Ilık bir Rumeli şubatıydı. II. Mehmet, Şubat 1453'de, dökülen iri topların İstanbul önlerine götürülmesini emretti.60 mandanın çektiği topun iki tarafında iki yüzer asker yürüyor; kaymaması için çaba sarf ediliyordu. Karaca Paşa komutasındaki 10.000 kişilik ordu İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayestefanos kalelerini kuşattı.
“Fetih1453” Türk sinema tarihinin en görkemli ve en yükse bütçeli filmi. İlk haftaki seyirci sayıları da en çok izlenen Türk sinema filmi olma rekorunu birkaç haftaya kıracak görünüyor.
Sinema eleştirmeni olmadığımız için filimle ilgili yapılan tenkitlere cevap verecek değiliz. Ancak bu toprakların değerini bilen herkesin bu filmi görmesi gerekir. Bu, Sultan Mehmet Han’ı günümüz bakışıyla anlamaya katkı sağlayacağı gibi, bugünü dünde görerek, yarınla ilgili neler yapılması gerektiğine ışık tutacaktır.
Bu filmi bir başlangıç olarak görüp, dünyanın artık kendi ekseni etrafında değil, batı ve Amerikan yönlendirmesine muhatap Hollwood’un güdümüne girdiğini, bu gidişin gidiş olmadığını, hızla kendi sinema ve film endüstrimizi kurmak için bu yapım iyi bir fırsat olacaktır.
Zihinsel dönüşüm için, çocuklarımıza daha yolun başındayken doğru yönlendirmeler yapmak gerekir. Fetih 1453 filmi tamda buna hizmet etmek için iyi bir imkan sunuyor.
O fetih ki, adı bile ürküten “Yüzyıl savaşları” nın iki muhatabı İngiltere ve Fransa İstanbul’un Fethi ile savaşı sonlandırmış ve Avrupa kendisiyle yüzleşmeye başlamıştı, böyle büyük bir fethede Orta Çağ’ı kapatmak yakışırdı.
İşte bu büyük hadiseyi doğru anlamak ve dünyanın gidişatına etkileri bakımından doğru yorumlamak gerekir.
İstanbul’un Fethi’nden tam 544 yıl sonra 1997 yılının 28 Şubat’ında millet iradesine ipotek konuldu.Zamanın Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan’ın iktidarı elinden alındı. O Hoca’nın hayatının en önemli günlerinden biridir 29 Mayıs İstanbul’un fethi. Her yıl o tarihte sembolik kutlanır fetih, canlanır gönüllerde, yeni bir ruh verir gençlere.
15 yıl önce millet iradesine rest çekenlerin bugün hala cezalandırılmamış olmaları gerçekten üzücü. O günlerin o kadar çok mağduru var ki. Okulları kapatılan öğrencilerden, ticareti engellenen işadamından, fişlenen ve andıçla suçlanan gazeteciden, okula alınmayan genç kızlardan ve daha kimler kimlerden.
Bugün 28 Şubat 2012. Türkiye öyle bir dönüşüm yaşadı ki, devleti kutsayan ve büyüklerimiz bilir düşüncesinden yanlış yapan zulmeden herkes hesabını vermeli bakışına geçtik.
O kaotik dönemde fırsatçılar bu güzel ülkenin hemen her şeyini karartmayı başardılar. 300 milyar dolarlık hortumun acısını hala hissediyor bu ülke. O dönemde vasıfsızlaştırılan ve tembelleştirilen kitleler henüz kendine gelemedi. İlkel, okul ve kıyafet yasakları daha yeni düzeliyor.
Tüm bunlar olmasaydı, belki ekonomik ve entelektüel bağlamda çok daha ileride bir ülke olacaktık. Çocuklarımız ruhsal çöküntü içinde olmadan özgürce düşündüklerini ifade edeceklerdi. Bunlar yaşandı belki ama sorumlularından hesap sormak için gecikilmiş değil.
Bugün 28 Şubat 2012. Türkiye yanlış yapana hesabını soran bir ülke.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethini istemeyen vezirine, bunun hesabını sordu. Artık 28 Şubat 1997’in hesabını görmek gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.