Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Batsın bu Dünya Kupası!

Elimizdeki bir çuval inciri mahvetmiştik. Dünya kupasının en hararetli günlerindeyiz. Herkes kupayı kimin alacağına yoğunlaşmış. Ben ise hala geçmişte kalmışım. Saraybosna’da ki  Bosna maçını alama, gel birde İstanbul’da İspanya’ya yenil. Sonra Dünya Kupası yazısı yaz.

Türkiye açısından son siyasi gelişmelere, Mavi Marmara olayı dahil baktığımızda tüm Afrika’nın gönlünün kazanılacağı ve Orta Dünya’nın duygusal fethedileceği müthiş bir şansı yitirmişiz. Onun için Türk Milli takımını Cape Town’a götüremeyen yönetim, teknik adam hatta futbolculara fena halde kızgınım. Hala da devam ediyor kızgınlığım bu beceriksizlere.

Tabiki mesele sadece futbol değil. Hatta futbol bu işin ayrıntısı. Asl olan dünyaya gösterilecek bir güç, bir duruş, bir haykırışın kaybedilmesi. Neyse daha fazla ah çekmek yersiz. Olan oldu. Türkiye gidemedi Güney Afrika’ya. Biz gidemedik ancak, mutlaka bir takıma gönül vermek, o oyundan başka mesajlar çıkarmak gerekir. Herkesin gönlünde sempatiyle yaklaştığı bir takım vardı mutlaka özellikle Latin Amerika takımları ve tabiî ki Afrika ülkeleri.

Geçen Cuma oynanan Gana-Uruguay maçı herhalde herkesin yüreğinin kanadığı bir maç olarak hatırlanacak. Benim için öyle oldu mesela.

 O gün zaten Hollanda, Brezilya’yı eleyip büyük bir sürprize imza atmıştı. Gerçi Brezilya birazda kibrinin kurbanı olmuştu ya.  Gana için ne ukalalık, ne kibir, ne gösteriş…

     Hiçbir şeyden bahsedemezdik. Onlar Afrika’nın sömürülmüş, acı içinde yaşayan, son yüzyılda biraz toparlanan ancak hala esmer olmalarının bedelini ödeyen insanlardı.Zaten sempatik gelen yönde buydu.
     Onları, hüküm sürdüğü dönemde tek bir an bile sömürmemiş ülkenin çocuklarının içindeki sızıydı Gana’nın yaşadığı. Bu futbol olsa bile. Türkiye için tam da Afrika yılıydı 2010. Pek çoğuyla vizeler kalkmış, büyükelçilikler açılmıştı. 
      Fransızlar, bu kriz döneminde Türklerin köhne Afrika’da ne işleri var diye düşünüyorlardı. Ahmet Davutoğlu ise, Büyükelçilere “Şehrinizde Türk Bayraklarını öyle bir yere asın ki, Sarkozy o şehre geldiğinde mutlaka görsün ay yıldızı” demişti.
      Üstelik Türkiye’de bu turnuvaya gidememişti ya, en mazlumun yanında yer almak gerekirdi. Cezayir, Kamerun, Nijerya, Fildişi Sahili, Güney Afrika bile elenmişti.İşlerini yapan Koreler bile evlerine dönmüştü.
      Geriye sadece Gana kalmıştı. Yüreğimizin sevincini artıracak Gana. Yüreğimizi kanatmıştı. Gyan’ın 120. dakikadaki penaltısının direğe çarpıp dışarı çıkması…

Belki Gana için sonun başlangıcıydı.

Bir umut diyeceğiz ama seyrettiğimiz bu oyunda olmazdı artık Gana için üst turlar.

      Oysa yorgun Hollanda için dinamik bir Gana final yazardı. Sonra Almanya ile yüzyılın düellosunu beklerdik. Acımızı birazda bu artırıyor. Mazlumlarla, egemen güçlerin müthiş mücadelesinde şartlar hiç bu kadar eşit olmamıştı, diyecektik. Hesaplaşma 90 dakikadan ibaret olmayacaktı üstelik, bin yıllık mı dersiniz 5 bin yıllık mı?.
      Yüzyılın düellosunda dünyanın nerdeyse tamamı Gana ile olacaktı. İnsanlık için verilecek mesajda buydu zaten; Herkesi, insan gibi gören bir dünya için ırkçılık ve sömürgeye hayır. Herkes için adalet herkes için özgürlük…
Gana, insani bu mesaj için büyük bir şans yakalamıştı. Olmadı. Burukluğumuz ondan.
Dünya, evrensel bir mesaj için hiç bu kadar hazır değildi. Gyan’ın maç sonu hıçkırıklara boğulması kaçan penaltı değildi sadece.

Dünya da doğal kaynaklarının insanlar arasında adil paylaşılmamasının hıncıydı. Bunu bir kez olsun dünyaya haykırmanın adıydı Gyan. Beceremedi. Gana dünya için bir fırtına koparamadı. Onun için bundan sonra batsın bu Dünya Kupası

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi