
Empatiye Bu Yönüyle Bakmak
İlginçtir, hassas değerlerimize söz söylendiğinde daha açık tabirle hakaret edildiğinde bilindik sözler sıralanıyor hemen. “Sabırlı olmak lazım, empati yapmak gerekiyor, anlayışlı olunmalı”
Hele ki söyleyen kişi toplum tarafından seviliyorsa, derin bir hoşgörü duvarı yükseltiliyor etrafına.
Yazarı- çizeri, politikacısı, mankeni, türkücüsü, şarkıcısı kısacası medyatik olan birçok kişi bu nacizane iyi niyetten nasibini alıyor.
Popüler olmak yada hadi iyi niyetli olalım topluma mal olmak, hataların kabul edilebilirliğini fazlaca arttırmıyor mu?.
Muhakkak bir kişiyi, yalnızca olumsuz bir söz ya da yanlış bir davranıştan ötürü hemen silemezsiniz ama üstünü kapatmakta ne derece caiz?
Aradaki dengeyi doğru kurmak gerekiyor ama bunu ne ölçüde başardığımız yada başarabileceğimiz malum.
Konuşma özgürlüğüyle haddi aşmak arasındaki ince çizgiyi birçok kez geçiyoruz.
Geçmiş dönemlere şöyle bir baktığımızda, anlattıklarıma uygun birçok örneği görmüştük zaten.
Hatırlayanlarınız olacaktır, başörtüsü çıkışıyla gündeme gelen ve akabinde konserleri iptal edildiği için korunma ve hoşgörü fanusuna alınan Şevval Sam’da bu durum yaşanmıştı.
Çıkış bu kez inanç yerine olmasa da vatan konusunda oldu. Diyarbakır’da geçmiş yıllarda görev yapan yeni emniyet müdürü Recep Güven’in sözleri, gazetelerin manşetleriyle sunduğu gibi ezber bozacak cinstendi(?)
Gerçi etkisi çabuk silindi, gündem çabuk değişti ama geçen zamana inat bazı noktaları irdelemek gerekiyor. Önce bir konu açıklığa kavuşturulmalı.
Sanki bu tür söylemlerin dillendirilmesi yasakta birileri bunu yapınca kahraman olunuyor.
Halbuki, terör hakkında iyi niyetli(?) konuşmaların yapılması, liberallerin etkisiyle bu ülkede oldukça moda. Nasıl ki, dünün darbe aktörleri bugünün demokrasi kahramanı olabiliyorsa, konuşma özgürlüğü ve terör çözümü içinde bölgesel özerklik lafları bile edilebiliyor.
Hadi onları geçtim, aleni bölücülük yapıyorlar da mecliste ya da dışarıda BDP’li vekillerle yönelik ne tür bir tepki oluyor?
Herkes haddini aşsa da istediğini söylüyor mu, evet söylüyor. Açıklamalar sonrası haber sitelerine atılan okuyucu yorumlarından öte geçmiyoruz. Güzel ülkemin herhangi bir kurumundan herhangi bir ses çıkmıyor pek.
Durum bu denli netken, pardon ama emniyet müdürünün sözleri niye bu kadar çok tepki uyandırdı? Tabii verilen tepkilerin başbakanın çıkışından sonra olması daha bir ilginç.
Başta birçok basın ve siyasetçi, müdürün sözlerini alkışlarken, Erdoğan’ın sert sözleri karşısında hemen saf değiştirdiler.
Velev ki, başbakan müdürü eleştirmek yerine korumaya alsaydı, Recep Güven’i eleştirenler hiç utanmadan omuzlarında taşıyıp, kardeşlik kahramanı ilan ederlerdi.
Sanırım Erdoğan’ı iktidarda tutan en önemli nedenlerden biride bu. Verdiği karar doğru ya da yanlış, en azından dik durabiliyor ve sözlerinin arkasında kalıyor.
Muhakkak Diyarbakır Emniyet Müdürü kariyerindeki son çıkışı sarf ettiği sözlerle yaptı. İleri ki dönemlerde valilik yada milletvekilliği gibi hayallerin üzeri çizildi.
Yapılan konuşmalar, yalnızca müdür beyi etkilemedi kuşkusuz. Ülke olarak, tavrını başbakan dahi olsa başkalarının görüşüne göre belirlemeyecek siyasilere ve gazetecilere ihtiyaç duyulduğunu da gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun Stratejik Derinliği
CHP Genel Başkanı, siyasetteki en büyük hatalarından birini hükümetin en önemli isimi Ahmet Davutoğlu’na sataşmakla yapıyor. Politikaya yakışmayacak bir üslupla Davutoğlu’na yüklenmesi , kendisine bırakın pirim sağlamayı, saygınlığının azalmasına bile neden oluyor.
Kemal Bey, yolsuzluk davası, zamlar, eğitim ve hukuk kavramları hatta dış politikada hükümeti eleştirebilir. Haklı ve bilinçli çıkışlarla olumlu geri dönüşler alabilir.
Lakin diline doladığı konu Davutoğlu’nun zekâ seviyesi olunca hem haddini aşıyor hem de eleştirdiği kişiye olan hayranlığı arttırıyor.
Çünkü, birçok ülkede üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan Davutoğlu’nun Stratejik Derinliği’ni inceleyenleriniz hatırlayacaktır. Çok fazla alıntı dahi yapılmadan önemli doktrinler, geniş bir bilgi eşliğinde sunulmuş.
Büyük bir zeka örneği kitap.Şahsım adına söyleyebilirim ki , yalnızca bir kaç sayfasını dahi bir hafta içerisinde okumuştum. Konu içerisinde aktardığı kavramları da inceleme ihtiyacı hissettim.
Samimiyetle söyleyebilirim ki,Cemil Meriç’ten sonra, Medeniyetler Çatışması tezine karşı çıkabilecek insan, gerek bilgi seviyesiyle gerekse tecrübe donanımıyla Ahmet Davutoğlu’dur.
“Hoca” lakabıyla anılan Davutoğlu’nun dış politikadaki izlediği yolu eleştirebilir Kılıçdaroğlu ama hakkında onlarca kitap yazılan bir kişiyi, en çok övülen çalışmasıyla vurmayla çalışmak pekte akıl karı değil.
Kemal Bey’e Stratejik Derinlik ve zeka üzerinden Ahmet Davutoğlu’nu eleştirmesini kim tembihledi bilemem ama yaptığı bu yanlışla, kendi hanesinden büyük bir puan kaybetti.
Umudum belki onun bu çıkışıyla, Stratejik Derinliği okumayanlar kitabı merak edip incelerler.Selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.