Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Bir bulgurla Konya kurtulur

 

Konu bulgur olunca üzerine ne çok hikaye yazılır.  İlk başta insanoğlunun temel besin kaynağı, hemen bulunan, çabuk ulaşılan çokça doyuran bir gıda. Hele şimdi Afrika’da aç insanlar her gün yüreğimizi burkarken. Bir tabak bulgur ne kadar çok insanı doyurmaya yeter.

Afrika’da açlık içindeki milyonlarca insan için sürdürülen kampanyalara bu kutlu günler hatırına destek vermek artık tümüyle bir insanlık borcu. Müslümanların ise çok daha fazla hassasiyet içinde olması gereken günler bu günler….

Kara kıtada bunlar yaşanırken, Avrupa ve Amerika kıtalarında ise dünyada büyük bir kesim insanın anlamadığı küresel kriz denen bir olgu gündemde. Bir tarafta açlık bir tarafta ekonomik kriz. Bir tarafta su bulamadığı için ölen 30 bin küçük çocuk, bir tarafta kendine ait olmayan dünya kaynağını haddinden fazla tükettiği için krize giren kitleler.

Geçtiğimiz aylarda Avrupa’da başta Yunanistan olmak üzere başlayan sonra İtalya Portekiz gibi ülkelere sıçrayan bu Avrupa krizine geçtiğimiz hafta sonu Amerika’da dahil oldu. ABD’nin krizinin ne olduğu  önümüzdeki günlerde daha net ortaya çıkacak.

Dünyada ekonomik krizlerle işletmelerdeki sıkıntılar aslında aynıdır. Zaten büyük firmaların işleri bozulup, gelir gider dengesini sağlayamadıklarında iflas kaçınılmaz olur. Bunun ülkelere ya da tüm dünyada yansımasına da küresel kriz deniyor. Yunanistan’da olan buydu. AB’ye girdikten sonra Yunan halkı ömür boyu kendilerine yetecek bir refah düzeyine eriştiklerini zannettiler. Gelirlerin 3-4 katını harcamaya başladılar. Üretim yapan bir ülke olmadıkları için, değirmenin suyu bir gün bitecekti ve öylede oldu. Haliyle ülkeyi yönetenler bunun kısa zamanda çözümü olmadığını, adalarını satabileceklerini ifade ettiler. Kamu ödemelerini kıstılar, maaşları azalttılar ve halk eylemleri başladı. Bunu geçtiğimiz hafta İsrail’de de gördük.

Eğer bir ülke üretiminden çok daha fazla dışarı bağımlıysa her an sıkıntı yaşamaya hazırlıklı olmak zorundadır.

Gelelim bizim bulgura. Aslında yukarıdaki söylediklerimiz bir özeti bulgur. Konya Türkiye’nin tahıl ambarı buğday üretim merkezi diye anılır ancak en azından pilavları bulgurla değil de çoğunlukla pirinçle yapılır. Düğün pilavlarını bir düşünün mesela. Bunun sebebini kimse de sormazdı. Konya Ticaret Borsası Başkanı Muhammet Kaleli bu söylemi çokça dile getirirken ilk somut adımda MÜSİAD Konya Şubesinden geldi.

Cuma günü üyelerine iftar yemeği veren MÜSİAD, yemek olarak bulgur pilavını tercih etmiş. Bunu devam ettirmesi şartıyla ne kadar mantıklı, günün anlamına ne kadar uygun bir davranış olur bu tercih.

Günün anlamından kastımız Türkiye’nin bu günlerde çokça konuşulan cari açık konusu. Türkiye’de ithalatın ihracattan çok fazla olması. Çok özetle, ürettiklerimizin yanında dışarıdan satın aldıklarımıza çuval dolusu para ödüyoruz. Böylece ciddi bir açık oluşuyor.

Hal böyle olunca hep risk taşıyan durumda kalabiliyoruz. İşte bunun için Konya’da pilavlar bulgurdan yapılmalı. Dünyanın öteki köşesinden Brezilya’dan, Mısır’dan pirinç ithal eden ülke olmak yerine Altınekin’in geniş ve verimli ovalarındaki buğdaydan doyurmalıyız karnımızı, tercihimizi böyle yapmalıyız.

Bulgur oldukça özel fakat kafamıza dank edecek iyi bir örnek. Zira kendi üretmediğimiz ve tükettiğimiz her ürün için ödediğimiz bedel aslında geleceğimizin hesabı. Bu hesabı bitirmek ve yerel ve yerli her ürüne dönmek için bugünler çok güzel örnek.

Bu günlerde neler mi oluyor; sömürülen Afrika’da çocuklar susuzluktan ölüyor, Yunanistan’da devlet maaş ödeyemiyor, İtalya’nın şimdi yaşadıkları en iyi günleri, Amerika ile kendi kurduğu sistem dalga geçiyor.

Türkiye için yerli üretim ve kendine özgüen hiç bu kadar mecburi bir durum olmamıştı. Konya bulgur pilavı yerse bu bir yükselişin işareti olabilir. Haydi Konya…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi