Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Asıl sorun yalnızlık mı?

 

 

Kuru geçen bir kasım ayındayız. Sonbahara yakışan yağmurlar yok. Yağmurun yokluğu sadece toprağa değil, insanları da verimsizleştiriyor. Bereketi yitirmeden paylaşmayı bilmeliyiz. Sahip olduğumuz değerin alternatifi yok çünkü.

Bir tarım yazısı değil bu yazdığım, bir kişisel gelişim yazısı da değil ancak toplumumuzda son günlerde çok kere gördüğümüz bir umursamazlık serzenişi.

Toplumumuz aslında çok aksiyoner, hızlı yaşamak ve tez canlı bir yapıdan daha durağan, daha vurdumduymaz, ağır çekim bir yaşantının kaygısızlığına yelken açmış görünüyor.

Tüm bunları neden mi hatırlatıyorum? Doksanlı yıllarını konferans salonlarında yer bulmak için saatler önce giden birinin, şimdilerde şehirde onlarca çok değerli katılımcı ile yapılan her türlü etkinlikteki kısırlığa bir tepkisi olarak bakın.

Geçtiğimiz haftalarda bir katılımcısı da Bakan olan “Konya’nın dönüşümü” ile ilgili çok önemli bir programa sadece 45 yazı ile kırkbeş kişinin katıldığını duyunca kanaatim güçlendi. Çok elit bir programa bile artık canlı ilgi yok denecek kadar az.

Belediyeler, STK’lar odalar ve özel kuruluşlar her hafta sonuna kaçırılmaması gereken çok özel kişilerle programlar organize ediyor. Ancak gördüğümüz kadarıyla son 3-4 yılda bu programlara katılım gittikçe düşüyor. Tedbir alınmaz, çözüm üretilmezse daha da düşecek haliyle yapılamayacak hale gelecek görünüyor.

Dinamik toplulukların her zaman aksiyoner olması gerekir. Durağanlık aslında gizli bir felakettir, ki İslam bir toplum dinidir ve cemaati her zaman teşvik eder. İbadetlerde ayrıca ödüllendirir.

Bu, toplumdan uzak olma, cemiyete katılmamanın sanırım temel sebebi, çok yoğun medya baskısı altında ezilen ve farklı bir katkı göremeyeceğine inanan orta kuşak ile hayatın sadece eğlenceden ibaret olduğuna inanan, okula gitmekle yeteri kadar yük altında olduğunu düşünen ve hiçbir ideal ve istikamet taşımayan genç kuşak olmalı.

İşte Yeni Türkiye’nin büyük sorunu da bu. Gençleri doğru istikamet üzerine yetiştirecek dinamik bir yapılanma. İnternet ve televizyonun sıkı kontrolü ile gençleri gerçek hayata dahil etme ve yaşamın her zaman bugünkü kadar tatlı olamayacağı gerçeğini düşündürmek.

Gençlerin hayatın gerçek alanında değil de sanal aleminde pek çok karmaşık organizasyon ve örgütlenme içinde olmaları da pedagogların çok kafaayormaları gereken  bir sorun oldu artık. Şimdilerde özellikle eğitimciler ve din adamlarına düşen en önemli sorun bu bence. Zira asosyal yetişen bir gençliğin büyüyen Türkiye’nin misyonu,vizyonunu ve istikametini algılama ihtiyaçları hiç olmayacak, emek emek bu günlere ulaşan Türkiye için 2030 sonrası maalesef tedirgin edici bir şüpheye mahkum görünüyor.

Sanırım bundan sonrası için sadece bir programı organize etmek yeterli olmayacak. Bu programlarda genç kuşağın katılımı yüksek, verimliği iyi ve tartışmaya açık, konuşulan projeler geliştirmek gerekecek. Bunun içinde her aile çocuklarıyla birlikte sokağa çıkmalı, şehre dahil olmalıdır. İdeal bir düşünce mi bu? Evet öyle. Ancak yeni Türkiye için bu şart.

Eskilerin klasik tartışmasına geri dönecek olursak; sanat sanat için değil halkın için yapıldığında anlam kazanır. O zaman, kar yağmadan sonbaharın tadını çıkarmak lazım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi