AVRUPADAKİ BÖLÜCÜLERİ KUCAKLASAK MI?

Bugün sadece Avrupa’da yaşayanların değil, aynı zamanda oraya gidip kısa bir süre kalan herkesin görebildiği bir şey vardır: Avrupa, terör örgütü için en güvenli ve konforlu kıtadır. Burada olsa günde on kere basılacak olan dernekler, enstitüler, vakıflar vs. her yerdedir. Terör örgütü yandaşları, fanatikleri, sempatizanları oralara ellerini kollarını sallaya sallaya girip çıkarlar, “eğitim etkinliği” adı altında “beyin yıkama” ve “kara propaganda” çalışmaları yaparlar, uyuşturucu trafiği ile ilgili faaliyetler yürütürler, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındadır, hatta bütün bunları yaparken bazen silahları da bellerindedir. Polis işlerine karışmaz, istihbarat elemanları ara sıra onlarla sohbetler ederler, taktikler verirler, mahkemeler bazen Türkiye’nin bastırması ile birilerini içeri alır, ancak ertesi gün başka bir kapıdan salarlar..Anlayacağınız, Avrupa ülkelerinin devlet yönetimlerinin “dünyanın doğusu”na karşı oluşmuş klasik algı sistemi içinde “terör” ve “terör örgütü” diye tabir edilen konseptler, maşa ya da sopaya benzeyen aletlerdir. Dış politikada çok işe yararlar…

Peki Avrupa ülkelerinde hiç bölücü ve ayrılıkçı hareketler yok mudur? İnsan merak ediyor değil mi? Var elbette…

İspanya’da Bask bölgesi’nin bağımsızlığı için mücadele eden ve sınır tanımadan şiddet kullanan, ancak son günlerde silah bıraktığı söylenen ETA adlı bölücü bir örgüt var; ancak ardından Katalonya bölgesi geliyor. Çünkü orada da ayrılıkçı talepler gittikçe yoğunlaşıp sertleşiyor, gün geçtikçe daha yüksek sesle dile getiriliyor. İngiltere’de IRA adlı benzer bir örgüt var. Belçika’da, Flamanlar ile Valonlar arasında ciddi boyutlarda bir ayrışma yaşanıyor ve ekonomik gücüyle öne çıkan ayrılıkçı “Flaman hareketi” kopma isteği konusunda oldukça inatçı görünüyor. Fransa’da küskün Britonlar, Korsika Adası’nı merkezi hükümetten koparmaya çalışan Korsika Ulusal Özgürlük Cephesi ve ülkenin güneyinde İspanya’daki BASK’a paralel hareket eden diğer bir bölücü hareket var. İskoçya’da milliyetçiler giderek güçleniyor… vs… Uzatmaya gerek yok, daha neler var neler…

Bizde olanın tersine, örneğin Bask ve Flaman bölgeleri ekonomik açıdan güçlü yerlerdir. Yani bağımsız olsalar, kendi ayakları üzerinde durabilirler, bizim cahil ayrılıkçılar gibi açlıktan nefesleri kokup da bir sene sonra merkezi hükümetin eline ayağına düşmezler.

Dış politikada “mütekabiliyet esası” diye bir kuralın olduğu herkesçe bilinir. Özellikle bazı Avrupa ülkelerinin ve Suriye’nin  Türkiye Avrupa’da terör örgütüne sahip çıkan ülkelerdeki bütün ayrılıkçı ve bölücü hareketlere aynı şekilde kucak açmalı, onların burada temsilcilikler, enstitüler ve dernekler açmasını sağlamalı, onlara her türlü yardımla birlikte gerekli morali ve taktikleri vermelidir. İlgili ülkeler bu tutumlarını devam ettirdikleri sürece tutumunu değiştirmeyeceğini de tüm dünyaya ilan etmelidir. Anlıyorum, Türkiye uluslar arası hukuka, barışa ve demokrasiye olan saygısını korumak istiyor; ama bütün bunların dünyadaki yegane koruyucu ve kurtarıcısı biz değiliz. Haklılık, sabrın sınırını daraltır…

Daha geniş bir açıdan bakarsak, Türkiye’nin ayrılıkçı taleplerin çıkmazından kurtulmasının en emin yolu federatif bir genişlemedir. Kendi içinde değil, dışarıya doğru bir genişlemeden söz ediyorum… Bir türlü bitirilemeyen ayrılıkçı terör ve taleplerin en etkili panzehiri budur. Dışa doğru, Rusya Federasyonuna benzer federatif bir yapı oluşturularak genişlemenin bir yolu bulunmak zorundadır. Bunun için de gözümüzü dikeceğimiz ilk yer Suriye’dir. Türkiye on yıllardır her gün askerlerini, polislerini ve yurttaşlarını öldürerek bugünlere kadar gelmiş olan dünyanın en kanlı terör örgütünü bağrına basmaya devam eden, onu barındıran, besleyen, lojistik ve taktik desteği sağlayarak üstümüze salıp duran, dahası demokrasi isteyen kendi yurttaşlarına insanlık dışı işkenceler eden ve onları yüzer yüzer katleden Suriye devlet başkanı Esat’ın sarayına kadar girerek camı çerçeveyi indirme hakkına sahiptir ve bunu yaptığı takdirde en büyük alkışı ve yardımı yine Suriye halkından alacaktır. Suriye halkının ülkemizde örgütlenen gerçek temsilcileri böylesine zalim bir diktatörün ebedi saltanatına karşı Türkiye ile federatif bir birlikteliği bin kere tercih edeceklerdir.

Neden olmasın?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi