
BABALAR VE OĞULLARI
Babalar, daima oğullarının kendileri gibi olmasını isterler. Bunu içtenlikle istiyorlarsa eğer, çoğunlukla haklıdırlar. Babalar bilir; oğulları bildiğini sanır. Neden mi? Basitçe, dünyada daha fazla ikamet etmiş birinin onu daha iyi tanıyor olması gerekir de ondan… Oysa oğullar, bu gerçeği ancak otuzlu yaşlarına yaklaşırken anlayacaklardır. Aynı şey, anneler ve kızları için fazla geçerli değildir. Kabul etsek de etmesek de, kız çocukları genellikle daha hayırlıdırlar. Bunun için onlara minnettar olmalıyız. Yaşadığım basit bir deneyimin, buna iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum: Geçen kış çok sevdiğim bir akrabamla (Kendisi çiçeği burnunda bir "asker memuru" olup, artık ekmeğini eline almış her Türk genci gibi evlenmek istemektedir.) bir sohbetimiz sırasında kendisine bazı tavsiyelerde bulunmak gibi bir hata işlemiştim. Ben acizane önerilerimi dillendirmeye çalışırken, kendisi sözlerime ironik kahkahalarla gülüyordu. Ne hazindi ki, ikimiz de birbirimizin gözüne bayağı cahil ve aptal görünmüştük. Ona göre kendisinin hayat bilgisi çok kuvvetliydi, hayatta bilmediği bir şey yoktu. Bana göre ise, dünyayı tanımak için üzerinde yeteri kadar yaşamış ve dolaşmış değildi. Çocuklarını iyi yetiştirmemiş anne baba yoktur, iyi yetiştirememiş anne baba vardır. İnanın ki, çocuklarını iyi yetiştirmemiş olmakla suçladığınız anne babalar bile aslında evlatları için çok fazla çaba harcamışlardır. Sorun, yalnızca başa çıkamamış olmalarıdır ve bundan dolayı sizden daha büyük bir ıstırap içinde olduklarından emin olabilirsiniz. Hiçbir anne baba, çocuklarına karşı duyarsız değildir. Aranızda yaramaz veya kötü diye bildiği ya da bir şekilde zarar gördüğü bazı çocuklar için anne babalarına sorumsuzluk suçlamasında veya kınamada bulunmuş birileri varsa, onlara hiç vakit yitirmeden Allah’tan af dilemelerini öneririm. Güzel Allah, onları bağışlasın ve anne baba olduklarında aynı duruma düşürmesin. Çünkü dünyada ve ahirette varlıkların en güzeli ve hayırlısı olan Hz. Muhammed şöyle demiştir: “Bir kimse Müslüman bir kardeşini bir şeyden dolayı ayıplarsa, kendisi de bir gün aynı duruma düşmedikçe Allah onun canını almayacaktır.” (Korkunç bir kesinlikle söylüyorum ki, burada sözü edilen tehdit bu fakir tarafından bilmeden pek çok kez test edilmiş ve onaylanmıştır.) İnsan olarak, hepimizin ortak bir görevi olduğunu anımsatmak isterim: O görev, toplum içinde yaşayan birer birey olarak (eğer anne-baba iseniz, bu görev öncelikle çocuklarınıza karşıdır.), toplumu daha yaşanır kılabilme doğrultusunda gerekli olan eğitimin ve mutlak doğruların yayılması için çaba harcamaktır. Akademik eğitim almış, müzikle uğraşan, resim sanatıyla uğraşan, herhangi bir bilim dalıyla ilgilenen, karikatürler çizen, şiirler yazan kimseler arabalarının bagajında yarım metrelik sopalar taşımıyorlar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.