
HZ. ADEM BABANIN GÜNCESİ
İnsanlar ilk yaratıldıklarında cennette ikamet ediyorlardı. Ne muhteşem bir ikram!
Orada ne kadar kaldıklarını tam olarak bilmiyoruz ya da ben bilmiyorum. Ne var ki, cennet kendilerine ebedi bir mülk olmayacaktı.
Bildiğimiz kadarıyla Rahman’ın önceden yazmış olduğu senaryonun bir gereği olarak, bu iki talihli bir suça meylettiler. Cennette yaşıyor olsalar da, sonuçta ikisi de insandı. İnsanın yalnız ruhunu değil bedenini de sevinçten göklere savuracak kadar çok sayıda ve çeşitli nimetlerle, eğlencelerle donatılmış olan görkemli bir saltanatın içinde özgürce sefa sürerken, olasılıkla yasaklanmış olan bir ağacın meyvesinin tadını merak etmişlerdi. Üstelik İblis onların kulaklarına o ağacın meyvesini yemeleri halinde cennette kalıcı olacaklarını fısıldıyordu. Şeytanın ve yaverlerinin en yaygın alışkanlığı yalandır.
Nihayet beklenen zelleyi yaptılar ve Şan Sahibi Sultan’ı gücendirmiş oldular. Bu yüzden, Yüce Sultan onları “dünya” adlı başka bir gezegenine sürgüne yolladı.
Kuşkusuz Yüce Dost’a karşı çok ağır bir utanç, pişmanlık, kaygı ve derin bir üzüntü içinde dünyaya indirildiler.
Düşünün ki, cennet gibi muhteşem bir yerden kovulmuş ve dünya gibi sayısız zahmetin, sıkıntının, stresin kol gezdiği yabancı ve berbat bir dünyaya sürülmüşsünüz. Öyle bir yer ki, nimetler önceden olduğu gibi anında ayağınıza gelmiyor. Çünkü orada size “tekvin” sıfatından bağışladığı pay da alınmış elinizden. Dolayısıyla, beş dakikada yiyip karnınızı doyuracağınız bir yemeği hazırlamak için saatlerce zahmet çekiyorsunuz. Hem sonra, her ne kadar dünyaya ait “isimler” konusunda önceden bilgilendirilmiş olsanız da, neticede yalnızca iki kişisiniz ve etrafınız vahşi hayvanlarla dolu… Örneğin bugün sadece bilim kurgu filmlerinde bilgisayar ortamında hazırlanmış üç boyutlu animasyonlarını görebildiğimiz dinozor ve mamut gibi dehşet verici hayvanlar bile o gün etrafta cirit atıyorlar. Belki geceleri sinekler ve böcekler vücutlarını ısırıyor, gündüz olunca av arayan yabani hayvanlar ortaya çıkıyor. Siz olsaydınız ne yapardınız? Şahsen ben olsaydım, herhalde bir dağın veya tepenin zirvesine çıkıp en kısa zamanda oraya şöyle korunaklı bir ev inşa eder, mecbur kalmadıkça da korkudan aşağılara inemezdim.
Dahası, doğa hiç de uysal değildi. Mevsimler değişiyor, karakışlar geliyor, şimşekler çakıyor, gökler öfkeyle gürlüyor, yağmurlar boşanıyor, seller akıyor, her yer çamurlara bulanıyor, zaman zaman hastalıklar bedeninizi sarıveriyor.
Bu ilk dönemin zorlukları hakkında, hayal gücümüzden başka bir bilgi kaynağına sahip değiliz.
Adem Baba yalnızca ilk iki insandan biri değildi, aynı zamanda Allah’ın yeryüzündeki ilk temsilcisiydi. Şu işe bakın ki, o merhametli Sultan dünyaya sürgüne yolladığı ilk kuluna kendisinin ilk elçisi olma misyon ve onurunu da bağışlamıştı. Bir taraftan sürgüne gönderirken, hemen ardından zavallı sürgünün kalbini kazanmak için akıllıca bir kompliman yapılmış olduğu anlaşılıyor. O’nun eşsiz merhamet ve nezaketini dile getiren etkileyici bir davranış örneği! Bir kimseyi kalbini kırmadan eleştirmenin en iyi yolu, eleştiriyi samimi bir iltifat eşliğinde yapmaktır. Senaryoya göre, dünyaya gelenler oradan kendi paylarına düşen acıları çekip kişisel kefaretlerini ödedikten sonra cennete geri çağırılacaklardı. Artık cennette yaşamanın bir bedeli vardı: Sürgün…
Bugün sürgün diyarı, yine olması gerektiği tarzda seyrediyor. Ne kadar stresli, ne kadar zahmet dolu bir yer! Bir üzüm tanesini yemeden önce ve sonra surata on tane tokat vurulan gerçek bir çilehane! Bir sürgün beldesinden olması gereken her şey tastamam…
Burada bin bir eziyet ve dert içinde yaşamak, bazılarının dediği gibi, “her şeye rağmen güzel ve yaşamaya değer”se eğer, ona söyleyecek bir sözüm yok, yoruma değmez; ancak dünyanın insan doğasının mutluluk haritasının düşleyip özlemini çektiği “gerçek yaşam” kavramı ile ilgili olamayacak kadar sefil bir yer olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Ölümün zaikası, ondan çok daha güzel olsa gerektir!
Böylesi bir dünyaya, böylesi bir hayata iriyarı anlamlar yüklemek biraz komik duruyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.