“17 Ağustos depreminden önce ailesi ile birlikte Sakarya’da oturmakta olan Karadenizlinin biri, depremde tüm ailesini kaybetmiş. Sonra da olanlara dayanamadığı için, kurtarabildiği bir kısım eşyalarını da toplayarak memleketi Trabzon’a gitmiş, bir akrabasının evine sığınmış. Evin alt tarafında bir mısır tarlası bulunuyor.
Adam her gece bağırarak yatağından fırlıyor ve aşağıdaki mısır tarlasının içine doğru kaptırıyormuş. Her gece aynı şey…
Ev sahibi, daha fazla dayanamamış:
‘Yahu kardeşim, otur aşağıya, deprem meprem olduğu yok, yeter artık! Tarlada mısır koymadın yatırdın!’ diye bağırmış…”
Bildiğiniz üzere, EMASYA diye nam salmış olup bir süredir tartışılan garip protokol ex oldu. Böylece, demokratikleşme yolunda topallayarak da olsa ilerlemeyi sürdüren güzel ülkemin üzerindeki karabasanlardan biri daha dağılmış oldu. Şimdi, gözler Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne çevrilmiş durumda…
Yaygın ve doğru olan kanıya göre, ne EMASYA ne de MGSB için yasal bir dayanaktan söz etmek pek olası değildir. Bunlar, 28 Şubat gibi olağanüstü hal dönemlerinin ortalık yere serip yaydığı De Facto teamüllerdir.
Olaya gözlerinizi kısarak daha geniş bir perspektiften bakacak olursanız, Türkiye’de teamüllerin çoğu yerde ve zamanda yasalardan daha geçerli ola geldiğini ve bütün o teamüllerin arkasında Demirel tipi siyaset esnaflarının dikildiğini görürsünüz. Uzun yıllar boyu oluşturdukları o kadar çok kötü alışkanlık vardır ki, saymakla bitiremezsiniz. Asıl sorun, eski siyasetçilerle başlayan o “teamül üretme” alışkanlığının halk arasında da bir çeşit huya dönüşmüş olmasıdır. Yazık ki, bugün çoğumuz bir telefonla hukukun üstüne çıkarak iş bitirmenin, hiç kimsenin olmadığı yerde kuralları çiğnemenin, liyakatsiz adamları kayırmanın, “Sen beni kim olduğumu biliyor musun?” diyerek diğer insanların haklarına diklenmenin normal bir şey olduğunu sanıyor.
Teamüllerin kanunları solladığı bir toplumda gücü elinde tuttuğuna inanan herkesin özerk bölgesini kurarak kendi kurallarını dayatmaya çalışacağı öngörülebilir bir şeydir; ancak bu sorunu hep beslemiş olan kaynaklardan en önemlisi “vatan kurtarma” eğilim ve teyakkuzudur. İtiraf edelim ki, her Türk bir “Vatan Kurtaran Hasan”dır. Çünkü ilköğretimin ilk gününden itibaren almış olduğu örgün eğitim, onun bilinçaltına, hem de döndüre dolaştıra ve ballandıra ballandıra, hep şu temayı işlemiştir: “Vatan işgal altındaydı ve biz onu düşmanlardan kurtardık.”
Bugüne dek okuduğumuz okullarda ve yazılı ya da görsel medyada vatanın kurtuluş öyküsünü o kadar çok dinlemişizdir ki, artık en küçük bir gürültü patırtıda vatanın elden gitmeye başladığı korkusu yönünde paranoid belirtiler gösteriyor, vatanı kurtarmak için teyakkuza, hatta hızımızı alamayıp eyleme geçiyoruz. Tabii mesele vatan kurtarmak olunca, yasalar da birer teferruat oluyor. Elleri kelepçelenmiş halde mahkemeye götürülürken gazetecilerden biri “Efendim, neyle suçlanıyorsunuz?” diye sorunca, “Vatan savunması!” diye bağıran bir silahlı illegal örgüt (ETÖ) tutuklusunun ruh halini daha iyi anlıyor musunuz şimdi?
Yasadışı bir yapılanma olan Ergenekon üyeleri ile, mevcut anayasa ve yasalara aykırı olarak EMASYA protokolünü hazırlayanların ruh halleri arasında herhangi bir fark olduğunu sanmıyorum. İki tarafın da kanuna saygısı yoktur ve iki tarafın derdi de halkın seçtiği meşru anayasal hükümeti felç etmektir. Hükümet ve onun başı, iç tehdit konseptine cuk diye oturmaktadır. O halde, tam da vatan kurtarma vaktidir.
Memleketin savcısının, yargıcının, polisinin, askerinin ne işe yaradığından haberleri var mı bilmem; ama onlar düşmanları bulmuş, durumdan gerekli vazifeyi çıkarmış, örgütlenip-silahlanıp harekete geçmiş, kendilerince vatan kurtarıyorlarmış demek ki… Yaptıkları planlara, hazırlıklara ve konuşmalara bakarsanız sanırsınız ki, itilaf devletleri İzmir’den yurda girmiş Ankara’ya doğru ilerliyor…
Sevgili Vatan Kurtaran Hasanlar… İçiniz rahat olsun. Sağ olsunlar, dedelerimiz vatanı seksen sene önce kurtarmışlar ve kurtarılmış olan o vatan seksen senedir aynı yerde duruyor. Çok şükür, etrafta bizden başka da kimse yok. Nedir bunca kaos planları ve bunca silahlar?
Memlekette karıştırmadık yer bırakmadınız, kanun koymadınız yatırdınız!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.