
Kariyer dediğin nedir ki…
Yeni eğitim yılı dün başladı. Türkiye 17 milyon öğrenci ile dünyanın en yüksek öğrenci sayısın olduğu ülkelerden biri. Bu sayıdaki öğrenciyi ise 900 bin civarında öğretmenle eğitim-öğretim veriliyor. Son torba yasayla 40 bin öğretmenin daha göreve başlamısyla Türkiye, öğretmen öğrenci dengesinde makul bir düzeye yaklaştı.
Bu hafta her ailede bir telaş bir telaş. Özellikle adrese dayalı sisteme geçildikten sonra, hem okul, hem öğretmen seçimi diye bir şey ortadan kalktı. En yakın okula, uygun görülen öğretmene gidiyor çocuğunuz. Durum böyle olunca da aileler, okul ve öğretmen tercihleri konusunda en iyiyi! seçme konusunda ciddi çaba içindeler. Oysa öğretmen seçen ailelere, acaba öğretmenler aile seçseydi ne düşünürdünüz? diye sorsanız cevap ne olurdu merak ediyorum doğrusu.
Cuma akşamı MÜSİAD’da eğitimci Musa Mert’in üzerinde durduğu temel konuda buydu. Öğretmen iyi olsun, tamam. Ancak aile ne kadar iyi, çocuklarıyla ne kadar ilgileniyor. Çocuğunun eğitimi hangi ailede, herşeyin önünde geliyor. Olaya böyle baktığımızda sorun gerçekten büyük. Oysa çözüm çok basit, herkes çocuğuna bir “gelecek” peşinde. Bu “gelecek” gelip geçecek bir “gelecek” olmayacak. Hep olacak, daim bir “gelecek”, bunun karşılığı sadece “cennet” olur.
Refah ve gelir düzeyi yüksek toplumlarda bununla ters orantılı olarak, aile-çocuk ilişkileri hep geri oluyor. Batı toplumlarında zaten çocuk sayısı çok az. “Bireysel özgürlük” itibarlı! söylemiylede çocukların aile kaygısı topyekün ortadan kalkıyor. Türkiye hem rehah seviyesini artırırken hemde, manevi ve ahlak değerlerini aynı ölçüde duyarlılığı sağlayabilecek yeğane ülke konumunda. “Yeni Türkiye” söyleminin bir yönü, belkide en önemli yönüde bu olacak. Maddeci ve çıkarcı bir topluluktan daha çok paylaşımcı, edindiği maddi güçle hareket etme yerine, ruh güzelliği ve manevi duruşuyla öne çıkacak bir toplum bir gençlik.
Bilgiye ulaşımın çok kolaylaştığı bir dönemde artık sorunumuz bilgiye ulaşmak değil, bu bilgiye ulaştıktan sonra da ahlaklı olabilmek. Yani, sorun bilgiye ulaşmak değil ahlak. İşte burada aileler devreye girmeli. Okulların vereceği belli, ancak ailelerin çocukları nitelikli birey, inançlı bir mü’min olarak yetiştirme noktasında çok kritik bir yerde duruyorlar. Teknoloji bilgiyi üretirken, ahlakı yok ediyor.Bu dengenin sağlanacağı tek yer aile.
Olaya böyle baktığımızda, akademik ve ekonomik kariyer yapmak herkes için çok çalışınca öyle ya da böyle mümkün. Ancak iyi anne baba olabilmek göreceli. Daha doğrusu çocuğunuzun ihtiyacına bakıldığında çok zor değil. O zaman şöyle demek mümkün; iyi anne baba olabilmekse sorun, “kariyer dediğin nedir ki”…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.