
Harcanılası Adamlar
Yönetimini başka “insanların” ele geçirmek istediği ülkelerin makûs kaderidir, adam harcamak. Nasıl eğitim gördüğü, ne tür özelliklere sahip olduğu, ülkesi için yaptıkları düşünülmez. Eğer “Güçlü” birilerine dokunuyorsa, ayağı kaydırılır.
Türlü yöntemlere yapılır bu. Kimi zaman vurulur uyarı mahiyetinde. Kimi zaman iftiralar atılır, çapkınlık hatta sapık yaftası giydirilir.
Bazen araya etkili başka isimler sokularak, görevinden alınır ya da başka yere sürülür. Tüm bunlar yapılamıyorsa öldürülür.
Dönemin şartları ve içinde bulunulan koşul neye müsaitse insanı harcamakta o şekilde gerçekleşir.
En genel tabiriyle “iyi insanları” yok etmek isteyenler içinse inanç, millet fark etmez. Çünkü geldikleri yere bu kavramlara ihanet ederek kavuşmuşlardır. Kutsal değerlere önem vermek onlar için aptallık ya da iyi niyetten öte saflıktır. Sistemlerini yüzlerce yılın birikimiyle oldukça planlı kurmuşlardır.
Süreç şöyle işler: Ayağı kaydırılmak istenen kişi ise ilk etapta hemen yok edilmez. Güç, mevki, para gibi çeşitli yöntemlerle satın alınmaya çalışılır.
Bütün bunlara cevap vermiyorsa ailesi üzerinden tehdit edilmek istenir. Bu nedenle vatanını seven insanların ailesi bile her zaman tedirgindir.
Onların yaşamında başarıların getirdiği maddi imkânlar, rahatlıktan ziyade huzursuzluk ve tedirginlik sağlar. Kimi zaman gelen bir tehdit telefonu sinirleri kaldırır kimi zamansa en bayağı şekilde sunulan rüşvet teklifleri…
Her bireyin sahip olduğu ve doyasıya yaşadıkları özgürlükleri bile ellerinden alınmıştır. Korumayla gezerler, komşunun bile verdiği bir tabak yemeği alırken çekinirler.
Siyasetten, basına, hukuktan, güvenlik kuvvetlerine kadar birçok birimde, halka hizmeti gerçekten Hakka hizmet olarak gören vatansever insanların sıklıkla yaşadığı durumdur anlattıklarım.
Son örnekse, Ovacık Başsavcısı Murat Uzun.
Şehit edilmesinin ardından ihmaller, ihtimaller sıralandı. Ve nedense yalnızca birkaç yayın organında yer alan bu haberin ayrıntılarına inilmedi.
İlginçtir ki lojman girişinde saldırıya uğrayan rahmetli savcının, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasında, PKK'lılara bilgi sızdıran köstebeğin izini araştırıyordu.
Aygün’ün bulunması, kaçıranların kimliğinin tespiti, köstebeklerin yakalanma çalışmaları Uzun’un başkanlığında gerçekleşiyordu.
Basında yer alan iddialar ise oldukça çarpıcı. Silahlı illegal sol örgütlere yönelik soruşturmalar yürüten şehit savcı, Aygün'ü kaçıran ekipte yer alan PKK'lıların kimliklerinin deşifre edilmesini sağlayıp, örgütle bağlantılı milis yapılanmanın da peşine düşmüştü
Teröristlere methiyeler dizen Hüseyin Bey’in ise kendisini kurtaran şehit başsavcı için üzüldüğünü söylemek saflık olurdu. Ki sayın vekilde bizi bu saflığa düşürmedi.
Aygün'ün Twitter'da paylaştığı ve daha sonradan yanlış anlaşıldığını açıkladığı “Ve nihayet başsavcı başından vuruldu” şeklindeki cümlesi her şeyi anlatmaya yetiyor.
Küstah sözlere en anlamlı tepki ise Murat Uzun’un eşinden gelmiş. Acılı eş "CHP sözcüleri taziyeye gelmiş ben yokken, taziyelerini kabul etmedim, etmem. O partinin lideri bunun izahını bana yapmadan da kırgınlığımız geçmeyecek. Benim derdim, hedefim asla parti değil. Sarf edilen sözler hoş değil. PKK teröristleri Aygün'ü kaçırdı, bıraktı; bunu kendisi de partisi de hazmetti. O zaman da bana çok dokunmuştu sarf edilen sözler. Saldırıya uğramış bir insanın yakınına bu sözler gösterildiğinde neler hisseder tahmin etmeleri lazım."
İçi yanan, eşini kaybetmiş ve oldukça ağır sözlerle karşılaşmasına rağmen gene de Cihan Uzun, metanetli bir cevap vermiş.Allah sabrını arttırsın.
Sabrının artmasını diliyorum çünkü siyasilerin, ya da adli makamların bu konuya dair araştırma yapacaklarına dair umudum yok denecek kadar az. Belki basının konuyu gündemde tutmasıyla birlikte bir parça yaprak kıpırdayabilir.
C.H.P’den ise Aygün’ün sözleriyle ilgili ses çıkacağını zannetmem. Konu uzarsa belki Kılıçdaroğlu, mevzudan uzak iki gereksiz açıklama yapabilir.
Bir bardak suda dahi fırtına kopartan, Atatürkçülük ve Laiklik çığırtanlığı yapan bir partinin nötr kalması ise traji- komik bir hadise.
Genel anlamda siyasilerin suskunluğunu anlamam mümkün değil çünkü konu partiler üstü bir mevzu. Oysa ki, başta Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere tüm partiler net bir duruş sergilemelidir.
Bu konuyla ilgili en beklentiye girdiğim isimse Şamil Tayyar. Kaçırılma olayında dahi çekinmeden tavrını sergileyen Tayyar, Uzun’un şahadeti arkasındaki ayrıntıları ve Aygün bağlantısını siyasi ve gazeteci kimliğini kullanarak araştırmalı.
Muhakkak şehit savcı, harcanan ne ilk insandı nede son olacak. Lakin kirli siyaset dünyasında insanların yeniden partilere ve siyasilere güvenebilmesi için bu olayın ardı araştırılmalı.
Çünkü ancak böyle durumlarda insan kendi ülkesini kendi siyasetçilerinin yönettiğine inanabilir.
Dualar şehit başsavcıya olsun
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.