
Mert Aslan
Şeytanla Görüşelim!
Yayınlanma:
Otuz yıldır habis bir ur olarak içimizde bir yerlerde gezinip duran bir terör örgütü ile başımız beladadır. Merhameti yok, sürekli canımızı acıtıyor, okulları yakıyor, çocukları dağa kaçırıyor, birer canavara dönüştürüp içimize salıyor, karakollara saldırtıyor, iş makinelerine saldırtıyor, şehirlerde alışveriş merkezlerine ve otobüslere molotof attırıp masum insanları ve çocukları cayır cayır yaktırıyor, hem doğuda hem batıda anneleri babaları hüngür hüngür ağlatıyor, laftan sözden anlamıyor…
Eğer Güneydoğuda bölge halkının refah düzeyini arttırmak için yapılan karayolları ve havaalanlarına malzeme taşıyan kamu araçlarını ateşe vererek devlet kurmak istiyorlarsa, o devlete lanet olsun! Eğer bölgede yaşayan vatandaşın evine girip gencecik çocuklarını dağlara kaçırarak, katillere dönüştürüp gerisin geriye ölüm tarlalarına sürerek bir devlet kuracaklarsa, o devlete lanet olsun! Eğer kendilerine ve ileride doğacak çocuklarına daha iyi bir gelecek kurmak için okumak isteyen bir damlacık çocukların okullarını bombalayarak bir devlet kuracaklarsa, Allah o devletin bin kere belasını versin!
Beri yandan, Ankara’da birileri gece gündüz beyin patlatarak, her türlü riski alarak sorunu çözmeye uğraşıyor; ama başka birileri de çözüm adına yapılan samimî tüm girişimlere oturdukları yerden ürüp duruyor. Sorunun çözümü için birilerinin onayını isteyeceksek, yüreği yanmış ve yanma ihtimali olanlara sormalıyız. Canı yanmamış ve yanma ihtimalinden uzakta duranlara, özellikle de çocuğu olmayanlara değil… Kandan irinden beslenen vampirlere değil… Madem her türlü çözüm önerilerine karşı çıkıyorlar, o zaman gitsin kendileri ölsün orada! Ama gitmezler, korkarlar, ancak ayak bağı olurlar… Hiçbirinin Güneydoğuda bir tek teşkilatı yok… Gaziantep’ten ötede hiçbir teşkilatı olmayan partilere çözümün ne olduğunu neden soruyoruz ki? Onlar Güneydoğudan kaçalı yıllar oldu!
Eğer sorun çözülecekse, bırakın da kim kiminle konuşuyorsa konuşsun, şeytanla bile görüşsünler, hatta oturup baklava börek yesinler… Yeter ki, bir tek Mehmetcik daha ölmesin! Yeter ki, anneler babalar ağlamasın! Yeter ki, kanserli yanımız iyileşsin de güneydoğumuz da batımız kadar gelişip serpilsin! Yeter ki, Türk ve Kürt çocukları sokaklarda birlikte oynasınlar, birlikte okullarına gitsinler ve omuz omuza verip kardeşçe duygular içinde aydınlık bir geleceğe yürüsünler!
Bu taşın altına elini koyanların alnından öpüyorum. Umarım başarılı olurlar. Çözümsüzlükten siyasal çıkar devşirenler ise, çözümden sonra bir süre daha havlayacaklardır; ama altı ay sonra huzurun ve güvenin tadını alan Anadolu halkı bu işi çözenlere “Allah razı olsun!” diyecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.