Aşka mı düşelim, sevgiye mi?

       Aşk daha popülerdir, ondan başlayalım dilerseniz.

Her şeyden önce, aşkın büyülü sürükleyiciliğini vurgulamak gerekir. Aşk dendiği zaman, insanların aklına hep aynı imgeler üşüşür: Olduğu yerde durmayan, telaşlı, hareketli, kendinden geçiren, saçı başı dağıttıran, tuttuğunu koparan, haykıran birtakım imgeler… Ve dikkat ettiyseniz, bütün bunlar aşağı yukarı şiddet içeriklidir. Yani, aşkın doğasında çok farklı tonlarıyla “şiddet” vardır, saldırganlık dürtüsünün katılımı vardır.

Tutku ve kıskançlıkla alev almış bir eylemden söz ediyoruz. Bu yüzden, bir insan aşık olduğunda, nefrete ve şiddete geçmiş hiçbir döneminde olmadığı kadar yakındır. Aşka düşen özne her kimse, nesnesini sıkıca avuçlarının içine almak için ihtirasla fırsat kollamaktadır. Dahası hedef nesnesini avuçlarının içine almış olsa bile, tedirgin gözleri etrafta sürekli tehdit taraması yapmaktadır. Hiç kimse, böyle birinin yoluna çıkmak istemez. Çünkü tehlike saçmaktadır…

Sevgi çok kapsamlıdır, hoşgörülüdür. Herkese ve her nesneye yeterli olur; ama aşk özel olmak ister. Sevdiği birinin başkası ile konuşmasına kızmaz insanlar; ama aşık olduğu kimsenin başkalarına bakmasına, hatta başkalarının ona bakmasına bile tahammül edemez. Sevgi paylaşıma ve yararlanılmaya açıktır; ama aşkın diğer her şeyden yalıtılmaya yarayan bir hapishanesi vardır. Sevgilinin gözlerinde nesnesine karşı sevecen bir bakış yatar. Aşığın gözlerinde ise, mahmurluk ve çılgınlık… Sevgili ona ulaşmak için sabırla gemiler inşa ederken, aşık son limana demir atmış, arkasına bakmadan gemisini yakmış, üstelik geriye çekilmiş kahkahalar atmaktadır…

Sevgi, süt gibidir. Bozulduğu zaman, bir çeşit yoğurda dönüşür ve yine de yenilebilir. Sevgi varlığını korur ya da yok olur, en büyük olasılıkla düş kırıklığına dönüşür. Dolayısıyla, bir ölçüde telafi edilebilir ve çekilebilir bir durumdur. Aşk, tereyağı içeriği taşır. Bozulduğu zaman, bir tür zehir etkisi yapar. Yakın bir deyişle, aşık olduğunuz birine olan duygularınız kolay kolay yok olmaz. Yok olduğu zaman ise, geride bıraktığı boşluğu büyük olasılıkla nefret ve şiddet dolduracaktır… Sevdiğine saldırmak, olacak iş değildir ve nadirattandır; oysa “aşkım” diye hitap ettiği kimseyi öldürenlerin sayısı belli değildir.

İngiliz kültüründe bu olay, “fall in love with” olarak deyimleşmiştir. Yani, “…ile aşka düşmek.” Demek istemişler ki, aşk istemdışı bir gelişmedir. İstediğiniz kişiye aşık olamaz, ummadığınız kişiye aşık olmaya da engel olamazsınız. Şu halde, aşık olmak için uğraşmayın. Onun bir vakti vardır, bir de vadesi… Vakti gelince koşa koşa ziyaretinize gelecektir, vadesi dolunca da birilerinin ya da bir şeylerin ölümü… Ancak hep anımsayın ki, hiçbir ilişki formu saf ve bedelsiz bir sevgiye dayanan iyi bir dostluğun yerini dolduramayacaktır…

Lütfen, önce sevgiye düşelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi