
Ramazan Adı Ne Anlama Geliyor?
Yaz günlerine rastlaması yüreklere korku salsa da Ramazan’ın, umulmadık yağmurlar, düşen hava sıcaklıkları ve manevi atmosferin etkisiyle tahmin edilenden kolay geçiyor bu kutlu ay. Kimse susuzluktan ölmüyor, uzun saatler oruçta kalmanın etkisiyle baygınlıklar yaşanmıyor(!).
Yıl boyunca bir dakika boş kalır diye korktuğumuz midelere, gün içinde verilen izinler için fazla telaşa kapılıp sahurda ve iftarda acısını çıkarmak istese de nefsimiz, bedenen ve ruhen dinlenmenin huzurunu yaşıyoruz milletçe.
Sahip olduğumuz her şey bu mübarek günlerde daha bir kıymetleniyor nede olsa. Kendinize bir sorun, oruçlu olmadığınız hangi gün başta su olmak üzere bunca nimet daha anlamlı oldu gözünüzde? Çeşmeden boş yere akarken dahi umursamadığınız suyu, başka hangi zaman gün boyu hayallerinizde düşlediniz?
Ramazan dışında hangi ay hizmetinize sunulan bunca rızkın ne denli muhteşem ve eşsiz olduğunu hissettiniz.?Oruçlu olmadığınız hangi ay meyvenin ,sebzenin, yemeğin kokusu bu denli güzel geldi burnunuza?.
Ramazan’a bu düşüncelerle baktığınızda önemli bir gerçeği daha fark ediyorsunuz. Sabretmekle özdeşleştirilen bu kutlu günlerin aslında tam anlamıyla bir “Fark etme ayı” olduğunu. Bizlere sunulanın kıymetini daha iyi görebileceğimiz başka bir zaman dilimi yok.
Gönüllere bu denli hitap eden, manevi etkisini ne denli derin bir tefekküre dalsak ta tam olarak idrak edemeyeceğimiz Ramazan ayı aynı zamanda maneviyatın görselliği de oldukça güzel yansıması.Öylesine güzel bir tablodur ki bu ayda yaşananlar başka hiçbir dönem bu denli sevgi ve maneviyat dolu birlikteliğe şahit olamazsınız.
Kurulan iftar çadırlarında umutla, sabırla uzayan kuyruklarda, hiç tanımadığınız insanlarla bir lokma ekmeği paylaşmanın hazzını yaşayıp, ortak bir gülümsemeyi paylaşırsanız.
Düzenlediğiniz iftar davetleriyle kimi zaman bir fakire yalnızca Ramazan’da kavuşacağı nimetleri sunmanın iç huzuruyla coşan gönüllerinize, gereksiz benliklerden sıyrılan tebessümler eklenir. Şartlar ne olursa olsun yüzlerde bir gülümseme ve yürekten besmelelerle iftarlar edilir.
Işıl ışıl olur gecenin bir yarısı sokaklar sahur sofraları kurulur ve çok ihmal edilen sabah namazları abdestli olarak beklenir. Yalnızca sokaklar renklenmez, sohbetler çoğalır, muhabbetler artar.
Sıklıkla şikâyet ettiğimiz ama her akşamda başından ayrılmadığımız televizyon programlarına dahi belirli bir nitelik gelir. Son dönemlerde tekdüze olmaktan kurtulmak adına farklı yayınlarla tercih seçenekleri sunar. İnançla ve ibadetle ilgili bilmediğiniz veya yanlış bildiğiniz birçok şeyi bu vesileyle öğrenirsiniz.
Normal zamanda cemaat azlığı yüzünden boynunu büken camiler, teravinin etkisiyle artan cemaatle coştukça coşar. Bunca kalabalığı karşılamak için gelinlik kız gibi birbirinden farklı rengârenk lambalarla süslenen minareler, namaz sonrası cemaate dağıtılan şeker, çikolata gibi ikramlara sahne olur. Gecenin karanlığına inat bir minareden diğerine uzanan ışıl ışıl parlayan ışıkları gördüğümde Cüneyd Suavi’nin bir hikâyesini hatırlarım.
Şehrin birinde babası onları çok küçükken terk etmiş annesiyle bin bir çilenin içinde barınan bir çocuğun masumane sözleri aklıma gelir. Ramazan ayının ilk günlerinde bu küçücük yürek mahallenin abisinin elinden sürükler. Genç delikanlı çocuğu kırmamak için eşlik eder ve bir taraftan da sorar “Hayırdır ne bu telaş. Ne oldu sana” der. Çocuk ışıl ışıl umut dolu gözlerle cevap verir. “Babam gelmiş biliyor musun? Bütün şehir onun gelişini kutluyor. Bende onu karşılamaya gidiyorum”.
Heyecanlı bir şekilde bunları anlatan çocuk bir taraftan da eliyle karşıdaki camiyi gösterir. Üzerinde ışıkla “Hoş geldin Ramazan” yazılıdır.
Çocuk masumiyetini, hayallerini ortaya seren bu sıcacık hikâye bana Ramazan ayının adını aklıma getirir. Bizler on bir ayın sultanı desek de oruç dışında bizler için kutsallığı nedir ve kelime olarak ne anlama geliyor pek bilmeyiz.
İsmiyle müsemma olan, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ve kutsal kitabımızda ismi açık olarak tek zikredilen, Hz. Peygamberinde naklettiği gibi “Allah'ın ayı” olarak nitelendirilen bu kutlu ayın adını Hz. İbrahim zamanında aldığı kimi kaynaklarca rivayet edilir. Ramazan adını Allah'ın isimlerinden birisi olarak görenlerde vardır.
Kelime anlamı olarak da çok çeşitli rivayetler söz konusudur. Bir görüşe göre Ramazan lafzı, ramaz kökünden gelmektedir. Ramaz ise, güz yağmuruna verilen bir isimdir. Bu ay da oruç tutan müminlerin bedenleri günah kirlerinden temizlenir; kalplerinden dâhi, mânevî kirler çıkar tertemiz olduğu savunulur.
Kimileri ise Ramazan ayını yanmakla bütünleştirerek bu ay da, sıcaktan taşlar kızdığı için, Ramazan dendiğini zîrâ Ramaza kelimesinin kızgın taşlar mânâsına geldiğini belirtir.
Kelime anlamını yanmakla özdeşleştiren başka bir düşünce ise manen bir yanma olduğunu savunur ve bu mübarek ayın günahları yaktığı belirterek Peygamberimizden bir hadis-i şerif örneğini sunar. Bu bakış açısından bakıldığında tüm genel yaklaşımları topladığını görmekteyiz.
Kadir gecesi gibi bin aydan daha hayırlı bir geceyi içinde barındıran, bilinen ve bilinmeyen pek çok ilahi armağana sahip Ramazan ayı, coşkusuyla ve artan bilinçle her yıl daha coşkulu olarak kutlanıyor.
Küçücük kasabalarda dahi iftar çadırları kurulup, köylerde yoldan geçen yabancılar için dahi imece usulü yemekler hazırlanıyor. Büyük şehirlerdeyse kurulan dev iftar çadırlarının yanı sıra Ramazan edebine uygun eğlenceler düzenleniyor. Komutanlar, rektörler, hükümet yetkilileri kısacası devletin umulan- umulmayan her zümresinde iftar davetleri yapılıyor.
Yardım anlayışı bilinçli bir şekilde gösterişten ve görsellikten uzak amacına uygun ve daha sistemli şekilde gerçekleştiriliyor. Ramazan Bayramı demek yerine Şeker Bayramı deme cahilliğini gösteren insanlar azalıyor. En önemlisi Ramazan’ın yalnızca bir erkek adı olmadığını bilen bir nesil yetişiyor.
Selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.