Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

Yokluğunda Üşüyorum

 

“Her ölüm erken ölümdür” demiş şair. Doğruluğu tartışılır belki ama hislere ancak bir cümle bu kadar tercüman olurdu kuşkusuz. Ölümün erken oluşu kaybettiğimizin kıymetini bilememizdendir ya da duygularımızı ertelememizdendir belki de.

Yaşarken söyleyemediğimiz, paylaşamadığımız duygular araya ölüm girince yerini pişmanlığa ve özleme bırakır. Dikkat edin aslında vefat edenin arkasından akan gözyaşlarına ve söylenen sözlere, pişmanlıklar dile gelir, keşkeler eksik olmaz ağızlardan…

Ölümün erken öldüğünü söyleyen mısralara inat üstat Necip Fazıl’ın “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber” ikiliği dillerimizden eksik olmasa da yüreğimize tam işletemediğimizi bir kere daha anladım. Üstelik bir de ölümü Yaratan’a kavuşma olarak görecek Hz. Mevlana olgunluğu çökmediğinden gönüllerimize, nefsimiz yaşadığımız pişmanlıklarla birlikte kaybettiğini daha çok özlüyor.

O’nun kaybı karşısında hissettiklerimin küçük bir bölümüydü anlattıklarım. İnanamadım, inanmak istemedim. Öyle ya Muhsin Başkan’dı, ne badireler atlatmıştı “O”. Bir uçak kazasıyla böyle birden nasıl çekip giderdi.?

Bizler hala inanmak istemesek de gitti, hem de arkasında tertemiz anılar bırakarak. Dökülen sessiz, gözyaşlarıyla uğurladık onu. Her insanın paylaşacağı ilahi kadere gönderirken bazı gerçekleri çok daha iyi fark ettik.

Tuhaftır ama büyük insanların ortak yazısı olan öldükten sonra değerinin çok daha iyi anlaşılması,  Reis’in de başına gelmişti. Yokluğunun kaybı varlığının değerini tekrar gözler önüne serdi…

Ölümüyle birlikte bir kez daha fark ettim. Muhsin Başkan’ı diğer siyasilerden farklı yapan o kadar çok özel yanları vardı ki. Yalanların, kibrin, çıkarın, makam ve mevki hırslarının döndüğü siyaset dünyasında mütevazılığın ve doğruluğun simgesiydi. Halka uzak siyasilerin aksine her daim bizdendi. Gördüğünüz yerde rahatlıkla gidip konuşurdunuz onunla, çekinmezdiniz, ürkmezdiniz…

Politik duruşu ne olursa olsun herkes severdi onu. Kalbimi rahatlatanda tüm milletin gönlündeki değerini yaşarken de biliyor olması. Sevildiğini bilerek aramazdan ayrıldın Reis.

Ülkemizin tüm kesimleri tarafından değer verilmesine rağmen oy oranının niye az olduğuna verdiği cevap bile güzeldi. “Mahallenin güzel kızını tüm herkes âşıktır ama gidip kimse isteyemez.” Seninle ilgili yapılan sohbetlerde gözyaşlarıma hakim olmak için bir gazetecinin anlattığı bu anekdotu hatırladım hep.

Ardından okunan Fatihalar ve Yasin’lerin âminini bahane edip silerken gözyaşlarımı bir kere daha fark ettim. Güzeldin be başkanım. Güzel yaşadın. Rabbim katında da öyle olmasını umarak ve donarak ölenler için söylenenleri hatırlayarak ölümünün de güzel olduğunu hissediyorum.

Tüm bunların bilincindeyken dedim ya başkanım gözyaşlarımız sana değil kendimize. Sen arkanda duruşunu, çizgini ve siyaset anlayışını bizlere emanet bırakarak gittin. Korkumuz bu emaneti sana yakışır şekilde yaşatamamakta.

Yaşadıklarını düşündükçe emanetin hakkını verebilir miyiz korkusu nasıl inmesin ki yüreklere?Öyle ya, kolay değildi adam öldürmenin mubah kabul edildiği dönemlerde beş buçuk yıl hücrede yatmak. Zıt görüşte olanlarla o küçücük dört duvarı paylaşmak.

Sen başardın be başkan yaratılanı Yaratandan ötürü seven yüreğinle küçücük hücrede sana düşman olanlara gönlünü açtın.

Vicdanların durduğu 28 Şubat sürecinde demokrasiden yana tavrını tek sen koydun. Korkmadın, yılmadın…

Kendileri aynı sıkıntıyı geçmişte yaşamalarına rağmen bugün unutan partilere inat cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de haklının tarafında oldun.

Hakk’ın yolunda halkın isteğine uydun. Siyasetin kavga etmeden, polemiğe girmeden yapılabileceğini öğrettin. BBP çizgisinde olsun olmasın, sağ seçmenler başta olmak üzere tüm halkın gönüllerindeki ikinci parti oldun.

Sormak istiyorum da kaç siyaset ehli bu ülkede senin kadar sevildi?. En önemlisi bu denli yakın geldi gönüllere?.

Arkanda bıraktığın yiğitler, ilk sınavını senin aranmanda başarıyla verdiler. Dolduruşa gelmediler. Kimilerinin oy avcılığını ve hükümet düşmanlığını alperenler üzerinden gerçekleştirmelerine izin vermeyerek çalışmalara köstek değil destek oldular.

Bizler biliyorduk ne denli çaba sarf edilerek arandığını. Ama Mevla seni daha çok seviyormuş. Şüphesiz ki “Her nefis ölümü tadacaktı” ve bu ayeti kelimullah seninle bir kere daha tekrarlandı. En güzel uğurlamalardan birisiyle uğurluyoruz seni. Kabrinin nedenli özel bir yerde olduğunu bilmek bir parça su serpiyor yanan gönüllere.

Ne denilir ki artık başkanım. Diller lal oldu, yürekler suskun. Üzüntümüz kelimelerle anlatılmayacak boyutlarda. Yaşadığım duyguları ifade edemezken imdadıma gene sen yetişiyorsun. Yokluğunu fark ettiğim zamanlarda hislerime gene senin şiirin tercüman oluyor. Bugün dillerden düşmeyen, seninle özdeşleşen mısralarında ne kadar da içten demiştin.

 

 

 

Üşüyorum

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim

Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum

Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum

 

 

 

Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

 

 

 

Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın

Beton çok soğuk, üşüyorum…

 

 

 

Tek sığınağım olan bu mısralarda anarken kıymetini varlığında yeterince bilememenin acısıyla , çektiğim vicdan azaplarıyla yokluğunda üşüyorum başkanım….

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi