Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

Namazı Kanla Kılanlar

Bir zamanlar, kalbi saf fakat kalp gözü açık genç bir adam yaşarmış. Bir gün camiye gittiğinde bir bakmış ki cemaat sırtında eşyalarla namaz kılıyor. Kimi servetini yüklemiş, kimi eşyalarını, kimi de soy güzelliği ve asaletiyle avunduğu ailesini…

Durumu böyle görünce, artık namazda sırta yük almak gerekiyor deyip ne alabileceğini düşünmüş. Lakin iki çocuğundan başka hiçbir şeyi yokmuş. Fakir adam sırtına çocuklarını bağlayıp, tekrar gelmiş camiye.

Başlamış bu halde namaz kılmaya. Halini görenler bu meczup delikanlıyı küçümsemişler, gülmeye başlamışlar. İçlerinden aklı başında bir ihtiyar durumu anlayıp, diğerlerini uyarmış. Demiş ki “Sizler Allah’ın huzurundayken bile aklınız sahip olduğunuz dünyalıklarda. Lakin bu kardeşimiz, kime secde ederken neyi düşünmesi gerektiğini biliyor. Zihnide vücuduyla secde ediyor. Onun bu durumunun güzelliğine karşın, Rabbim sizin aslında secdelerinizde neyi düşündüğünüzü gösterdi ona. Bu güzel insanın haline güleceğinize bence kendi durumunuza ağlayın”.

Aklını kullanabilenler ve fikir sahibi olanlar için oldukça düşünülmesi gereken bu hikayeyi,

Suriye lideri Esad’ın namaz kılan görüntülerini gördüğümde hatırladım.

Merak ediyorum da secdeye vardığında neler geçti aklından ?.Acaba kameralarda secde ederken nasıl çıktığını mı düşündü, yoksa namaz görüntüsünün  yaptığı zulmü yumuşatıp yumuşatmayacağını mı merak etti?

Amaç ve ne düşündüğü kendini ilgilendirir ama ortada sorulması gereken oldukça basit bir soru var. Kandil günü bile kendi halkından yüzlerce insanı öldüren bir zihniyet hangi hastalıklı fikrin ürünü olarak böyle bir gösteri seçer ki kendine?

Bu aklı kimden aldı, ne niyetle yaptı bilinmez. Lakin gerek kamuoyunda gerekse uluslararası arenada bu tür hareketlerin,  kendisine herhangi bir olumlu geri dönüşü olmayacak.

Çünkü yerelde, Esad’ın askerlerinin namaza ve camiye olan saygısını (?) daha önceden televizyonlara gelen görüntülerden görmüştük. Halkına kendini sevdirmek yerine korkutma esaslı bir düşünceye hâkim olduğundan, sunulan destekte yok denecek kadar az.

Uluslararası arenaya gelince. Maddi çıkar hesaplarıyla hareket eden, Çin’in ve Rusya’nın BM’de şimdilik Suriye’yi kurtardığına bakmayın. Yönetim şekilleri ve İslamiyet’e bakış açıları bile düşünüldüğünde, üstelik Çin’in Doğu Türkistan, Rusya’nın Çeçenistan gibi bir problemi varken, Müslüman bir ülkede karışıklık çıkmasına tepkileri ancak sevinmek olacaktır.

Bu iki ülke Esad’ın yerine kendileriyle daha iyi anlaşabileceğini inandıkları başka bir isim bulduğu anda desteklerini çekecektir. Dünyadaki  farklı çıkar hesaplarını kullanarak denge politikası kurmaya çalışan Esad’ın sonu, benzer diktatörlerle aynı olacaktır. Kaddafi’yi harcayan Fransa örneğinde olduğu gibi.

İran duyarlılığını(!) Suriye’de gösteremeyen ABD’nin  Davutoğlu’nun ziyaretiyle daha açık bir tavır alacağını düşünmekse hayalperestlik olur. Çünkü bölge ülkelerinin ardına gizlenmek ve şovanist açıklamalar yapmak onlar için şimdilik yeterli görülüyor.

Dünya ülkeleri farklı çıkar hesaplarıyla avuna dursunlar. Muhakkak ki hiçbir zulüm baki kalmadığı gibi Suriye’de de kan duracak, dengeler mazlum insanlar lehinde olacaktır.

Şimdilik görünen, o günlere değin ülke olarak Suriye halkını kucaklamak ve yanlarında olabilmek. Bunu da gerek politik duruşuyla gerekse ülkeye yaptırım ve destekleriyle Davutoğlu’nun başkanlığındaki bakanlık başarmış durumda.

Kendi Ülkenden Şikâyetçi Olmak

İnsanı insan yapan en önemli değerlerden birisi vatan sevgisidir. Bu nedenle “Bu ülke beni sıkıyor, insanlara değer verilmiyor, gitmek istiyorum” türündeki Fazıl Say tavırlarını hep yadırgamışımdır. Bir de üstelik bu görüş, ülke yönetiminde rol almak isteyen siyasetçilerden çıkıyorsa ortada vahim bir durum var demektir.

Hele ki bu sözleri ülkenin en büyük ana muhalefet partisi gösteriyorsa,  hem üzücü hem onu kırıcı bir hadise yaşanmıştır.

Kılıçdaroğlu’nun, geçmiş dönemde Almanya ve bazı Avrupa ülkelerinde benzer açıklamalarına alışmıştık. İktidara yönelik heyezanları olmasını ve diğer devletlerden yardım istemesini hadi bir parça mantıklı görelim. Lakin açıklamalarını dinlediğinizde, farklı alternatif sunan bir görüş olmadığını görüyorsunuz.

Ülke içerisinde çözümden ziyade sorun odaklı bir muhalefet bir parça işe yarayabilir ama dış dünyada işler böyle dönmüyor.

Artı kendi ülkesinden bu denli şikâyet eden bir lidere sormakta gerekiyor. Tamamen çıkar ilişkileriyle hareket eden Avrupalı dostlarımız ve diğer devletlere ne tür bir söz verdiniz ki hiçbir çözüm üretmeyen açıklamalarınızda sizi desteklesinler?.

Son olarak Amerika’daki bir gazetede köşe yazarlığına savunan Kılıçdaroğlu’nun bu tutumu birçok partiliyi kızdırdı ve ister istemez kendi liderleriyle ilgili bir sorgulama sürecine girmelerine neden oldu.

Şimdilerde Dindar bir gençlik yetiştirmek istiyorum” diyen başbakana bu sözler eksenli cevap vererek gündemde kalmak isteyen ana muhalefet, eğer kendi görüşü dışında bir kaynağa bakmayı lütfederse Mümtaz’er Türköne’nin Zaman gazetesinde “Devlet dindar nesiller yetiştiremez” isimli köşe yazısını okusun. Kendilerinin genel başkanından milletvekiline kadar tüm partiyi açıklamaya iten dindar gençlik korkularına karşı gerekli açıklamayı bu yazı üzerinden bulabilecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi