olarak sonuç getirici gece yarısı operasyonları bile yapmalıdır.
Bu çağda pek çok devletin dünyaya ve kendi halklarına karşı hala ve sadece mafya yöntemleri kullandığı gerçeği göz önüne alınırsa, sanırım demokratik devletlerin de arada bir rutin dışına çıkarak biraz küstahlaşması mazur görülebilir…
“Savaşalım, vuralım, kıralım, dağıtalım, başlarına yıkalım!” demiyoruz elbette; ancak şu halimizle aşırı uysal bir görüntü veriyoruz. “Büyük devlet” imajının bir parçası da, gerektiği yerde bazen biraz da küstah ve saldırgan olmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.