
Mert Aslan
Aldatan Kadınlara Kuşbakışı
Yayınlanma:
Aslına bakılırsa, kadınlar “aldatma” kavramıyla, erkekler kadar barışık değillerdir. Fakat ihanetin kıyılarına vardıkları zaman, bir yığın gerekçeleri olabilir. Kadının aldatma konusunda ilk adımı atan kişi olmak istememesinde, kadın doğasının evrensel yasalarının olduğu kadar, toplumun genellikle kadına yüklemiş olduğu genel geçer rollerin de etkisi vardır. Aldatma olgusunun sonuçta cinsel eylemle sıkıca ilintili olduğunu, en azından cinsel eylemi er geç içermek zorunda kalacağını varsayarsak, kadının cinsel içgüdüsünün erkeğinki kadar zapt edilmez olmamasının, onu aldatma eyleminin ilk öznesi olmaktan alıkoyabileceğini öngörebiliriz. Böylece kadın, cinsel bir dürtüyle aldatan olmaktan da, bir ölçüde uzaklaşmış olmaktadır. Dişil doğasıyla kadın, yuva kurmaya ve onu korumaya daha eğilimlidir ve eşi tarafından özellikle duygusal ve bir dereceye kadar da olsa cinsel gereksinimlerine yanıt verildiği sürece, aldatma düşüncesine kolaylıkla yaklaşmaz. Şimdi, bir kadının eşini aldatmasına gerekçe olabilecek nedenler üzerinde, sıklık sırasına göre tek tek durmaya çalışalım:
I. Duygusal Boşluk (sevgi yoksunluğu) ve yalnızlık: Bir yönüyle zayıf cins olmasından dolayı, diğer yönüyle de doğal programında yer alan bir tür itkiyle kadın sevgiye ve saygıya, erkeğe göre çok daha fazla gereksinme duymaktadır. Sevgi ve saygıyla kuşatıldığını bilmek ve değerli olduğunu hissetmek, kadın için tıpkı bir çiçeğin suya duyduğu biyolojik gereksinmeye benzer. İçinde sevgi ve saygıyı duyumsadıkça, serpilir, güzelleşir ve renklenir. Bunlardan yoksun kaldığında ise, hızla solar ve ölür. Her zamanki iflah olmaz yalnızlığı, dayanılmaz bir acıya dönüşür ve böylesine yalnızlık çeken bir kadının yapabileceklerinin olmasa bile, düşleyebileceklerinin sınırı yoktur. Nitekim, kadın için, sevilmek daima sevmekten daha güçlüdür ve bu arzunun da nihai sınırı yoktur. Bir kadını ne kadar severseniz sevin, asla doymayacaktır; ancak onunla birlikte yaşamanın, onu bıkmadan-usanmadan sevgi ve saygının hayat veren suyu ile beslemekten başka yolu olmadığı açıktır. Doğrusu, bir kadınla ömür boyu mutluluk içinde yaşamak, öğrenilmesi büyük bir sabır ve çaba gerektiren zor bir sanattır. Açıktır ki, erkeklerin pek çoğu kadın doğasının kadim sevgi gereksinimini bilmemeleri veya yeteri kadar sabırlı davranmamaları nedeniyle, zamanla onları kendilerinden uzaklaştırırlar. İşte bu noktada, kadının burnuna “başka bir erkek” kokusu düşer. Kendisine şiddetle gereksindiği sevgiyi ve saygıyı vaat eden bir erkeğin..Kendisini sık sık kucağına alacak ve bir çocuk gibi saçlarını okşayacak, kulaklarına eğilip onu dünyanın merkezine çeken şarkılar, şiirler ve güzel sözler söyleyeceğini vaat eden bir erkeğin..Günün her saatinde onu düşünen, düşleyen ve ona kavuşacağı anları beklerken bir gözü hep saatinde olan bir erkeğin..Ona sürprizler yapmak için planlar yapan zeki ve düşünceli bir erkeğin..Onu kıskanan ve koruyan bir erkeğin kokusunu duymaya ve özlemeye başlar..
Şayet, günün birinde etrafında düşlediği bu çerçeveye oturan bir erkekle karşılaşırsa, onunla ilgili fanteziler kurmaya başlayacak ve uygun ortamı da yakaladığı taktirde, kendini onun kucağına atmak, ciddi bir seçeneğe dönüşebilecektir.
Dikkat edilirse, aldatan kadınların en büyük gerekçesi, sevgi ve saygıya duydukları şiddetli özlemin boşa çık(arıl)mış olmasıdır. Çünkü, Aristo’nun deyimiyle, “Doğa boşluk kabul etmez.” Her boşluk, çok geçmeden bir başka şey tarafından doldurulur. Aynı şekilde, kadının ruhunda bırakılan sevgi boşluğu da, bir başka erkekçe, eylemsel alanda olmasa bile, düşsel alanda mutlaka doldurulacaktır..
II. Misilleme isteği: Yukarıda da belirttiğim gibi, genellikle cinsellikle bağlantılı olan aldatma eylemine daha yatkın olan cins, erkektir. Potansiyel olarak erkeklerin, karşı cinsel ilişkide cinsellik merkezli algılayan, ancak daha çabuk bıkan, değişiklik arayan ve özgürlüğüne aşırı düşkün bir yanı vardır. Aldatan kadınların pek çoğunun, aslında aldatmanın ilk öznesi olmadıkları ve eşlerinin kendilerini aldattığını öğrendikten sonra, ona aynı eylemle misilleme (kısas) yapmaya yöneldikleri, yaygın, fakat az bilinen bir olgudur. Aslına bakarsanız, gözlemlerimin beni inanmaya zorladığı şey, aldatan kadınların çoğunluğunun, bunu başlatan taraf olmadıkları ve bir şekilde misilleme olarak yaptıklarıdır. Bir yandan zayıf olmaları ve “yuva yapan kuş” olmaya doğal eğilimleri, öte yandan üzerlerinde bulunan oransal toplum baskılaması, aldatmada etkin olmalarına veya insiyatif almalarına engel olmaktadır. Ne var ki, kadınlar ekonomik açıdan güçlü ve bağımsız olma sürecinde her geçen gün daha rahat koşullara kavuştukça, aldatmada da insiyatif almaya başlamaktadırlar. Bugün artık, aldatmanın tadına ermek için sırada bekleyen kadınların sayısı, her zaman olduğundan çok daha fazladır ve hızla da artmaktadır. Böylelikle, kadınlar aynı zamanda aldatmaya yeni, yaldızlı gerekçeler üretmeye başlamışlardır.
III. Erkeğin finansal yetersizliği: Genellikle, erkeğin her durumda kendisinin gereksinimlerini karşılamakla mutlak yükümlü olduğu önyargısı nedeniyle asalak psikolojisine saplanmış bulunan ve doğrusu bu önyargıdan çok da hoşlanan kadınların, bu yüzden eşlerini aldatma olasılığına yakın duruşlarında şaşılacak bir şey yoktur. Nitekim, doğası gereği kadınlar çeşitli açılardan lüks bir yaşamın standartlarına daha fazla ilgi duyarlar. Bunda, zayıf ve korunmaya muhtaç oldukları yönündeki inançlarının da etkisi olduğu doğrudur. Ancak, burada esas olan, yine de kadının dünya hayatının hazlarına karşı duyduğu şiddetli doğal ilgidir. Kadının erkekle karşılaştırıldığında en kapsamlı farklılığının sahip olduğu tüm içgüdülerinin ve duygularının erkekten daha şiddetli veya keskin olduğu gerçeğini temel alırsak, erkeğin sevdiği yaşamın kadının gözüne çok daha renkli ve ışıltılı göründüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle, kendisine daha lüks bir yaşam sunmayı vadeden bir erkek için mevcut eşini veya arkadaşını terk etmesi oldukça anlaşılabilir bir şeydir. Kısacası, kadının bilinç altında daha konforlu bir yaşama duyduğu doğal ilgi, geleneğin empoze ettiği asalak psikolojisine eklendiğinde, erkeğin maddi yetersizliğine dayanan aldatma olasılığa erkekten daha eğilimli olduğu düşünülebilir.
IV. Farklı dokunuşlara karşı merak: Farklı tenlere dokunma veya farklı biçimde dokunulma arzusu ya da farklı bedenlerle sürekli yeniden uyarılma itkisi erkekte çok daha güçlü olmakla birlikte, bugün aldatan pek çok kadının hissettiği gerekçelerden biridir. Bunun, yalın bir gerekçeden çok, bir tür fantezi olduğu söylemek gerekir ve gerçekten, kadınlar cephesinde eşini aldatmanın gözle görünür nedenlerinden biri olduğunda kuşku yoktur.
Genelde erkekler, aldatan kadınların cinsel doyumsuzluktan dolayı aldattığını düşünme eğilimindedir. Bu, tümüyle yanlış bir düşüncedir. Cinsel doyumsuzluk, aldatan kadınların çok az bir kısmı için geçerli bir neden olabilir ve bu, çoklukla cinselliğin ruhsal boyutu ile ilgilidir. Bir bayan, onca riski göze alarak, her istediği an elde edebileceği bedensel bir zevk için eşini neden aldatsın ki? Ancak, eğer bir kadının gerçekten kadın ruhundan anlamayan cahil ve kaba bir kocası varsa, yukarıda değindiğimiz gibi, diğer bazı erkeklerin nasıl dokunduğunu, nasıl seviştiğini düşünerek fanteziler kurabilir ve uygun ortamı bulduğu vakit eyleme geçebilir.
V. Cinsel Doyumsuzluk: Ciddi bir medikal ya da mental sorundan kaynaklanan aşırı bir yoksunluk ya da doyumsuzluk içinde bunalmadıkça, cinsel doyumsuzluğun kadınların aldatma nedenleri arasında dördüncü sıradan önce gelmesi neredeyse olanak dışıdır. Evet, gerçekten de kadınlar için bir erkekle birlikteliğe karar verme aşamasında erkeğin cinsel performansı veya becerileri bir etken olmadığı gibi, ilişki sürecinde de erkek tarafından yoksun bırakılmadığı, hatta bıktırıldığı tek yerdir. Doğası gereği bu, erkeğin “hayır” diyemediği tek şeydir. Bir kadın, sevişme talebine bir erkeğin “hayır” demesi karşısında küçük dilini yutacak kadar şaşırabilir. Dolayısıyla, cinsellik bir kadın için istediği her an elde edebileceği ucuz bir hizmettir. Onu gözünde büyütmez; tersine ondan söz ederken aşağılayıcı bir tonda konuşur. Sonuç olarak, genellikle erkeğin libidosuna ayak uyduramayanlar kadınlar olduğu için sırf bu gerekçeyle bir başkasına gereksinim duymaları oldukça zordur. Dediğim gibi, erkekte kronik olarak engelleyici patolojik bir durum olmadığı veya cinselliğe biraz da olsa romantik renkler ekleyebildiği sürece, kadının cinsel doyumsuzluk gerekçesiyle eşini aldatmaya kalkışması pek olası değildir.
Burada, yükselen genç bayan kuşakla bir önceki kuşak arasındaki önemli bir farktan söz etmemiz gerekir. Her geçen gün biraz daha gelişen yeni iletişim ortamları sayesinde, bayanlar artık aşk ve seks gibi kavramları artık oturdukları koltuktan ayrılmadan en ince ayrıntılarına kadar görsel olarak öğrenmektedir. Bu nedenle, kadının iffeti ile cinselliğini doyasıya yaşama isteği arasında eskiden kurulmuş olan kalın duvarlar artık adamakıllı incelmiş, hatta pek çok metropol kentlerde yerle bir olmuş durumdadır. Zaten doğuştan erkek kadar masum olmayan bayanlar, artık iyice hovardalığa başlamış durumdadır. Masumiyet bayanlara daha çok yakışır; ama masum bayan bulmak imkansıza yakındır. Yapabildikleri tek şey, aslına sahip olmadıkları masumiyetin toplumdan onaylı fotokopisini olabildiğince iyi çekmekten ibarettir. Kendisi ile evlenen erkek, onun geçmişini anlattığından daha fazla bilebilir mi?
I. Duygusal Boşluk (sevgi yoksunluğu) ve yalnızlık: Bir yönüyle zayıf cins olmasından dolayı, diğer yönüyle de doğal programında yer alan bir tür itkiyle kadın sevgiye ve saygıya, erkeğe göre çok daha fazla gereksinme duymaktadır. Sevgi ve saygıyla kuşatıldığını bilmek ve değerli olduğunu hissetmek, kadın için tıpkı bir çiçeğin suya duyduğu biyolojik gereksinmeye benzer. İçinde sevgi ve saygıyı duyumsadıkça, serpilir, güzelleşir ve renklenir. Bunlardan yoksun kaldığında ise, hızla solar ve ölür. Her zamanki iflah olmaz yalnızlığı, dayanılmaz bir acıya dönüşür ve böylesine yalnızlık çeken bir kadının yapabileceklerinin olmasa bile, düşleyebileceklerinin sınırı yoktur. Nitekim, kadın için, sevilmek daima sevmekten daha güçlüdür ve bu arzunun da nihai sınırı yoktur. Bir kadını ne kadar severseniz sevin, asla doymayacaktır; ancak onunla birlikte yaşamanın, onu bıkmadan-usanmadan sevgi ve saygının hayat veren suyu ile beslemekten başka yolu olmadığı açıktır. Doğrusu, bir kadınla ömür boyu mutluluk içinde yaşamak, öğrenilmesi büyük bir sabır ve çaba gerektiren zor bir sanattır. Açıktır ki, erkeklerin pek çoğu kadın doğasının kadim sevgi gereksinimini bilmemeleri veya yeteri kadar sabırlı davranmamaları nedeniyle, zamanla onları kendilerinden uzaklaştırırlar. İşte bu noktada, kadının burnuna “başka bir erkek” kokusu düşer. Kendisine şiddetle gereksindiği sevgiyi ve saygıyı vaat eden bir erkeğin..Kendisini sık sık kucağına alacak ve bir çocuk gibi saçlarını okşayacak, kulaklarına eğilip onu dünyanın merkezine çeken şarkılar, şiirler ve güzel sözler söyleyeceğini vaat eden bir erkeğin..Günün her saatinde onu düşünen, düşleyen ve ona kavuşacağı anları beklerken bir gözü hep saatinde olan bir erkeğin..Ona sürprizler yapmak için planlar yapan zeki ve düşünceli bir erkeğin..Onu kıskanan ve koruyan bir erkeğin kokusunu duymaya ve özlemeye başlar..
Şayet, günün birinde etrafında düşlediği bu çerçeveye oturan bir erkekle karşılaşırsa, onunla ilgili fanteziler kurmaya başlayacak ve uygun ortamı da yakaladığı taktirde, kendini onun kucağına atmak, ciddi bir seçeneğe dönüşebilecektir.
Dikkat edilirse, aldatan kadınların en büyük gerekçesi, sevgi ve saygıya duydukları şiddetli özlemin boşa çık(arıl)mış olmasıdır. Çünkü, Aristo’nun deyimiyle, “Doğa boşluk kabul etmez.” Her boşluk, çok geçmeden bir başka şey tarafından doldurulur. Aynı şekilde, kadının ruhunda bırakılan sevgi boşluğu da, bir başka erkekçe, eylemsel alanda olmasa bile, düşsel alanda mutlaka doldurulacaktır..
II. Misilleme isteği: Yukarıda da belirttiğim gibi, genellikle cinsellikle bağlantılı olan aldatma eylemine daha yatkın olan cins, erkektir. Potansiyel olarak erkeklerin, karşı cinsel ilişkide cinsellik merkezli algılayan, ancak daha çabuk bıkan, değişiklik arayan ve özgürlüğüne aşırı düşkün bir yanı vardır. Aldatan kadınların pek çoğunun, aslında aldatmanın ilk öznesi olmadıkları ve eşlerinin kendilerini aldattığını öğrendikten sonra, ona aynı eylemle misilleme (kısas) yapmaya yöneldikleri, yaygın, fakat az bilinen bir olgudur. Aslına bakarsanız, gözlemlerimin beni inanmaya zorladığı şey, aldatan kadınların çoğunluğunun, bunu başlatan taraf olmadıkları ve bir şekilde misilleme olarak yaptıklarıdır. Bir yandan zayıf olmaları ve “yuva yapan kuş” olmaya doğal eğilimleri, öte yandan üzerlerinde bulunan oransal toplum baskılaması, aldatmada etkin olmalarına veya insiyatif almalarına engel olmaktadır. Ne var ki, kadınlar ekonomik açıdan güçlü ve bağımsız olma sürecinde her geçen gün daha rahat koşullara kavuştukça, aldatmada da insiyatif almaya başlamaktadırlar. Bugün artık, aldatmanın tadına ermek için sırada bekleyen kadınların sayısı, her zaman olduğundan çok daha fazladır ve hızla da artmaktadır. Böylelikle, kadınlar aynı zamanda aldatmaya yeni, yaldızlı gerekçeler üretmeye başlamışlardır.
III. Erkeğin finansal yetersizliği: Genellikle, erkeğin her durumda kendisinin gereksinimlerini karşılamakla mutlak yükümlü olduğu önyargısı nedeniyle asalak psikolojisine saplanmış bulunan ve doğrusu bu önyargıdan çok da hoşlanan kadınların, bu yüzden eşlerini aldatma olasılığına yakın duruşlarında şaşılacak bir şey yoktur. Nitekim, doğası gereği kadınlar çeşitli açılardan lüks bir yaşamın standartlarına daha fazla ilgi duyarlar. Bunda, zayıf ve korunmaya muhtaç oldukları yönündeki inançlarının da etkisi olduğu doğrudur. Ancak, burada esas olan, yine de kadının dünya hayatının hazlarına karşı duyduğu şiddetli doğal ilgidir. Kadının erkekle karşılaştırıldığında en kapsamlı farklılığının sahip olduğu tüm içgüdülerinin ve duygularının erkekten daha şiddetli veya keskin olduğu gerçeğini temel alırsak, erkeğin sevdiği yaşamın kadının gözüne çok daha renkli ve ışıltılı göründüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle, kendisine daha lüks bir yaşam sunmayı vadeden bir erkek için mevcut eşini veya arkadaşını terk etmesi oldukça anlaşılabilir bir şeydir. Kısacası, kadının bilinç altında daha konforlu bir yaşama duyduğu doğal ilgi, geleneğin empoze ettiği asalak psikolojisine eklendiğinde, erkeğin maddi yetersizliğine dayanan aldatma olasılığa erkekten daha eğilimli olduğu düşünülebilir.
IV. Farklı dokunuşlara karşı merak: Farklı tenlere dokunma veya farklı biçimde dokunulma arzusu ya da farklı bedenlerle sürekli yeniden uyarılma itkisi erkekte çok daha güçlü olmakla birlikte, bugün aldatan pek çok kadının hissettiği gerekçelerden biridir. Bunun, yalın bir gerekçeden çok, bir tür fantezi olduğu söylemek gerekir ve gerçekten, kadınlar cephesinde eşini aldatmanın gözle görünür nedenlerinden biri olduğunda kuşku yoktur.
Genelde erkekler, aldatan kadınların cinsel doyumsuzluktan dolayı aldattığını düşünme eğilimindedir. Bu, tümüyle yanlış bir düşüncedir. Cinsel doyumsuzluk, aldatan kadınların çok az bir kısmı için geçerli bir neden olabilir ve bu, çoklukla cinselliğin ruhsal boyutu ile ilgilidir. Bir bayan, onca riski göze alarak, her istediği an elde edebileceği bedensel bir zevk için eşini neden aldatsın ki? Ancak, eğer bir kadının gerçekten kadın ruhundan anlamayan cahil ve kaba bir kocası varsa, yukarıda değindiğimiz gibi, diğer bazı erkeklerin nasıl dokunduğunu, nasıl seviştiğini düşünerek fanteziler kurabilir ve uygun ortamı bulduğu vakit eyleme geçebilir.
V. Cinsel Doyumsuzluk: Ciddi bir medikal ya da mental sorundan kaynaklanan aşırı bir yoksunluk ya da doyumsuzluk içinde bunalmadıkça, cinsel doyumsuzluğun kadınların aldatma nedenleri arasında dördüncü sıradan önce gelmesi neredeyse olanak dışıdır. Evet, gerçekten de kadınlar için bir erkekle birlikteliğe karar verme aşamasında erkeğin cinsel performansı veya becerileri bir etken olmadığı gibi, ilişki sürecinde de erkek tarafından yoksun bırakılmadığı, hatta bıktırıldığı tek yerdir. Doğası gereği bu, erkeğin “hayır” diyemediği tek şeydir. Bir kadın, sevişme talebine bir erkeğin “hayır” demesi karşısında küçük dilini yutacak kadar şaşırabilir. Dolayısıyla, cinsellik bir kadın için istediği her an elde edebileceği ucuz bir hizmettir. Onu gözünde büyütmez; tersine ondan söz ederken aşağılayıcı bir tonda konuşur. Sonuç olarak, genellikle erkeğin libidosuna ayak uyduramayanlar kadınlar olduğu için sırf bu gerekçeyle bir başkasına gereksinim duymaları oldukça zordur. Dediğim gibi, erkekte kronik olarak engelleyici patolojik bir durum olmadığı veya cinselliğe biraz da olsa romantik renkler ekleyebildiği sürece, kadının cinsel doyumsuzluk gerekçesiyle eşini aldatmaya kalkışması pek olası değildir.
Burada, yükselen genç bayan kuşakla bir önceki kuşak arasındaki önemli bir farktan söz etmemiz gerekir. Her geçen gün biraz daha gelişen yeni iletişim ortamları sayesinde, bayanlar artık aşk ve seks gibi kavramları artık oturdukları koltuktan ayrılmadan en ince ayrıntılarına kadar görsel olarak öğrenmektedir. Bu nedenle, kadının iffeti ile cinselliğini doyasıya yaşama isteği arasında eskiden kurulmuş olan kalın duvarlar artık adamakıllı incelmiş, hatta pek çok metropol kentlerde yerle bir olmuş durumdadır. Zaten doğuştan erkek kadar masum olmayan bayanlar, artık iyice hovardalığa başlamış durumdadır. Masumiyet bayanlara daha çok yakışır; ama masum bayan bulmak imkansıza yakındır. Yapabildikleri tek şey, aslına sahip olmadıkları masumiyetin toplumdan onaylı fotokopisini olabildiğince iyi çekmekten ibarettir. Kendisi ile evlenen erkek, onun geçmişini anlattığından daha fazla bilebilir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.