
Kudüs bizimdir
Bu giriş ve çıkışlardaki keyfi bekletmeler içinde, Türkiye İsrailli turistleri özellikle Antalya’ya gelişlerinde aynı işleme tabi tutmalı. Tabiî ki güvenlik gerekçesiyle. Bekletilenlere de denmeli, siz ne kadar bekletirseniz biz o kadar bekletiriz.
Diğer taraftan bazı İslam Alimleri işgal altındaki Filistin topraklarının ziyaret edilmesinin caiz olmadığına hükmettikleri için, Kudüs’e ziyareti yapmak ve bölge konusunda hassasiyetlerini yüksek sesle söylemek sadece Türkiye’deki Müslümanlara kalıyor.
Olaya birde böyle bakınca zaten hem dünya hem İslam coğrafyasında sahipsiz kalan Filistin halkının sıkıntısını görmek, gerekli yardımları iletmek konusunda iş büyük ölçüde bize düşüyor. Tabi en önemlisi de İsrail’in hep kontrol etme hevesi içinde olduğu Mescid-i Aksa bölgesinin kesinlikle sahipsiz olmadığını, tüm Müslümanların buraya ne şekilde olursa olsun sahip çıkacağını göstermek gerekiyor.
1967’de Filistin’in başkenti Doğu Kudüs’te işgal edilmişti. Uluslar arası arenada bu hiç bir şekilde kabul görmedi. Türkiye’de bu konuyu hep dile getirdi. Doğu Kudüs, bağımsız Filistin devleti’nin başkentidir, diye.
İsrail’in şimdilerde yapmaya çalıştığı bu, Kudüs’ü tümüyle Filistin topraklarından ayırmak. Batı Şeria ile tek bağlantı noktası olan Kudüs yakınlarına yeni yerleşim yerleri yaparak, Filistinlilerin Kudüs bağlantısını tümüyle koparmak.
Sonrasında zaten planlı bir şekilde yürüttükleri Mescid-i Aksa’yı iyice yalnızlaştırmak projesini uygulamak.
Öncelikle Müslümanların ilk Kıblesi Mescid-i Aksa orada ve İsra suresinde anlatılan Mirac hadisesi bu mekanda gerçekleşti. Peygamber Efendimizin, diğer bütün peygamberlere namaz kıldırdığı, Burak biniti ile gelip, arşa yükseldiği alanların tümü burada. Ruhen Mirac'a tanık oluyorsunuz burada. Miracı ruhunuzda hissetmenin tarifi mümkün değil.
Gece yarısı iki saat beklemeden sonra Tel-Aviv’den Kudüs’e geçerken rehberimiz Bülent Deniz, “Evinize hoş geldiniz” cümleleriyle başladı konuşmasına. Zaten tarih boyunca Kudüs’e sahip olan Dünya’ya sahip olmuştur. Eski Roma’dan, Osmanlı’ya günümüze kadar bu böyle olmuş.
Kubbet’üs Sahra’nın görkemli duruşu, etrafına farklı bir güç veriyordu. Aksa bölgesi içinde bazı mescitlerden (Kıble, Mervan, Burak) biriydi O. En ihtişamlısı göze en hoş geleni. Yanından Peygamber Efendimizin göklere yükselmiş olması da O’na ayrı bir manevi haz veriyordu.
İlk namazdan sonra, cömert kişiliği ve tevhid savunucusu, put kırıcısı, atamız İbrahim (as) için el- Halil şehrine yola çıktık. Üzüntünüz burada da tarifi mümkün olmayan bir hal alıyor. Hz. İbrahim Camiinin içinde, İbrahim(as) eşi Sare validemiz ile oğlu İshak(as) eşi Refika makamları bulunuyor. Makamları caminin içinde asıl mezarları caminin altında. Oraya girişe izin vermiyorlar. Camiye giriş yine İsrail askerlerinin kontrolünde.
25 Şubat 1994’te bir Yahudi’nin İbrahim Camii’ni sabah namazında taraması sonucunda 30 Müslüman şehit olmuş, bu olaydan sonra İsrail, bu caminin güvenliğini Müslümanlar sağlayamıyor diye giriş çıkışları kendi kontrollerine almışlar. Sonrada camiyi yılın iki ayında ibadete kapatıyorlarmış.
El- Halil dönüşü uğrak yerimiz Ruhullah Hz. İsa’nın (a.s) doğduğu Beytül’lahm şehrini ziyaret ediyoruz, dünyaya geldiği mekanı ve Doğuş Kilisesi’ni görüyoruz.
Cuma gününün tümünde Mescid-i Aksa bölgesindeyiz. Her yeri ayrı bir kutsallık her yeri ayrı bir tarih. 12 saat boyunca burada kalıyoruz yinede tamamını bitiremiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.