
Oyunun son perdesi
Yerel yönetimler seçimleri için takvim işlemeye başladı. Aday adayları bir ay sonra sahaya çıkmaya başlayacaklar. Ancak bu dönem iç siyasetten çok dışarıda olanlara yoğunlaşmış durumdayız. Gerçekten 2004 ve 2009 yerel yönetimler seçimleri şimdiki kalan süreye baktığımızda daha önce hareketlenmişti.
Bu hareketlenmenin gecikmesi, Ak Parti’nin her ne olursa olsun yüzde 50’nin üstünde seyreden oy oranı ile açıklanabileceği gibi 2013 yılında özellikle Suriye ve Mısır gelişmeleri Türkiye kamuoyunun bu bölgelere odaklanmasıyla ilgili de olabilir.
Aslında her ikisi de bir biriyle bağlantılı iki durum. En azından sonuçları bunu gösteriyor. Türkiye’de Ak parti’nin durdurulamayan yükselişi ve bölge ülkelerine etkisini kırmak amaçlı organizasyonları içerde ve dışarıda bugünlerde sıkça görür olduk.
Mısır’da, Müslüman kardeşler hareketinin etkisinin kırılmasının amaçlarının en başında bu geliyor zaten. Suriye’de kimyasal silahla katledilen binlerce kişiden sonra verilen karar da şaşırtmadı bizi.
Teklif İran’dan gelseydi de kabul edilecekti. Rusya’nın Suriye’deki kimyasal silahları BM’ye teslim etmesi önerisi zaten önceden planlı bir tercihti. Bu öneriyi Rusya getirdiği için daha net anlaşıldı Esed için nasıl bir kaçış operasyonu kurgulandığı.
Bu göz boyayan anlaşma sonrası, Suriye’de Baas rejimi ve Esed ciddi süre kazandılar, istedikleri katliamı yapma özgürlükleri verildi onlara. Masum insanları öldürürken sadece kimyasal silah kullanma onun dışında dilediğinle çoluk çocuk demeden bu işi yapabilirsin denildi.
Aynı şekilde Mısır’da Müslüman Kardeşler içinde bundan sonrası oldukça zor geçecek görünüyor. Suriye’de Esed’e yeniden iktidar demek Mısır’da Sisi’yle devam, Müslüman Kardeşlere tasfiye demek anlamı taşır.
Durum bu kadar kötüyken haliyle BM diye bir teşkilat ne işe yarar diye düşünüyorsunuz. Evet düşünüyorsunuz fakat boş düşünüyorsunuz. Kesin olarak BM işlevini kaybetti, ne inandırıcılığı ne de itibarı kaldı artık. Artık çok daha yüksek sesle “Dünya beş’ten büyüktür” diye bağırmamız gerekecek.
Hem Suriye’de hem Mısır’da mazlum halklara sahip çıkan tek ülke Türkiye’de ise iktidarın oy kaybetmesi için her türlü senaryo oynanıyor. Sokak olayları ile mezhepsel çatışmalar çıkarmak isteyen odaklar özellikle gençlerle bu planı uygulamaya kalkışıyor. Bu konu çok hassas gerçekten dikkatli olmak gerek.
Tüm bunları yaşarken geçtiğimiz hafta garip bir tartışma öne çıktı. İlahiyat fakültelerinde felsefe dersleri kaldırılsın mı, kaldırılmasın mı? Din adamlarının, ilahiyatçıların bu günlerde yoğun olarak uyarıları mezhepsel ayrımcılığa karşı tedbirler olması gerekirken, bam başka bir konunun içine dalıverdiler. Türkiye böyle bir alana dahil edilmek istenirken özellikle din adamları buna yoğunlaşmalılar. Bu oyun büyük bir oyun. Herkes üzerine düşeni yapsın da sonra ilahiyatta felsefe olsun mu olmasın mı nasıl olsa tartışırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.