Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

Asırlık Çınarların Özlem Kokusu

Yaşlılığın kokusunu bilir misiniz?.Hafif ekşi, toprak miskli, özlem ve hasreti barındırır içinde.  Hele de yanağınıza küçük bir buse kondurursa dişsiz dudaklar, dingin bir tebessüm bile yerleşir yüzünüze.

Tecrübe etmek isteyenler, kendilerine özlem ya da minnetle sarılan bir ihtiyarda denesinler. Bir çocuğun sarılmasıdır gibi kucaklamaları. Masumene, her türlü çıkardan ve art niyetten uzak.

Güzel histir, samimidir, içtendir. Hâlbuki ne denli uzak tutarız kendimizi bu huzur veren engin duygudan. İhtiyarlardan mümkünce uzak yaşamaya çalışırız. Ömrümüz varsa gelecekte bizlere miras kalacak görüntüyü bugünden görmek korkutur bizi.

Kaçarız onlardan, zaruri olarak bir araya gelince de dinler gibi yaparız. Ne gereği vardır ki sohbet etmenin.  Yaşlıdır onlar, anlamazlar bir şeyden.

Zaman ilerlemiştir, yıllar geçmiştir. Artık hiçbir şey “o yıllardaki” gibi değildir. Unutkanlığı, işitme kaybını ve titreyen elleri birleştiren  zamanın efendileri, çağın çoktan gerisinde kalmışlardır. Teknolojiyi bilmezler, cep telefonundan internetten anlamazlar. Elektriğin olmadığı devrilerden gelmiş, artık milatları dolmuş, köşelerinde susup oturması gereken varlıklardır. Akılları ermez bu modern çağa (!)Bayramlarda yapılan zaruri ziyaretler ve el öpmeler ilgi boyutunda yeterli gelmelidir.

Hatta ona bile gerek yoktur. Kısa bir telefon görüşmesiyle ezberlenmiş sözleri sıralanır. Gerçi bir dönem hani şu meşhur şeker reklâmıyla bir nebze olsun alakalar arttı ama biz anlık coşan bir milletiz etkisi çabuk geçti.

Sözlerim fazlamı abartılı ya da can acıtıcı geldi sizlere ?. Gerçekle yüzleşmek isteyenler kendi vicdanlarına,  ihtiyarlar üzerine edilen sohbetlere ya da onlara gösterilen tavırlara bir parça dikkat kesilsin lütfen.

Asırlık çınarlara gösterilen muameleyi gördüklerinde bana hak verecekler. Aile büyüklerini uzun yıllar önce kaybetmiş bir olarak, hani çok modern dünyamızda yaygınlaşan bu tutum içimi acıtır hep. Fark ederim ki hala rahmetli ninem ve dedemle ettiğim sohbetleri hatırlamak bile mutlu eder beni. Yokluklarının acısını yıllar geçtikçe daha çok duyumsarım.

Kızılan, arada azarlanan ama her şeye rağmen birlikte yaşanan yaşlılar bir yana huzurevinde kalanların hali daha vahimdir.

Gidenler bilir, karşılaşılan her yüzde unutulmanın acısı vardır. Kimsesizlik kimilerinde gözyaşlarının ardın saklanır ve geçmiş yok sayılır, kimilerindeyse pınar gibi iner kırışmış yanaklardan.

Huzurevi ziyaretlerimde bu manzarayı gördükçe ağlamamak için mümkün mertebe tavanı seyrederim. Hallerine acıdığımı düşünmelerinden korkarım. Çünkü asıl acınılması gereken onlar değil onları oraya gönderenlerdir. Kınamamak lazım elbet ama bu tavır bırakın kulluktan, insanlıktan bile nasibini almamıştır.

Beyaz Melek filmiyle bir dönem yeniden hatırlandı huzur evleri. Barınma yerleriyle ilgili akıl almaz, işkence dolu sahneler ekranlara yeniden geldi.  Ama yalnızca konuşulduğuyla kaldı. Tehcir eder gibi şehrin dışına inşa edilen, adeta insanlar gelmesin diye türlü bürokrasi uygulanan bu ortamlar için gereken adımlar atılmadı. Hâlbuki merkezi yerlerde, türlü sosyal faaliyetlerle halka daha açık hale getirilmeleri ne kadar zor olabilirdi ki?.

Bir parça düşünün.Yaşadığınız şehirde huzurevi nerede kaçınız biliyor?. Kaç kere bu tür yerlere ziyarete gittiniz.?. Gazete yada televizyonda bile yaşlılar günü dışında herhangi bir haberlerine rastladınız mı?

Gözden uzak olunca gönülden de ırak kaldılar, mezarlık manzaralı, dağ başındaki yerlere terk edilen bu insanlar. Hatayı yetkililerde aramak sığı bir bahane. Verilen yemekler ve sunulan bakım kötü olduğunda ancak onlar birinci derecede suçludur. Genel bir bakış açısıyla yaklaşırsak toplumun ilgisiz kaldığı bir konuya devlet ne derece alakalı olabilir ki ?.

Hassasiyetler, insanlığın ve halkın özelliğini yansıttığı ölçüde uygulamaların biçimini oluşturur. Siz ilgilenmezseniz, yöneticiler çoktan unutmaya hazırdır. Halbuki gerek kültür, gerekse inanç açısından büyüğe hürmet bizlerde önemlidir. Modern hayatın çekirdek aile yapısını getirmediği yıllarda bağlılık ve yaşlılara saygı daha fazlaydı. Bugünse hayatı hızlı yaşayan yurdum insanı kendini yetiştireni yok sayıyor. Zamanla büyüğe değer kavramı Avrupa’daki kadar yozlaşır mı bilmem ama bugün ki hali bile öz bizim kimliğimizden fersah fersah uzakta.

Manen yoğun duyguların yaşandığı bu kutsal günlerde umut ediyorum ki insanın olmanın, Müslüman olmanın gereği olan ihtiyara hürmet yeniden şekil alır. Lüks otellerde fiyakalı iftar sofraları düzenleyen kurumlar da, iftar yaparken sahurda yiyeceklerini planlayan halkımızda kimsesizliğimizin kimsesi olan huzur evinin gönlü kırgın ihtiyarlarını hatırlar.

Kulluğun gerçek görevini duyumsamak isteyenlere ve asırlık çınarların insana duydukları özlem kokusunu içine çekmeyi düşünenlere nacizane bir Ramazan programı olacaktır bu ziyaretler.

Selam ve dua ile.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi