
Öğrenciler Haklı ya Polis!
Üniversite öğrencilerinin başbakan ve rektörlerle buluşmasını protesto ermek için Dolmabahçe’de toplandıktan sonra başlarına gelenler gündem oluşturdu yoğun bir şekilde.
Aklıma, Nasreddin Hocamızın “Sen de Haklısın Hatun” fıkrası geldi. Öğrenciler, bir durumu kendi görüşlerince yanlış bulduğu için demokratik bir hak olan eleştiri ve protesto haklarını kullanmak istediler, haklıydılar. Polis, kamu düzenini korumakla görevliydi ve izinsiz yapılan, maksadını aşan bir durumu bertaraf etmekle sorumluydu, kendi yöntemlerince çözüm buldu, haklıydı.
Öğrencilerin yanında yer alıp onlara arka çıkan politikacılar iyi bir malzeme bulmuşlardı, hemen atladılar, haklıydılar. Aslında kendilerinin protesto edildiğini unutan bazı üniversite yöneticileri öğrencilerinin yanında olduklarını deklare ettiler, haklıydılar. Medya için bulunmaz fırsattı, günlerce haber yaptılar, haklıydılar. Hükümet kanadı, özgürlüklerin taşla, sopayla istenmesinin yasal olmadığını ısrarla vurguluyordu, haklıydı.
Bunca haklının olduğu yerde, isabetli bir karar verebilmek güç doğrusu.
Bununla birlikte dikkat edilmesi gereken birkaç ayrıntı var oysa. Ülkedeki “şiddet” olgusunun ve şiddeti önlemeye yönelik çözümlerin sosyolojik boyutu bugüne kadar akademik bir çalışma ile ele alınmış mıdır acaba?
Eyleme katılan öğrencilerin ellerinde taşıdıkları pankartlar ve söylemleri işin siyasal ve ideolojik bir yönü olduğunu açıkça göstermektedir. Lider pozisyonunda olan öğrencilerin daha önce başka eylemlerde de boy göstermiş olduğu gerçeği, işin bir alışkanlık ve davranış şekli haline geldiğini akla getirmektedir.
Polisin kullandığı yöntem de tartışmaya açıktır. Birkaç gün önce Bursaspor- Beşiktaş futbol maçı öncesi çıkan olayların aslında şekil bakımından bir farkı yoktur. Orada polisin yetersiz kaldığını öne sürenler, öğrenci olaylarında orantısız güç kullandığını ifade edebilmektedirler. Buna rağmen, polis teşkilatının sosyal olaylarda kullanacağı yöntem ve teknikler kesinlikle bilimsel bir analiz ve senteze dayanmalıdır.
Etki, tepki ile birlikte gelişir. Devletin kendisini temsil eden, makamın cisim olarak görünmesini sağlayan kişilere yumurta atmak aslında otoriteye ve statükoya karşı gelmektir. Statüko savunucularının ise kim olduğu bilinmektedir. O savunucular, statükoya karşı olduklarını yasal olmayan bir yolla ifade eden öğrencileri haklı ve doğru bulmaktadır. Bu durum, konuyu tamamen ideolojik ve politik bir hale getirmiştir.
Bunca tartışma arasında söylenemeyen bir şeyler kalmıştır; Bu öğrenciler, sahi ne istiyorlardı? Bu istek ve haykırışlar, Anadolu’nun bir dağ köyünden gelmiş, tek işi ve amacı “okumak” olan bir öğrencinin istekleriyle ne kadar örtüşmektedir?
Görevi ve dileği; eğitilmekten ve öğretilmekten başka bir şey olmaması gereken bireyler daha başka ne talep etmektedir? Bu taleplere nasıl cevap verilmelidir? Bu sorular cevaplanmalı önce.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.