Kördüğüm

Çözülmesi zor, neredeyse imkânsız bir düğüm şeklidir kör düğüm. İzcilik yapanlar bilirler, izci düğümleri hem kolay atılmalı, kullanışlı olmasının yanında çözülmesi de kolay olmalıdır. Bunun tersi düğümler çoğunlukla ipin kesilmesi ile sonuçlanır.
 
Halk arasında deyimdir; işlerin sarpa sarmasıyla oluşan duruma kördüğüm denir. Çözümünde zorluklar ve sonuçlanmasında isabet olmayan problemler kördüğüm olmuştur. Esasen, kördüğümü çözmek kadar atmak da zordur. Çözmek daha güç olduğundan kördüğümün atılması kolay görünür. Tıpkı şu günlerin politik manzarası gibi.
Seçim, demokratik rejimlerin başat aktörüdür. Aslında kâmil anlamıyla hiçbir yönetim şekli mutlak iyi değildir. Demokratik sistemin de taşıdığı handikap burada olsa gerek; millî iradenin sandığa yansımasında, belirlenmiş adayların dışında kimse göreve gelemez. Aslında bu konu bir başka mevzudur.
Ülke seçime gitti. Birileri, adaylığı ilk günden müphem dolu yönler taşıyan kişileri işaret buyurdu. Onlar, bu işaret üzerine aday gösterildiler.

 

Onların adaylığı partilerine ne kadar puan kazandırdı bilinmez. Aynı partiler, aynı bölgelerde başka isimleri aday gösterse idi oy oranında bir değişiklik olur muydu?
Hukuk, kurallarla düzenlenen ve bu kurallara uyulduğu zaman gücü hissedilen bir normlar bütünüdür. Bu nedenle öngörüler çoğunlukla isabetli olur. Adayların seçilmesi sürecinde, hukuksal olarak seçim sonrası az çok tahmin edilebilir iken illa da bunlar olacak dayatması kördüğümün ilk ilmeklerini atmıştı sanırım.

 

Millî irade, bir şekilde oldukça ciddi iddialarla (gerçi suçun gayri ciddisi olmaz) yargı önünde “şüpheli” sıfatıyla bulunan adayları oyları ile vekil yaptı. Ancak hukuk fiziksel olarak, meclise girmelerini engelledi. Sahi, bu adayların çoğunun yargılandığı dava konuları ne idi? Ergenekon ve Balyoz olarak bilinen ve çoğunlukla darbe içerikli konular değil miydi? Yani, adayların girmek için uğraştıkları meclisi kendi istek ve ideolojileri doğrultusunda yönlendirmek ya da etkisiz hale getirmek değil mi?
 
Çok değil bundan beş on yıl önce, başı kapalı bir bayan meclise millî irade sonucu, aldığı oylarla girmeyi hak etmişken, şüpheli, suçlu değilken, devam eden bir mahkemesi yok iken yemin edememiş, merkez medya kalemleri, bunu bir başkaldırı olarak nitelemişti.

 

Yazı devam ettikçe kördüğümün ilmeklerinin çoğalacağının farkındayım. Oysa ne ipi kesmeye, ne kördüğümü olduğu gibi bırakmaya mecalimiz de vaktimiz de olmamalıydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi