Yemin etmezlermiş. Daha da meclise gelmezlermiş. Çalışmalara
katılmazlarmış. Nazın bini bir para olmuş… Bildiğimiz kadarıyla,
devlet yönetiminde duygusallığa yer olmaz. Bir başbakan bir
cumhurbaşkanına ya da bir siyasi parti genel başkanı diğerine “Ben
sana kırıldım, küstüm, konuşmayacağım artık!” diyemez; ama
diyorlar, son yıllarda daha sık der oldular. Şimdi çocukça tavırları
iyice abarttılar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de küstüler. Bu,
bir öğretmenin başka bir meslektaşının milli eğitim yönetmeliğine
aykırı davranışları nedeniyle ceza almış olmasına kızıp dersleri boykot
etmesine benziyor. Ne kadar hakkı vardır buna? Eğer bunu yapmakta
direnirse, hiç çalışmadan maaş alması ahlaksızlık olmayacak mıdır?
Biz millet olarak bu vekillere çalışmaları karşılığında para
ödüyoruz. Eğer bundan böyle hiç çalışmayacaklarsa, ayrıca zerre
kadar insanlık ve hakkaniyet duygusu taşıyorlarsa, o maaşları
almazlar. Yoksa milletin parası boğazlarına dursun, iki cihanda
burunlarından gelsin…
Hiçbir endişeye yer yoktur. Hiç biri, hepsinden fazla çalışan
bu Başbakan’a diz çöktüremeyecektir. O yoluna bir şekilde devam
edecektir; ama kendilerine oy veren seçmen kitlesinin sinirleri
iradesini saygısızca bir kenara koyarak haybeden aldıkları maaşla
orada burada haylazlık eden, siftilenip gezen bu sorumsuz adamlara
karşı gittikçe bozulacak, onların baskısı ile eninde sonunda dönüp tıpış
tıpış Yüce Meclis’in kapısına dayanacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.