DULLAR ORDUSU

Ülkemizde son yıllarda adeta geometrik bir hızla yükselen boşanma oranları sayesinde düzensiz bir “dul kadınlar ordusu” kurulmuş durumdadır. Artan boşanmaların nedenleri ve sonuçları var. Burada olgunun nedenleri üzerinde değil, sonuçları üzerinde durmak istiyorum. Hemen eklemek isterim ki, bu sözü halden anlamaz dilden anlamaz kimselerin kabalığı ve alaycılığı içinde değil, empati ve anlayış duyguları içinde söylüyorum.
 Bu kadınların neredeyse ortak denebilecek kadar bariz özelliklerinden biri, hoşlarına giden erkeklerle birliktelik yaşama fikriyle aralarına pek mesafe koymuyor olmalarıdır. Haklı olarak, “Biriyle resmi herhangi bir bağı olmayan kimse için ne sakıncası olabilir?” diye sorulabilir. Ben de “Niye öyle yapıyorlar?” diye sormuyorum. “Yapıyorlar.” diyerek bir saptamada bulunuyorum. Zaten kadınlar burunlarından kıl aldırmazlar. En suçlu durumdan bile başka birilerini ya da bir şeyleri suçlayarak sıyrılmakta oldukça maharetlidirler. Onlarla tartışma pozisyonuna düşmekten hiç hoşlanmıyorum. Neme lazım…
 Bu düzensiz dul kadınlar ordusunun şerefli mensuplarının, öncelikle “diğer kadınlar” için en büyük tehdit, hatta düşman olduğu kesindir. Çünkü çarşıda pazarda pimi çekilmiş birer el bombası gibi dolaşıyorlar ve içlerinden herhangi biri (ya da birileri) her an kocalarının kalbine çarpıp romantik ve erotik ekipmanını patlatabilir. Dolayısıyla, söz konusu durumun kadın-erkek ilişkilerinin herkesçe kabul edilmiş yasal ve kutsal alanlarında belirgin bir çözülme ve yıkıma yol açtığını da kabul etmek gerekir. Dağılmış yuvalardan, annesiz babasız kalmakla aynı zamanda aile ortamının sağlıklı sıcaklığından ve geleceğe yönelik umutlarından yoksun kalmış çocuklardan, aldatma veya aldatılma nedeniyle ölümlere kadar varan şiddet olaylarından, uzun vadede psikolojisi bozulan eşler ve çocukların kaynaklık edeceği toplumsal travmalardan söz ediyoruz… Demek oluyor ki, dul kalan kadınlar başka dullar ve yetimler üreten birer makineye dönüşüyorlar.
 Evli kadınlar dullarla arkadaş olma fikrine pek sıcak bakmaz, olsalar da evlerine sokmak istemezler. Bilenler bilir, dul kadınların en çok söylediği sözlerden biri şudur: “Ay biliyor musun, ben erkeklerle daha iyi anlaşıyorum.” Öteki kadınlarca dışlanan bir bayanın erkeklere sokulup onlarla daha iyi anlaşıyor olmasında şaşılacak bir taraf yoktur. Hem üçüncü bir insan cinsi yoktur, hem de her ikisinde diğerinin sık sık ihtiyaç duyduğu bir şeyler vardır.
 Dul kadınlar ordusunun ikinci özelliği, mensuplarının genellikle pek güzel olmamalarıdır. Çünkü evlilik hiçbir kadını daha güzel bir varlığa dönüştürmez, bilakis anlaşılır bir tonda çirkinleştirir. Özellikle de bir hamilelik olayı gerçekleşmişse… Ancak Anadolu’nun abaza bırakılmış erkekleri için yeşil ışık yakan kadının çirkin olması, genellikle nefsin frenine basmak için ciddi bir sebep teşkil etmez. Yüzer gezer kadınlar, işlevlerini görmeye devam ederler.
 Her ne olursa olsun, onları da anlamak zorundayız. Otuz yaş civarında, yıpranmış, yeri geldiğinde küfür ve dayak yemiş, çocukları olmuş, sonra da bir kenara atılmış bir kadın için, öteki bayanlar tarafından dışlanıp yalnızlaştırılmış olmanın ve evlilik hayali kurmak yerine kendisini “kullan-at” tarzında bir ürün gibi gören erkekler arasında top gibi oynanan biri olmanın verdiği acılar herhalde dayanılır gibi değildir; ancak madalyonun diğer tarafındaki varsayıma da bakmak gerekir. Boşanmış olan kadınlar, boşanmalarına neden olan faktör her neyse, onu görmezden duymazdan gelip bir köşede soğumaya ve çürümeye terk ederek yuvalarında kalmış olsaydı, belki bugün daha mutlu olacak, dahası başka dullar-yetimler üreten birer mekanizmaya dönüşmeyeceklerdi.
Kişisel olarak, iyi kötü yürüyen bir evliliğin bundan çok daha iyi olduğundan hiç kuşku duymuyorum. Boşanma kararı almadan önce bir kez değil, on bin kez düşünmek gerekir.
 Boşanmaların pek çoğunda bir şekilde etken olan gurur meseleleri üzerinde ayrıca durmak gerekir. İnsan herkese karşı gurur yapar; ama aşığın gururu az olmalıdır. Evet, buna kimse karşı çıkmaz da, merak ediyorum, evlenenlerin kaç tanesi aşık olduğu için evleniyor? Açık konuşmak gerekirse, içinde aşk olmayan bir evlilik, “bir yığın saçmalığın ilk adımı”ndan başka bir şey değildir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi