Hırs ve Milletvekilliği

Hayretle ve şaşkınla izliyorum, insanlar yarışıyorlar, insanlar milletvekili olmak istiyorlar, kocaman kocaman adamlar bize aslında kocaman kocaman olmadıklarını gösteriyorlar, itişiyorlar, dövüşüyorlar, bir birlerini harcıyorlar ve milletvekili olmaya çalışıyorlar, yani kendi hırslarının esiri olmuşlar sözde millete hizmet etmeye çalışıyorlar… Sorsanız hepsi size ahkam kesiyor, yahu kardeşim böyle siyaset kavgası mı olur, bundan ülke kazançlı çıkar mı?

Yazık, vallahi billahi yazık, bizim atalarımız sanki Dede Korkut değil, Mevlana değil, Yunus Emre değil, Tabduk  Emre değil, Cüneyit-i Bağdadi değil, İmam-ı Gazali değil, Ahmet Yesevi değil, Hasan El Herekani değil, Şeyh Edebalı değil, Ak Şemsettin değil de bizim atalarımız sanki   Adam Smith, Karl Marks… Mana bitmiş, ehliyet bitmiş, muhabbet bitmiş insanlar hırs içerisinde milletvekili olmaya çalışıyor…

Eskiden bu işler böyle olmazdı, bizim siyaset geleneğimizde “işi ehline verme” diye bir kavram geliştirilmişti. İstişarelerle ehil insanların bulunduğu ve insanların beklentilere fazla kapılmadığı bir sistem vardı.  Ama artık öyle değil, kocaman kocaman adamlar hırslarını gizlemiyorlar. İlkokul öğrencileri gibi yarışa katılıyorlar ve ilk öne geçen birinci ilan ediliyor.  Milletvekili adaylığı yarışı başbakanın onay yarışına dönüşüyor. Yarışta Ankara da yapılıyor… Güçlü adamı olan, orada kendine çok iyi çevre bulabilen, başbakan nezdinde etkili olacak destekçiler bulabilen bu yarışın galibi oluyor ve milletvekili adayı oluyorlar. Tabi nasıl olsa Türkiye’de hala Recep Tayyip Erdoğan rüzgârı esiyor ya, istiyorlar ki bu rüzgâr onların yelkenlerini de şişirsin, istiyorlar ki onlarda dört günlük dünyayı hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayabilsin, istiyorlar ki paraları, malları, makamları bir de TBMM üyeliği ile taçlansın… Koltuk savaşları yaşanıyor tam anlamıyla… Sözde ülkeye hizmet etmek istiyorlar ama özünde hırslarını törpüleyemiyorlar, nefislerine sözleri geçmiyor; insan yeme yarışı yapıyorlar, artık insan yiyorlar,  bakıyorsunuz kocaman kocaman adamlar aslında bize kocaman olmadıklarını kanıtlar gibi yanlarına hırslarını almışlar yıllarca beraber yürüdükleri arkadaşlarını ezmeye çalışıyor, paralar harcıyor, insanlar satın alıyorlar…

Evet, bu şehir, bu ülke akil insanlarını kaybetmiş durumda, yazık…

İhtilâç içinde kalabalıklar.
Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor,
Kapalı kapıları gökler-yerler…
Ve madde katılığında her biri…
Burda rûha güzellikler sinmiyor,

Diyor ya Fethullah Hoca, işte böyle olmuş durumda bu dünya…

Ak Parti’nin topluma yaptığı en büyük kötülük budur bence, hırsın ve ihtirasın rahatça hareket etmesine müsaade etti Başbakan, bunun bir toplumda oluşturabileceği tahribatı düşünmedi. Oysa şehir içinde “Akil İnsanlar” oluşturabilseydi ve bu “Akil İnsanlar” istişare ile meşveret ile bu süreci yaşatabilseydi çok sağlıklı bir yapı oluşturulurdu. Adama bakıyorsunuz daha 30 yaşında milletvekili olmaya çalışıyor, hangi birikimle hizmet edeceksin arkadaş, adam a bakıyorsun hayatta başardığı hiç bir şey yok ama milletvekili olmaya çalışıyor, başarın ne arkadaş diyen yok, adam yıllardır bir yerleri yönetiyor, ö yönetiş adama yetmiyor milletvekili olmaya çalışıyor, adam başarısız başarısızlığını milletvekilliği ile taçlandırmak istiyor, adamın parası var ya zaten bu dönede en fazla aranan adam o ve adam da milletvekili olmaya çalışıyor… Hani işi ehline vermek, hani yeterlilik, hani iz’an, hani ölçü, hani yeterlilik… Kimse bunlara bakmıyor, meydan insan pazarına dönmüş insan alınıyor, insan satılıyor…   

Oysa bu sistemde bu kargaşanın içine girmek istemeyen gerçekten değerli ve ülkemize hizmet edebilecek birçok insanda bu kargaşada kaybolup gitmektedir, münazaraya dönüştürülmüş, paraların ve iltimasların havada uçuştuğu bir yapıda milletvekili seçmek Konya’ya ve aslında ülkemize yapılacak en büyük kötülüktü ve büyük hedefleri olan bir ülkeye bu yapı yakışmamaktadır… Gençlerin ahlakını dizilerin insafına terk eden yapı ne yazık ki siyasetinde böyle hırs merkezli yapılmasına onay veriyor.

Şimdi ben bir gazeteciyim ya bu dönemde aslında en fazla işe yarayan ve satın alın alınabilecek nesnelerden oluyorum, böyle bir yazı yazmamalıyım, bu sistemde nerede yer edinebilirim ona bakmalıyım değil mi? Benim de bir gemi bulup bu yolculuğu yürütmem gerekiyor değil mi?

Vallahi billahi toplum hiç bu kadar sosyolojik anlamda tahrip edilmemişti, hiçbir zaman bu kadar küçük hesaplar insanların normal yaşamları haline gelmemişti… Şükürsüzlük, ihtiras ve Rabbimizin takdirine rıza göstermeme hiç bu kadar insanımızdan uzaklaşmamıştı… İşin özü hiç bu kadar ucuzlaşmamıştık…  

Aklı Selim insanlar neredesiniz, neredesiniz sessiz kalabalıklar, haykırmalıyız ,“biz hırslı değil ehil insanlarla yaşamak, yönetilmek istiyoruz, burası ABD değil, burada ABD usulü siyaset yapmayın, burada bizim sosyolojik yapımızı tahrip etmeyin, insanların selamlarını bile almayan başı göklerde, kaf dağının ardında Konya’yı yaşadığını zanneden zavallıları milletvekili yapmayın” diyecek kalabalıklar nerede…  

Ben bu sistemi kabul edemiyorum, ben bu sistemin topluma faydalı olduğunu düşünmüyorum, ben hırsın, makam, mevki mücadelesinin topluma zarar verdiğine inanıyorum, ben bu ülkenin genetiği ile oynayanları sevemiyorum,

Üzgünüm doğrusu bu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamdi Bağcı Arşivi