
PADİŞAH OF THE UNITED STATES
Başkanlık sistemi denince, nedense birileri kuyruğuna basılmış kedi gibi havaya hopluyor. İnanılmaz derecede rahatsız oluyorlar.
Öncelikle, Türkiye’de siyasetin ana kuralını hatırlatmakta yarar görüyorum. Çünkü her konuda olduğu gibi bu konuda da doğruyu bulmanın en basit ve kestirme yolu budur: Herhangi bir konuda iflah olmaz düzeyde eskici, gerici, tutucu sol zihniyetin ortaya koyduğu tavrın tam tersini seçmek… Onlar ne tarafa gidiyorsa, onun tersine doğru gitmek gerekiyor. Hiç tereddüt etmeyin, doğru yoldasınızdır.
Başkanlık sistemi konusunda da durum aynıdır. Bunların aklı kendinden menkul akıl hocaları vardır. Sadece onların yazılarını okur ve orada burada çıkıp bilirkişi edasıyla konuşurlar. O nedenle de, kafaları dar, ufukları hiç yoktur. Dünyayı tanımaz, kıyaslama yapmaz, akıl yürütmez, yalnızca ezberden konuşurlar. Başkanlık sistemi söz konusu olduğunda aynı ezber devreye girer. Hemen atılıp derler ki, “Padişah mı olmak istiyorsun?” Ama Amerika Birleşik Devletleri’nde de başkanlık sistemi olduğunu bildikleri halde Barak Obama’ya “padişah” demezler. Amerika’da olunca “Başkan” olan şahıs, Türkiye söz konusu olunca “padişah” olur çıkar. Yoksa Amerika başkanlarına “The Padişah of the United States” mi dememiz gerekiyor?
Türkiye demokratik bir ülkedir. Her dört yılda bir seçim yapılır. Vatandaş gider, oyunu gizlice ve özgürce kullanır. Seçimlerin sonunda seçilmiş olan kişiye “padişah” denmez, “başbakan” denir. Seçilen kişi dört yıllığına seçilir, ölünceye kadar değil…
Başkanlık sisteminde, başkanın yetkileri sınırsız ve sonsuz değildir. Onu denetleyen başka organlar vardır. Bizim sistemimizden en büyük farkı, kamu yönetiminde iki başlılığı ortadan kaldırarak karar süreçlerinin daha hızlı ve etkin hale geliyor olmasıdır. Bu kötü bir şey midir?
12 Eylül’den önce de bir anayasamız vardı; ama meclis onlarca kez toplandığı halde bir cumhurbaşkanı seçememişti. Seçebilmiş olsaydı, belki de darbe olmayacaktı. Bu ülke, başbakan ile cumhurbaşkanının ayrı tellerden çaldığı, genelkurmayın ise hepsinin tepesinde oturduğu bu iki başlı da değil, tam “üç başlı” bozuk düzenden, daha doğrusu “düzensizlik”ten çok çekmiştir.
Bunların derdi aslında şudur: Başkanlık sistemi geldiği zaman bir daha kıyamete kadar chp’li biri başkan seçilemeyecektir. Çünkü Türkiye’de seçmen profilinin ağırlık oranı bellidir: Yüzde 75 milliyetçi ve dindar kitleye karşılık, yüzde 25 sol kitle…
“Ülkeyi hep bunlar yönetecekse, kargaşa ve pislik içinde yüzelim daha iyi!” diye düşünüyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.