Şehirler de Yetim Kalır

Gün gelir bir şehir yetim kalır, öksüz kalır. Sokaklarında bin bir boynu bükük yalnız başına dolanır.

Gün gelir bir şehir, kaybeder bir evladını. Yürekler yanar ve hüzün sarar dört bir yanı. Teselli arar gözler, söylenen son sözler boşlukta asılı kalır.

Şehirler de yetim kalır… Kürsülerde konuşan olmaz artık, tanıdık bir ses, bildik bir yüz, aşina bir çehre arar belki insanlar, ancak tatlı bir anıdan başka bir şey bulamazlar.

Şehir, planlanır ve kurulur, mühendisler binalar yapar, yollar yapar, köprüler inşa edilir. Pazar yerleri kurulur, camilerin etrafında büyür meydanlar. Ne var ki hayatiyetini, canlılığını sultanlarıyla, evliyasıyla, dervişiyle, delisiyle, müderrisiyle, mürşidiyle bulur şehir.

Şehirler de yetim kalır… Dar bir sokakta, yaz kış aynı urbasıyla görmeye alıştığınız bir kimsesizi kaybedince yetim kalır. Her gördüğüne selam veren, yüzünden tebessüm eksilmeyen, nur yüzlü dedeler göçünce ahret yurduna öksüz kalır şehirler.

Yıllar geçer, tarihle yoğrulur şehir. Kalesinde ne canlar verir, fetih niyetiyle gelene el verir, dergâhlarında kalana aş verir, mescitlerinde sabahlayana sabır verir, tarihini yazana ecir verir. Gün gelir yetim kalır, hocasını camiden, askerini surdan, talebesini rahleden alır gider Azrail de, şehir yetim kalır.

Musibet dadanır bazen, felaketler devşirir zaman, afetler yıkıp geçer. Böyle zamanlarda velileri tekrar göverir şehrin ve yüreklere derman olur, yaralara çare olur. Onların gölgesinde, eteklerinin pervanesinde, dizlerinin dibinde teselli bulur şehir. Gönüllere su serper, dayanma gücü verir, ruhumuza dinçlik, dizlerimize dirayet verir. Bir gün gelir, ölüm alıp gider aramızdan o manevi diyarların sultanlarını ve şehir yetim kalır.

Manevi mimarını kaybederse şehir, sarsılır, titrer ve ateşlenir. O mimarlar, hafızasıdır çünkü şehrin, canlı tarihidir, berekettir, kem gözlere siperdir, muhabbetin kaynağı, nüktenin âlâsı, dertleşmenin hasıdır.

Şehirler de yetim kalır… Hacı Veyis Efendiyi, Hacı Veyiszade’yi, Aksekili Mehmed Emin’i, Hüseyin Efendiyi, Hasan Hüseyin Kulak’ı, Ali Ulvi Kurucu’yu, Fahri Efendiyi, Sadreddin Konevi’yi, Memiş Efendiyi ve daha onlarcasını kaybeden Konya yetim kalmıştır. Tıpkı Tahir Hocasını, bâki istirahatgâhına uğurladığında yetim kaldığı gibi. Ne var ki, mukadderat şehirleri yetim bırakmakla mesul.

Şehirler de yetim kalır… Konya gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi