
Balkanların Gizli Kahramanları: Yücelciler
Kazalarda suikast ihtimalini düşünmediğimiz yıllardı. Vahim bir trafik kazasında kaybetmiştik Sadık Ahmet’i. Göz yaşı döktük ağıtlar yaktık ardından. Okullara, yollara, dağlara taşlara adını verdik. Bizler saf niyetlerle Balkanların bu yiğit ismine gözyaşı döke duralım tarih onların inançları ve değerleri uğruna yaptıkları mücadeleyi kanla yazmıştı daha önce tozlu sayfalarına. Zaman içinde çokta gerilere gitmeden, Müslüman olduğu için, Türk olduğu için zulüm gören her şeye rağmen yaşarken destanlaşan bir grup insandan bahsetmek istiyorum sizlere. Birçoğumuzun adını bile duymadığı fakat verdikleri hizmetlerle ve ödedikleri bedellerle yazılsa tarihe sığmayacak bu yiğit kahramanlar adları gibi olan Yücelcilerdi. İşgalci Bulgarlar ile komünist Tito rejimine karşı kimliklerini ve inançlarını korumayı amaçlayan kahraman Türk gençlerinin kurduğu bu teşkilat idamlar ve hapislerle acı bedeller ödeyip, finalinde sürgünler yaşasa da bugün hala Balkanlardaki yoldaşlarımız için gurur ve onur kaynağı. Teşkilat temelde 6 federe devlet statüsünde kurulan Yugoslavya’da; yoğun nüfusa rağmen; Türklerin yok farz edilmesi politikalarına karşı ortaya çıktı. Basıklar artınca bölge halkı Anadolu’dan yardım ister. İsmet Paşa’nın bu yardım talebine karşılık “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye'nin başını ağrıtmayın." diyerek bugün bile utancını taşımamız gereken cevabıyla karşılaşırlar. İsmet Paşa'nın bu cevabından sonra yapılacak tek şey başlarının çaresine bakmak olduğunu gören Makedonya'da yaşayan Müslüman Türkler, 1937 yılında, Şuayb Aziz Efendi önderliğinde ve Türk gençlerin katılımıyla milli ve manevi değerlerini, örf, adet ve geleneklerini korumak ve yaşatmak üzere bir araya gelmeye başlar. Türk tarihine, Türk kültür ve ananelerine daha sıkı sarılmak düşüncesiyle teşkilat temellenir. Bu amaçla öncelikle fikri bir bilinç başlatılır. Türkiye’den getirtilen eserler ile milli şuur gerçekleştirilir. Gençler arasında adeta bir ayaklı kütüphane kurularak eserler elden ele gezer. Gittikçe genişleyen teşkilat 1943 yılında Üsküp’te bulunan Türk Konsolosluğu ve Konsolos vekili Emin Vefa Gerçek ile irtibata geçer. 1945 yılında konsolosluk aracılığıyla Belgrad Büyükelçiliği ve Büyükelçi Kamil Koperler ile temasa geçildikten sonra teşkilata Yücel adı verilir. Teşkilatın ilk çekirdeği Kemal Rasim Günsever’in evinde toplanmıştır. Bilindiği kadarıyla Şuayb Aziz, Şerafeddin Ferid, Nazmi Ömer, Muzaffer Ahmed, Fettah Süleymanpasiç ve Mehmed Dalip adlı Türk gençleri kurucu üyelerdir. Yüzde doksanı öğretmen olan teşkilat üyeleri eğitim açısından oldukça donanımlıdır. Teşkilatın başkanı olan Şuayb Aziz 1930 yılına kadar Üsküp’te Ataullah Efendi medresesinde tahsil görmüş ve daha sonra Mısır El Ezher Üniversitesi’ne giderek Fıkıh, Kelam, Tasavvuf konularında dersler almış ve üniversiteyi ikincilik ile bitirmiştir. Teşkilatın diğer önemli ismi olan Nazmi Ömer, Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Üsküp’te Tefeyyüz ve Türk öğretmen okulunda öğretmenlik yapmıştır. Altyapısını tamamlayan ve büyük bir eğitim çalışması yürüten Yücelciler en çaplı organizasyonu Üsküp ve Köprülü şehirlerinde gerçekleştirir. Gizlilik ilkesine son derece riayet eden teşkilat üyeleri yeni alfabeyle ilk Türk gazetesi Birlik"i 23 Aralık 1944"te çıkarmaya başlar. Gazete logosunun yanında cami resmi vardır. Daha sonra gazeteyi ele geçiren komünistler cami resmini kaldırır. Üsküp Radyosu"nda ilk Türkçe yayını Yücelciler yapar. Aynı zamanda çok sayıda Türk öğretmenin yetiştiği kurslar düzenlenip Türkçe dersleri verilir. Makedonya"nın en iyi öğretmenleri arasındaki üyeler, Türklerin yaşadığı en ücra köylere kadar giderek öğrenciler için Türk alfabeli okuma kitapları hazırlar. Hapis yıllarında bile Üsküp Türk Tiyatrosu"nda sahnelenmek üzere çok sayıda tiyatro eserini Türkçeye çevirirler. Ne var ki Yücel Teşkilatı'nın her geçen gün genişlemesi ve gittikçe daha çok söz sahibi olması Komünistlerin dikkatini çeker ve devamlı büyüyen bu teşkilattan endişe duymaya başlarlar.Akabinde ise Tito rejimi, Yücelcileri tutuklama kararı alır. Yücel Teşkilatı mensupları hakkında üç grup tutuklama, soruşturma ve infaz uygulanmıştır. Birinci grup tutuklama, 19 Eylül 1947 tarihinde başlar Çok sayıda önde gelen Türk aydını tutuklanarak sorgulamalarda akıl almaz işkencelere maruz kalırlar. Yücelcilerin duruşmaları 19 Ocak 1948 tarihinde başlar. Yargılamanın her duruşması, hoparlörle Üsküp sokaklarına yayınlanarak, bu şehirde yaşayan Müslüman Türkler psikolojik baskı altına alınır. Göstermelik yargılama neticesinde dört kişi (Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup, dem Ali dem) medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmeleri suretiyle idama mahkûm edilir On üçü kişi, toplam 195 sene ağır hapis cezasına çarptırılır. İdam edilenlerden Nazmi Ömer’in idam edilmeden önce ailesine söylediği son sözler ''Ağlamayın, ne ağlıyorsunuz öyle. Ben gidiyorum ama sizi arkamdaki (Türkiye'yi kastederek) milyonlarca kız kardeş ve kardeşe emanet ediyorum. Yaşasın Atatürk Türkiyesi, yaşasın Türkiye'' dir. Yazık ki onun Anadolu’ya karşı tutkusuna karşın mezarı dahi bugün bilinmiyor. Ailesinin bu konuda en büyük talebi de şehit teşkilatçının kabrini bulmak. İdamlar, yıldırma politikaları ve göçe zorlama neticesinde 1953’ten 1967’ye kadar 200 bin civarında Makedonya Türk’ü Anadolu’ya göç eder. Dönüş sırasında Yücel teşkilatı üyelerinin tamamına yakını da Türkiye’ye gelir Birbirleriyle irtibatlarını kesmeyen Yücelciler 1957’den bu yana düzenledikleri mevlit programlarıyla dört şehitlerini anıyorlar. Kuruluşundan, idamlara ve akabinde sürgünlere kadar sahip çıkmadığımız Yücelcilere yönelik kaynak bulmakta zor. Türkiye"de teşkilat hakkında araştırma yapan tek kişi Yıldırım Ağanoğlu. 2003 yılında teşkilatla ilgili 32 sayfalık bir kitapçık bastırmış. Bir de Mehmet Ardıcı isimli Yücelci’nin 1991 yılında basılan anı kitabı var. Bu eserlere de ulaşılamıyor. Ancak sanal alemde oldukça etkinler. Teşkilata yönelik çok sayıda bilgi, röportaj ve çalışma internet aracılığıyla insanlarla paylaşılıyor. Yücel teşkilatıyla ilgili aktarmaya çalıştıklarım büyük bir okyanustaki tek bir damladan öteye gidemez. Temennim her türlü baskıya ve ölümlere rağmen bugün bile etkisini kaybolmayan bu kutlu teşkilatı tanıtmak ve yeni neslin onları öğrenmesini sağlamak. Eşini ve çocuklarını bizlere emanet eden şehitlerin emanetlerine sahip çıkmamak, geçmişte İnönü’nün yaptığı utancın devamını getirmek Anadolu’da yaşayan ve Müslüman’ım diyen bizlere yakışmaz. Umut ediyorum ki Yücelcilere yönelik sinema filminden, tarihi kitaplara, televizyon programlarına, siyasilerimiz tarafından desteklenmelerine kadar pek çok çalışma yapılır. Belki böylelikle olsun anılarına ve bizlere bıraktıkları emanetlerle bir parça olsun bu şekilde sahip çıkılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.