Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Kimin havası kaçtı?

Herkes dört gözle Konya’ya kar yağmasını beklerken, karın bu şiddette olmasını muhtemelen kimse ummuyordu. Aslına bakarsanız Pazar gün oynanması gereken Konyaspor-Galatasaray maçı olmasa Konya’ya ne kadar karın yağdığı kimseyi de o kadar ilgilendirmeyecekti.

Bu bağlamda Pazar akşamı yapılan spor yorumlarının çoğu da; “boşa koysan dolmaz, doluya koysan artmaz” türünden ucube tespitlerdi.
Mesela Meteoroloji hava tahminini önceden verip, kar yağması kesinse bu maç neden cumartesi oynamadı gibi, ilginç konular vardı. Meteoroloji bile Konya’ya bu kadar kar yağacağını tahmin etmemiş olamaz mı?

Pazar akşamı yorumlarından en isabetlisi, “taş devrine ait bu statları” şehir merkezinden kurtarıp, yerine çağdaş statların yapılması tespitiydi. Herkesin rahatça girip çıkabileceği, basın tribününde bile, maç seyrettikten sonra 1 hafta hasta yatmayacağı statlar yapılmalı.
Konya’nın bunu hak ettiğini çoktandır düşünüyoruz; ama yapılacak yeni stadın maliyetinin bu ülkeye yük olmasından da korkuyoruz.

Bu maç yüzünden herkesin gördüğü bir gerçeği de mutlaka konuşmalıyız. Konya’nın Ankara ve Antalya karayolu bağlantısı çöküp, uçaklarda iniş, kalkış yapmayınca, bu kentin nasıl bir şehre dönüştüğünü tüm Türkiye görmüş oldu. Biz elbette zaaflarımızı biliyorduk; fakat Galatasaray’ın buradan Almanya’ya uçacak olmasından dolayı Konya’da yılın bazı bölümlerinde ulaşımın durur olma gerçeğini, cümle aleme ilan etmiş olduk. Bu pek iyi olmadı gelişen Konya sanayisi için.

Havanın eksi yedileri gösterdiği saatlerde ve sahanın yer yer buzla kaplı olduğu bir anda oynanan maçın Galatasaray’a avantaj sağlayacağını söylerseniz hangi akıllı size inanırdı. Bence pek kimse inanmazdı. Öyle bir maç gördük ki, sanki karasal iklimde yaşayan Konyaspor değil, yılın belli bölümlerinde bu şartlarda olan Galatasaray. Ayakta durmakta zorlanan Konyaspor acaba maçı nasıl kazanmayı düşünüyordu ki. Muhtemelen Galatasaray’ın sahada daha çok düşeceğini varsaydı.

Kazın ayağı hiçte öyle gitmedi. Dersine çalışan Galatasaray, Ünal Karaman’ı bir kez daha tongaya düşürdü.(Bu arada kısa bir maç yorumuna da girelim) Galatasaray’ın son haftalarda en etkin yönü olan öldürücü presini kırmak için; Mertol, Sedat ve Mustafa Er ile bu pas trafiğini bozmayı düşünmesi çok akıllıcaydı. Ancak Ünal Hoca havanın karlı olmasını hiç hesaba katmamış olması affedilir bir hata değil. O havada nasıl top oynanır planlamamış. Öyle olsa, ayakta duramayan, Mustafa ve Sedat yerine Erman Özgür’le başlar, ilerde ısrarla top bekleyen ve maç boyunca nerdeyse hiç alamayan, Veysel, Cabin ve sonra Teo’ya isabetli toplar atılmasını sağlardı.

Zaten aklı Almanya’da olan Galatasaray’a 1 puan verip “maçı oynamayalım” desen hayır demeyecekken maç bir Avrupa ikramı oldu. Tabi Galatasaray’ın kalite farkını yok saymadan bunları söylüyorum. Özelikle Ayhan ve Mehmet Topal’ın bütün topları alması, Konyaspor’un hücum gücünü çok etkiledi. İşte tam burada ceza alanına uzun toplar atılmalı(ki son 10 dakikada oyuna giren Erman bunu yaptı ve Konyaspor önemli pozisyonlara girdi.) Yada Ceyhun maç boyunca çok az denediği uzaktan şutlarla gol bulunmalıydı.

Neyse maç bitti, yolcu yoluna köylü köyüne gitti. Ligin ilk yarısını en yüksek puanla tamamlayıp Konyaspor tarihine geçen Ünal Karaman, başka bir ilke daha imza attı. O da ligin ikinci yarısına en kötü başlayıp beşte sıfır yapan hoca olma rekoru. Ümit edelimde hoca bu ikinci rekorunu daha da geliştirmesin!


Mevlana der ki; Gök ol, bulut ol, yağmur yağdır. Olukta yağmur yağdırır ama faydası yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi