CENNET YAŞAMI

Her zaman söylediğim gibi, bizim birinci sorunumuz korkaklık, ikinci sorunumuz ayet ve Hadisleri bol tekrardan dolayı iyiden iyiye anlamı boşaltılmış kuru tekerlemeler haline getirmiş olmaktır. Muhabbetin akışı içinde onlardan aklımıza düşenleri konuşmamızın müsait yerlerine sokuşturur, böylece “olayı çözdüğümüzü” düşünürüz; oysa Mevlana’nın “Herkes bilsin ki, ben O’nun ayağının tozunun zerresiyim!” dediği “İnsanın En Güzeli” Ahmed-i Muhtar’ın sözleri, üzerlerinde kafa yorulsun ve hayata süperlatif bir anlam eklesin diye var edilmiştir.

 
Kur’an ve Hadislerde Cennet ile ilgili betimlemelere bu perspektiften dikkatle baktığımızda, çok şaşırtıcı birtakım bulgulara ulaşıyoruz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Cennet yaşamı insan doğasının dünyadaki mutluluk haritasına göre tasarlanmıştır.

 
Dünyada “mutluluk” veya “mutlu olmak” dendiği vakit insanların aklından neler geçiyorsa Cennet’te de (sürpriz nimetler hariç tutulursa) onlar vardır ve bunlar mutlu olmanın genel geçer koşullarıdır: Örneğin “arzu ve hayal ettiği her şeyi yapabilme özgürlüğü ve gücü”, “yeme ve içme keyfi”, “su öğesi (ırmaklar, göller, serin ve tatlı pınarlar vb.)”, “yeşil alanlar”, lüks mekanlar (her biri özel ve ayrı mimari tarzda yapılmış görkemli saraylar, köşkler vb.), “seyahat”, “saygınlık”, “erotik ve romantik sevgi”…

Bunların her biri, üzerinde derinlemesine düşünülerek ayrıntılandırılması gereken maddelerdir; fakat şimdilik yalnızca ikisine eğilelim.

 
Kur’an’da ve Hadislerde geçen Cennet betimlemeleri bir araya toplandığında, en fazla vurgulanan şeyin “su” unsuru olduğu dikkatinizden kaçmayacaktır. “Altından ırmaklar akan Cennetler” ibaresinin her şeyden daha fazla tekrarlanmış olması kesinlikle dikkate değerdir. Su, insan aklında yaşamın kendisi ile özdeştir. Metabolizmanın çoğunu su oluşturur, yaşam onunla devam eder ve insanlar onun içinde ve yanında hep ruhsal bir dinginliğe ulaşır. Pikniğe gitmek üzere evlerinden çıkan insanlar genellikle deniz, göl ya da nehir kıyılarına gittikleri gibi, tarihsel süreçte uygarlıklar kurmak için de hep deniz, göl ve ırmaklara yakın bölgelere yönelmişlerdir.
 
İnsan doğası için önemine dayalı olarak, Cennet’te de ırmaklar vardır. “Altından ırmaklar akan” sözü, “alt tarafından ırmak akıyor” anlamında değil, cennette ırmakların çok olduğundan kinayedir. Su ile ilgili gereksinim ve zevkler orada da geçerlidir. 
 
Dünyada mutlu olmak için aranan koşullar Cennet yaşamında da farklı değildir; ancak onlar dünyadaki karşılıklarının fazlaca geliştirilmiş türleridir.

Burada dikkati çekmek istediğim diğer bir nokta şudur: Kur’an’da bir ayette Cennet için, “Orada kötü bir söz yoktur.” denmiştir. Yukarıda sözü geçen paralellik burada da görülmektedir. Dünya hayatında aralarında önemli bir maddi değer üzerinde ortaklık veya paylaşım bulunan kimseler, birbirlerine karşı sevgi ve saygıyla dolu olurlar ya da herkesin zengin olduğu yerde kimse kimseye rahatsızlık vermez. Eşitsizliğin olduğu, insanların bir kısmının diğerlerinden daha iyi maddi olanaklara sahip olduğu bir yerde ise, yüksek gerilim, kargaşa ve çatışma kaçınılmazdır; oysa bunun tam aksine herkesin maddi ve moral açıdan halinden son derece memnun olduğu, en azından mutlulukta eşit olduğu, nimetler ve sürprizlerle dolu Selam Yurdu’ndaki insanlar arasında huzur, sevgi ve hoşgörü duygularının egemen olması kadar doğal bir şey olamaz. Haksızlığın ve dolayısıyla kötü duyguların yer almadığı bir zihinden, kötü bir söz de çıkmayacaktır.

 
Bu yazıyı okuyanlara Kur’an ve Hadislerde Cennetle ilgili olarak geçen tüm ifadelere Control-F yapmalarını ve tümünü bir araya topladıktan sonra oturup ağır ağır ve düşünerek okumalarını öneriyorum. Ben yaptım, gerçekten ilginç ve etkileyiciydi…
 
Bunu yaptığınızda edindiğiniz somut bilgiler dışında içine gömüldüğünüz başlıca duygu, yoğun bir vicdan azabı ve pişmanlık oluyor. ALLAH’ı ve O’nun Sevgilisi’ni yeterince anlayamadığımız, yeterince hissedemediğimiz, yeterince sevemediğimiz için… Onları sevdiğimize dair tüm iddialarımıza rağmen biteviye işlediğimiz ağır suçlarımız için…
 
Kitaplar Evrenin Sultanı’nın ve Sevgilisi’nin çok sevecen ve bağışlayıcı olduğunu anlatıyorlar; ancak vaat edildiği şekilde tövbe etmiş ve aynı suçlara bir daha dönmemiş olsak bile, yazık ki hiç birimiz bir “cehennem hükümlüsü” olmayacağını kesin olarak bilmiyor…
 
Yine de, çabalarımız ve umutlarımız canlı kalsın. İyiler O’nun yanına gidecekler, bu belli, peki ya kötüler? Doğrusu ne kadar günahkar olsak da, hiçbirimiz için O’nun kapısından başka gidecek kapı yoktur. Dönüp dolaşıp, yine o kapıya dayanacağız…
 
Hem sonra, günahlarımızın bir sınırı vardır; ama O’nun sevgi ve hoşgörüsünün sınırı olur mu?         

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi