
Sorun olmayan problem
Cumhurbaşkanlığı seçimi, kim ne derse desin Türkiye’nin yeni dönemi için en kiritik sınavdır. Gerek 30 Mart seçimleri öncesi girişilen 17 Aralık operasyonu, gerekse Gezi Parkı kalkışmasının nihai hedefinin ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu artık daha da netleşmiş oldu.
Bu serüvenlerde Başbakan Erdoğan’ın yıpratılıp, köşke aday olmasının önüne geçilmesi planlanıyordu. Her iki operasyonda da sağduyulu millet, Türkiye’nin maceracı ve iliştirilmiş bir yapının eline geçip 10 yıllık kazanımlarının yitirilmesine fırsat vermedi.
30 Mart öncesi en önemli hesaplardan biri, Ak Parti’nin %35’lerde oy almasıyla, Başbakan Erdoğan’ın hem Başbakanlığını tartışmaya açmak hemde köşkle ilgili planlarını en başta sıfırlamayı umuyorlardı. Çok şükür ki, bu hesapları tutmadı. 30 Mart sürecinde ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü köşke mutlak aday olarak göstermekten geri durmadılar.
Aslına bakarsanız Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri tarih boyunca çok sert geçmiştir.Kıran kırana mücadeleler olmuştur. Meclis seçtiği içinde vekiller her türlü vaade muhatap olmuştur. Bu yılki seçimlerinde aynı sertlikte ve kıran kırana devam etmesini uman ve bu kaotik ortamdan nemalanmak isteyen küçümsenmeyecek bir kitle var Türkiye’de. En başta 17 Aralık operasyonunda büyük bir hezimete uğramış Palalel yapı. Cumhurbaşkanlığı seçimini de kendileri için büyük bir fırsata çevirmek için tetikte beklerken öyle görünüyor ki yine avuçlarını yalayacaklar.
Bu defa seçimi halkın yapacak olmasının sağladığı müthiş bir özgüven olacak adaylarda. 450 kişi yerine 72 milyon kimi cumhurbaşkanı görmek istiyorsa onu seçecek.
Geçen hafta Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün siyasi beklentisi olmadığını açıklaması, Türkiye’de pek çok kesim açısından olumlu karşılandı. 2007’de kahir ekseriyetinin köşke çıkmasını beklediği Başbakan Erdoğan büyük bir fedakarlık gösterip, o makamı “kardeşim” diye hitap ettiği Abdullah Gül’e bırakmıştı. Şimdi Abdullah Gül’ün açıklmasını o günün bir cevabı, geri dönüşü, vefası olarak okumak mümkün. Kardeşlik hukuku dediğiniz zaten böyle birşeydir. Lafla kardeşlik gösterilmez, hal, davranış ve söylemle bunu ifade edebilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Gül de kendisinden beklenen bu fedakarlığı, hiç lafı eğip bükmeden net olarak ortaya koymuştur. Bundan sonra Başbakan Erdoğan için zor olması hiç beklenmeyen, bence formalite bir seçim süreci yaşanacaktır. 30 Martta daha net tanıdığımız asil millet, Başbakan Erdoğan’ı %55’lerle köşke gönderir. Sonra Başbakan Erdoğan, çıtasını yükselttiği Türkiye’nin bu zirve dönemi için kolları yeniden sıvayıp işe koyulacaktır.
30 Mart öncesi kaos senaryosu yazanlar, Abdullah Gül’ün böyle bir açıklama yapmasına şaşırmış görünüyorlar. Oysa Cumhurbaşkanı Gül şimdiye kadar götürdüğü dengeli siyasetin sonucunun bu olacağını tahmin etmek zor değildi.
Türkiye için farklı bir dönemim işaret fişekleri yakında çakılmaya başlayacak. Başbakan Erdoğan’ın bu bağlamda cumartesi günü Konya’da yapacağı mitingde söylemlerine bu gözle de bakmak lazım. Hoş Konya için Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olmuş, Cumhurbaşkanı olmuş fark etmiyor. Konya O’nu duygusal bağlandığı bir lider olarak görüyor, şehrinin bir sakini gibi seviyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.