
Hz. Ali'yi Düşünür Saymak
Konuşmanın, etkili söz söylemenin üzerine, Metin Karabaşoğlu’nun Kur’an Okumaları isimli kitabını, geçmiş yazılarımda da önermiştim sizlere. Her şeyi bilen ve her konuda söyleyecek cümlesi olan insanlar olduğumuzdan, bir kez daha hatırlatmak istedim. Karabaşoğlu, ağızdan çıkan kelimelerin kimi zaman insanın felaketi olabileceğini öylesine güze anlatmıştı ki. Belki bu vesile ile susmanın erdemini bir parça yakalayabiliriz diye düşündüm.
Dilin insana getirdikleri, tüm yaşamını kapsayacak kadar önemli. Yalnızca bireysel olarak da etkisi yok; ülkelerin, toplumların kaderini kimi zaman siyasetçilerin söyledikleri bir söz değiştirebiliyor.
Türkiye gündemine ve günlük hayatımızda, kişiler arası ilişkilere baktığımızda ise durumun vahameti daha net ortaya çıkıyor.Kınıyor, bilmeden yorum yapıyor, gıybet edip en keskin ifadelerle eleştiriyoruz.
Toplumun genelinde olan bu bilmeden ve çok konuşma hastalığı bizleri yöneten siyasilerde de mevcut. Seçim döneminde dil sürçmelerinin etkisiyle de artan yanlış ifadeleri hoş görsekte, eğer bir misyon üstleniyorsanız ve ülke yönetimine talipseniz dilinizden çıkana hükmetmelisiniz.
Yoksa aslında kendinize aitmiş gibi gösterdiğiniz değerlere, ne denli yabancı olduğunuz meydana çıkıverir.
Tıpkı Cumhuriyet Halk Partisinde olduğu gibi.
Her ne kadar parti, din düşmanı görüntüsünden kurtulmak istese de, bu alanda yaptığı tüm atakları eline yüzüne bulaştırıyor. Gafları ve yalan yanlış demeçleriyle karşıt- taraf her kesimden kitlenin tepkisini çeken Kemal Kılıçdaroğlu’nun son açıklamasına dikkat edin.
Türkiye gibi bir ülkede, ana muhalefet partisi olmak gibi önemli bir görevi üstlenen Kılıçdaroğlu demecinde, mensubu olduğu inançla bile çelişir duruma düştü.
Sanki Yunanlı bir filozoftan ya da tarihteki bir isimden söz ediyor. Muhakkak Zülfikar’ın sahibi, Peygamber neslinin devamını sağlayan söz utası, ilmin anahtarı, Kılıçdaroğlu’nun da belirttiği gibi “ünlü bir İslam düşünürü” ama, onun diğer nitelikleri ve sahip olduğu misyon açısından bu tanımlama ne kadar da eksik ve sönük kalıyor.
Geçmiş yıllarda Şeb-i Aruz törenlerinde, pek duyulmasa da benzer bir gafı Deniz Baykal’da yapmıştı.
Protokol konuşmalar arasında bu ifadelerin unutulup gideceğini düşünüyordum. Lakin Deniz Bey’in sözleri Başbakan’ında dikkatinden kaçmamıştı. Kürsüye gelen Erdoğan, Mevlevi kulüpleri değil Mevlevi dergâhları olduğunu belirtti ve dergâh sözcüğünün önemine değindi. Ardından da hiçbir inancın ve değerin İslamiyet’in önüne geçemeyeceğini ancak İslamiyet’in içinde eriyebileceğini onunla ulvileşeceğini belirtti.
Erdoğan’ın Baykal’ın sözlerini törende düzeltmesi, kimlerin ilgisini çekti diye merak ettim. Hatırladığım kadarıyla o dönem ulusal medya fark etmedi bu durumu, yerel gazetelerden de yalnızca Merhaba gazetesinin dikkatinden kaçmamıştı yaşananlar.
Halkına inemeyen, halkın değerlerine yabancı bir partinin iktidara gelme ihtimalinin ne kadar olacağı ortada. Arada yapılan yapay çıkışlar ve sonu düşünülemeyen açıklamalarsa, toplumun CHP konusundaki olumsuz algısını arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Ne denilebilir ki, İslam’la ilgili ifadeleri kapsamadığı müddetçe partiden yapılan gaflar, sert siyaset ortamında yüzlere bir parça tebessüm getirebilir.
Allah bilmeden konuşandan korusun.
Selam ve Dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.