
Mert Aslan
İSLAM'DA ÇILGINLIK BÖLGESİ
Yayınlanma:
İSLAM’DA ÇILGINLIK BÖLGESİ
(Özeleştirel Bir Yaklaşım)
Kişisel olarak, “her şeyin her yerde söylenmemesi gerektiği” ilkesinden fazlaca ödün vermeden ve “diplomatik dil” diye bir şey olduğunu unutmadan, kitabın ortasından konuşmanın hoş bir şey olduğuna inanırım. Kimi zaman söylediklerimi duyanların şaşkınlığı değerli konukların yanında boyundan büyük bir laf eden bir çocuğun yol açtığı infiale benzese de, arada ufak bir fark vardır: Akademik terbiyemizi ve İnternet sayesinde sanal alemin sonsuzluğunda kotrolsüzce dolaşan yazılarımızın eriştiği hedef kitlenin profilindeki çeşitliliğe karşı sorumluluk duygularımızı korumaya çalışıyoruz.
Amerikalıların sorunu birkaç adım önde olmadıkları bir dünyayı hayal etmekte zorluk çekiyor olmalarıdır. Bizim sorunumuz ise, birkaç adım öne geçtiğimiz yerde şaşkına dönüyor olmamızdır. “Number One” olmadığımız, “hit” işler yapamadığımız alanlarda kendimizden utanmamız bile iyi bir erdem sayılır; hiç değilse her kaygı gibi bir süre sonra bizi harekete geçirebilecektir.
Kişisel olarak, istediğimiz ve uğrunda mücadele verirken yeterince ter ve gözyaşı döktüğümüz halde uğradığımız elim başarısızlıkları istisna sayarak, hiçbir büyük işi başarma girişiminde bile bulunmamış birinin sadeliği içinde ölmeyi hazin bir son olarak kabul etmek gerekir.
İş “biz” e gelince, durum daha da vehamet kazanıyor. Biz hayli biçimselciyizdir, en çok da insanların “tip”ine bakarız. “Suret”, yani giyim tarzının yanı sıra kafanın muhtelif yerlerinden çıkan kılların biçimi, bizim için birinci dereceden kişilik değerlendirme ölçütüdür. Şayet muhatabımız bu iki noktada, bizzat dinin değil, ama çoğu yerde din sandığımız geleneksel kültürün ortaya koymuş olduğu standartlara uygunsa, o “bizden”dir, yoksa değildir. Öyle olmasaydı, keçi sakallıya mesafeli davrandığımız kadar sade bıyıklı tiplerden de uzak durmamız gerekirdi. Çünkü top sakal sünnet değilse, sade bıyık da sünnet değildir, öyle değil mi? Demek ki, bazen İslam’a değil, geleneksel kültüre göre bakıyoruz.
Burada asıl değinmek istediğim şey, Müslümanların sanatla olan gülümsetici ilişkisidir. Müslümanların sanatla ilişkisi, aslında çılgınlıkla ilişkisidir. Müslümanlar sanata ve sanatçıya karşı mesafelidir. Bu da tam olarak, sanatın bir tür çılgınlık, sanatçının da az çok çılgın biri olduğu gerçeğinin farkında olmaktan kaynaklanır.
Evet, sanatın çılgınca bir şey olduğu ve biraz olsun çıldırmadıkça yeni bir şeylerin üretilemeyeceği kesindir. Sanatın her alanında büyük beğeni toplamış olan bütün başyapıtlar ve küresel ölçekte gürültü koparan toplumsal olaylar, çılgınca bir ruh halinin eserleridir. Örneğin “Sefiller” dingin bir ruh hali içinde yazılabilir miydi? Mısır Piramitleri, Musa ve Davut heykelleri ya da Knidos Afroditi, olağan bir ruh halinin ürünleri olabilir mi? Rusya’daki Ekim Devrimi veya Romanya Halk Devrimi serin bir aklın ürünü sayılabilir mi?
Müslümanlar İslamiyet’in insanın fiziksel yapısına olduğu kadar, ruhuna ve düşünsel hareketlerine de oldukça geniş bir manevra alanı tanımış olduğunu anlamadıkça, sanatla ve sanatçıyla asla barışamayacaktır. Bu olmadığı sürece de, ne yazık ki yeryüzünde her yerden görülebilecek kadar heybetli bir mimari yapı oluşturmayı, dolayısıyla kayda değer bir hacim kaplamayı başaramayacaklardır. Çılgın olmak için, İslam’ın dışına çıkmaya gerek yoktur. Tekrar ediyorum: İnsan doğası ile barışık olan özgün İslam, çılgınlığa da yeterince geniş bir bölge tahsis etmiştir.
Senaryo yazarlığı, film yapımcılığı, oyunculuk, yazarlık, gazetecilik, şarkıcılık, moda tasarımcılığı ve spor başta olmak üzere bütün popüler meslek gruplarında “nitelikli insan” yetiştirmekle, en azından birey olarak yetenek oklarımız hangi yöne işaret ediyorsa o yönde sevgi ve istikrarla ilerleyerek “EN”lerden biri olabilmek için gece gündüz çırpınmakla yükümlüyüz. Sanatın her alanında, özellikle edebiyat ve sinema dallarında vermemiz gereken çok uğraş var…
Yoksa dilencilik yapmaya, oturup kendimizi başkalarının gözlüklerinden izlemeye devam ederiz. Yeni şeyler üretmek ve yeni sözler söylemek için, lütfen biraz çılgın olalım, biraz çılgınca düşünelim.
Korkmayalım. İslamiyet, buna izin veriyor…
Yeter ki, kalbimiz doğru yerde olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.