
Hesap uzmanına birkaç öneri
İnsan sevmediği işleri yaparken odaklanma sorunu yaşıyor. Bu yüzden, matematik derslerinden aldığım notlar genellikle canımı sıkmıştır. Tamam ben böyleyim, kabul ediyorum; ama birkaç ay öncesinde bir yerde hesap kitap bilmekle böbürlenerek başlayan konuşmasının bir yerinde 4 ile 7’nin toplamını “Yaklaşık 12 eder.” diye ifade edince milleti kahkahalara boğan emekli “hesap uzmanı” seçim sonuçları belli olur olmaz herkesten önce bulduğu ilk balkona çıkarak hırçın taraftar kitlesine ateşli bir nutuk attı. Bilmeyen de seçimin birinci partisi olmuş, hatta ülkedeki iki seçmenden birinin oyunu alarak yüzde ellilik oy oranıyla iktidar koltuğuna oturmayı hak etmiş kişinin kendisi olduğunu zannederdi; oysa hesap uzmanlarının matematiği kuvvetli olmalıdır. Herhalde iktidarın aldığı oyun kendisinin aldığı oyun “yaklaşık” (!) iki katı olduğunu anlamıştır.
Aceleyle çıktığı balkonda sesini yükselmesine karşın için için tedirginlik yaşıyor, belli ki oturduğu ihtişamlı koltuktan kovulmaktan korkuyordu. Geldiği günden bu yana bir taraftan “Oy potansiyeli yüzde kırklara varıyor.” diyerek arkasından yapay rüzgarlar verilirken bunun tersini söyleyen kamuoyu yoklama şirketlerinin kuyruklarına teneke bağlayıp sokaklarda gezdirme tehditleri “büyük bir özgüvenle” savurulduğu halde seçim günü ensesine yediği tokatla bir tarafa yığılan K.K. kuyruğu dik tutmaya çalışarak zafer çığlıkları atmakla, kendisini oraya getiren efendilerine “Bakın, yeteri kadar başarılı olmuş sayılırım, oyumu beş puan arttırdım. Her seçimde yüzde beş arttırsam, çok geçmeden iktidarı deviririm.” mesajları vermeye çalışıyordu. (Her seçimde oyunu yüzde beş arttırsa, “yaklaşık yirmi bir yıl sonra”, yani “yaklaşık 84 yaşına gelirse” rakibinin bugünkü seviyesine ulaşmış olacak. K.K. usulü hesaplamış olduk).
Uzmana birkaç günahını anımsatmanın eşliğinde, üç küçük tavsiyede bulunmak isterim:
Bir: Siyasette “yalan ve çamur atma” taktikleri seni iktidar etmeye yetmez. Güzel işlerde hükümeti takdir et ki, güvenilir biri imajıyla yanlışı söylediğin zaman bomba etkisi yapsın…
İki: Diline sahip olamadığın çok belli oluyor. (“Diksiyon” gibi “ağız ayarı” dersleri de veren bir kurs olsa önereceğim; ama olmadığı için genellikle böylelerine “rot-balans” için sanayiye gitmelerini öneriyorum). Milletin gözleri önünde, tıpkı sokakta oynayan çocuklar gibi, “Ananı…!” ya da “Anasını…!” diye başlayan küfürler etmek, Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük ve asil bir devletin “başbakanlık konutu”na talip olan birine hiç yakışmıyor.
Üç: Yaptığınızı unutmadık. İnsanların fiziksel görünümü ile alay etmek ahlaka uygun bir davranış değildir. İnsanların tiplerini belirleme yetkisine sadece kendisi sahip olan Allah, yarattığı insan suretleri ile alay edenlere pek iyi gözle bakmaz, onları dünyada da maskara eder, cezalandırır. Bir an yanılıp meseleyi Cin Ali’ye benzeme ya da benzememe noktasına indirdiğinde, böylesi düşüncesiz ve ayarsız tavırların bir “uzlaşma sanatı” olan siyasetle uğraşalara yakışmayacağını hemen hatırlamış olman beklenir. Hem sonra, insanları ÖSYM başkanı ile senin fotoğrafını yan yana düşünmeye zorlamanın işine yarayacağını hiç sanmıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.