
Aşkın Şehidi
Gönlün dertli olduğu sohbetlerde, haksızlığa uğrayan taraf sitemle dile getirir. “Ben bunları hak edecek bir şey yapmamıştım” diye. Yakınlarının can yakan tavırlarına, kötü davranışlarına ve olumsuz sözlerine maruz kalan bir dostumda, sıkıntılarını bu bildik sözlerle paylaşmıştı.
“Ben onlara şunu şunu yaptım. Şöyle iyilik gösterdim. Böyle destek oldum. Ama yaptıklarına baksana”.
Gösterdiği fedakârlıkları ve karşı tarafın vefasızlığını bildiğim için hak verdim ona. Tepkileri ve üzüntüsü ne fazlaydı, nede gereksiz. Lakin ona da söylediğim sıkıntılı anlarda kendime de tekrar ettiğim bir durum var.
İnsanoğlu her zaman layık olduğu için, ya da bir şeylerin karşılığını gördüğü için haksızlığa uğramıyor. Kimi zaman sınav, Dünya’ya saplanıp kalmamak ya da dua etmeyi unutmamak adına olabiliyor.
Neyle imtihan olursanız olun, niçin olduğundan ve nasıl olduğundan ziyade ne şekilde sonuçlandığına ve kendi tavırlarımıza bakmak lazım.
Problemleri aşmak, ölçülü davranmak, sabretmek ve en önemlisi de psikolojik bunalıma girmemenin anahtarı, kendini gereksiz yere yargılamamaktan geçiyor. Objektif olmak önemli ama eleştiride insaflı olmakta gerek.
Yaşanılan her problemden kendini sorumlu tutmak, insanoğlunu içinden çıkılmaz bir bunalıma sürükler. Ufacık bir üzüntüde bile tükenirsiniz. Sanki Dünya yıkılmıştır ve siz altında kalmışsınızdır.
Bu konuya dair Enverül Aşıkın’da oldukça hoş bir bölüm okumuştum. Kitapta anlatılıyordu ki insanoğlu Rabbinin huzuruna çıktığında, davranışları ve hataları sorgulandığında kul niyaza başlarmış. “Rabbim şöyle hastalığım vardı, böyle sıhhat problemleriyle uğraştım” diye . Rabbim sorarmış kuluna “Eyüp kulum kadarda mı hastaydın”. Fakirlikle ilgili kendini savunmaya çalışanlara, Hz. Musa ve Hz. İsa’yı örnek verirmiş.
Etraflıca düşündüğünüzde her sıkıntıya karşılık, o derdi fazlasıyla çeken bir peygamber mevcut. En sevilenlere bile yapılanlar bilinirken, sıkıntım var demek bir parça hadsizlik olmuyor mu?
Bizler çapı küçük etkisi büyük dertlerimizle boğuşa duralım, kimi üzüntüler var ki, aradan asırlar dahi geçse de acısı azalmıyor. Şimdilerde öyle bir dönem içerisindeyiz.
Akan soylu kanı, binlerce yıldır gönülden gelen gözyaşları dindiremedi. Dünya döndükçe de Hz. Hüseyin’in acısı yüreklerde tazeliğini koruyacak.
Yapılan zulüm, kundaktaki bebeklerin dahi öldürülmesi, peygamber evlatlarına bir parça suyun dahi çok görülmesi hala vicdanların anlamakta zorlandığı bir hadise.
İnsanoğlunun cehaletini, vicdansızlığını, vefatının üzerinden daha bir asır geçmeden peygamber ailesini öldürebilmesinin izahı mümkün değil.
Muharrem ayının uhreviyetinde, komşulara dağıtılan aşurenin ve tutulan oruçların yanına Hz. Hüseyin ve ailesinin hüznünü de ekleyelim.
Bu konu üzerine söylenmesi gereken o kadar çok söz, edilmesi gereken öyle iç muhasebeler var ki, asırlar yetmedi.
Peygamber gülünün şahadeti, dönem içerisinde yaşanan zulümler, insanların ihaneti ve daha birçok konu yazık ki hala kapalı kutu. Olaydan ziyade olgu niteliğinde olan Kerbela faciası, üzerinde dikkatle durulması ve incelenmesi gereken bir konu.
Aylar öncesinden çıkmasına rağmen, özellikle bahsetmek için bu ayı beklediğim bir kitapla, gerçekler yeniden etraflıca inceleniyor. Hz. Hüseyin Efendimiz ve ailesinin dramı, roman tadında, tefekkürlerle dolu bu eserle şekil buldu yeniden.
Aşkın Şehidi, Ahmet Turgut’un kaleminden çıkmış nefis bir çalışma. Bitirmekte zorlandığım, hatta bazı günler birkaç sayfayı okuyup, üzerine günlerce düşündüğüm bir kitap. Peygamber torununun başına gelenler, ailesi ve o dönem öylesine güzel anlatılmış ki sanki kitabı okumuyor, yaşıyorsunuz.
Yapılan haksızlıklarla ilgili bölümleri birden okumak zor. Çekilen çileleri düşündüğünde, insanın ne aklı alıyor nede yüreği kaldırıyor. Sanırım çoktandır hiçbir kitap gönül dünyamda böyle etki etmemişti.
Haftada bir ya da iki kitap okumaya gayret ederken, Aşkın Şehidi’ni iki aya yakın bir zamanda bitirebildim. En sevilenin, en sevdiğine yapılan zulmü okurken insanlığımdan utandım.
Ruh dünyanızda büyük bir etki bırakacak olan Aşkın Şehidi, Hz. Hüseyin’i anlamak isteyenlere örnek bir kitap.
Alanında yazılmış ilk roman olmasının yanı sıra, içerdiği tefekkür bölümleri muhteşem. Birçok kez gözyaşlarıyla ıslanan sayfalara, peygamber ecdadına gönderilen salâvatlar ve fatihaları ekledim.
Aşkın Şehidi bana, gönlü resul sevdasıyla dolu bir din büyüğünü hatırlattı. Çok yorulduğunda hele ki sıcak havalarda kendisine sunulan soğuk suyu almak istemezmiş. Dermiş ki “Hüseyin efendimiz suya hasret ölmüşken, soğuk suyu içmeyi kendime yakıştıramam. Belki ruhum bir parça olsun onu anlayabilir”
Yollarından gidilen bu kutlu insanlar kadar, peygamber ecdadını sevemesek de, umarım arada içilen sularda bile susuz öldürülen Hüseyin efendimiz bir parça aklımıza gelir. Belki ancak böyle bir durumda fark edebiliriz, peygamber torununa kıyan insanoğlunun, ne denli cahil olabileceğini ve ne kadar çok hata yapabileceğini…
Duaların en güzeli Hz. Hüseyin’e ve onun kutlu ailesine olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.