
Türkiye'nin ekseni ne zaman kaydı?
31 Mayıs 2010 tarihiydi, Mavi Marmara’da 9 şehidin verildiği gece. Türkiye-İsrail ilişkilerinin değiştiği varsayılan gece. 17 Aralık operasyonun başlangıcı olan ve Türkiye’nin dünyanın gittiği yönün tersine gittiği söylenen, eksenin kaydığı gece!
Aylarca tutsak olan, bir yudum suya bir lokma ekmeğe muhtaç olan kuşatma altındaki, dünyanın en büyük hapishanesi “Gazze” ye insani yardım götürmek için yola çıkanların uluslar arası sularda saldırıya uğradıkları geceydi 31 Mayıs.
Dünya’yı bu aşağılık zulümden haberdar etmek için koyulmuşlardı yola. Gerçektende tek amaçları, bu aktivite ile modern çağın yaşadığı en derin insanlık dramına tüm dünyanın haberdar olmasını sağlamaktı.
Çok geçmeden Gazze ablukası kalktı ve eskiye göre daha rahat sayılabilecek günlere kavuştu.
Her ne kadar Mavi Marmara yolcuları, bu buluşmayı otorite! olan İsrail’e haber vermeden yapmış olsalar da tüm insanlık bu kuşatma altındaki hapishaneden bilgi sahibi oldu.
İşte o tarihten sonra da Türkiye açısından İsrail ilişkileri yeni bir döneme girdi. Tarihin en silik ve sağır dönemi. Başbakan Erdoğan ve dolayısıyla Türk hükümetinden Davos sonrası böyle bir çıkış beklemeyen içimizdeki İsrailliler için yeni dönemin paralel organizasyonu da işletilmeye başlandı.
Hafta sonu “Mavi Marmara yoluna devam ediyor” programı için Konya’da bulunan İHH başkanı Bülent Yıldırım’ın yaşadığımız süreçlerle ilgili açıklamaları gerçekten dikkate değer.
Suriye konusunda özel hassasiyet gösteren neredeyse tek yardım kuruluşu İHH. Buna rağmen ülkede masum halkı katleden evsiz barksız bırakan Nusayri yönetimin yanında, planlı bu ülkeye gönderilmiş, kan emici vampirler de var. Üstelik bunlar kendilerini “Müslüman” olarak ifade etmekten de geri kalmıyor. Her tarafınız kuşatılmış, yiyecek ekmeğe muhtaç bir şekilde yaşamak zorundasınız. Tek yardım getiren kuruluş İHH, Özgür Suriye Ordusu’nun desteği ile Suriye’nin içlerine kadar yardım götürerek, Müslümanların onuru oluyor.
İşte dört tarafı katillerle çevrili, mazlum halka insani yardım götüren Türkiye Devletinin istihbarat örgütüne bile operasyon yapacak kadar, bilincini yitirmiş bir yapı, ülkemizi tüm dünyaya afişe etmek için gayet planlı bir organizasyon yaptı. Tüm bunların gerekçesi 31 Mayıs günü yaşanan olaylara dayanır.
Oysa şuan Türkiye’de Yüz binin üzerinde Suriye mülteci yaşıyor. Şimdiye kadar 2,5 milyar dolarlık bir harcama yapıldı, bu mülteciler için. Hiçbir medeni! ülkenin yapmadığı, yapmayacağı bir yardım bu. Çünkü, Türkiye için yardım edilecek her insan, insandır. O’nun doğal kaynağı, petrolü, zenginliğine bakılmaz.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım Cuma akşamı MÜSİAD’daki konuşmasında çok önemli bulduğum şu ifadelerini kayıtlarımıza alalım; “Batı ve Batı merkezli anlayış Müslüman Dünya’nın kalelerinin hepsini tek tek yıkmaya çalışıyorlar. Mısır’da bunu yapıyorlar, Suriye’de başka bir şekilde, Libya’da başka bir şekilde ve bütün bu Müslümanların şu anda sesinin tek çıktığı yer Türkiye’dir. İşte bunun için birden bire son darbe yapıldı. Neden Türkiye’ye yapıldı diyorlar ya burada yapılan darbe sadece hükümete değil daha ötesi var. Bu darbe girişimi İslam coğrafyasına yapılmıştır. İslam coğrafyasını da nefes aldığı birkaç yerden biri ve en güçlü yeri olan Türkiye’nin de yıkılması gerekiyordu ve bu darbe yapıldı”
31 Mayıs günü Türkiye’nin ekseni kaymadı, Türkiye gerçek yönünü bulunca, hedef olmaya başladı. Tüm yaşananlar bunu gösteriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.