Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

Reisin Ölümünde Barnabas İncili Şüphesi

“Ruhu büyük insanda büyük büyük dert olur. Kendi mert olanın talihi namert olur” demişti. Ozan Arif. Güzel ülkemin treji komik kaderini anlatan bu sözü, yıllardır ne çok tekrarlar olduk.

Rus ajanlarının İstanbul’un orta yerinde Çeçen komutan avına çıkmasına, faili meçhul cinayetlerin merkezi haline gelen bir memleketin insanları olarak pek şaşırmadık biz.

Özal’dan,Eşref Bitlis’e, ASELSAN’lı Mühendislerden, uçak kazasında kaybettiğimiz bilim adamlarına, soyadlarının benzerliğini kaderlerinde de yaşayan Muhsin Yazıcıoğlu ve “Süper Vali” Recep Yazıcıoğlu’na kadar adını sayamadığımız, vatana hizmeti canıyla ödeyen nice insanlar geldi geçti bu ülkeden.

 
Yazık ki onların ölümleri hepimizi Ermeni edecek kadar ses getirmedi, ağıtlar yaktırmadı.

Susurluk kazasında yeri göğü inletip geceleri lamba açıp kapayarak “Işık oyunları” düzenleyenler, sözde kaza özde cinayet olan bu ölümlere sessiz kaldılar.

 
Genel yaşananlara bakınca bu olaylara fazla mı tepki bekliyorum acaba diye sorguluyorum kendimi.

Düşünsenize bu ülkede şehirlerin orta yerinde cephanelikler bulunuyor, her ay düzenli olarak darbe planları ele geçiriliyor, Türkiye’nin en önemli muhalefet partisi genel başkanı ise bu örgüte sahip çıkıyor. Halk ise Ergenekon haberlerini gördüğünde kanalı değiştiriyor.

Şaka gibi yaşananlar. Ne tarafından tutarsanız elinizde kalıyor. Bütün bunları fark edip, ülkesi için mücadele edenlerde ya kazaya kurban gidiyor, ya da intihar ediyor.

 
Bu ülke halkı, faili meçhulleri merak etmediği sürece, ülkeye hizmet edenlere sahip çıkmadığı müddetçe, benzer kazaları ve benzer intiharları daha çok duyacak.

Kimse “Halkın elinden ne gelir, yukarıdakiler yapıyor her şeyi” edebiyatı da yapmasın lütfen. Merak ediyorum, hani o çok gözyaşı döktüğümüz, ardından ağıtlar yaktığımız Muhsin Başkan’ın kazası ardandaki gelişmeleri kaç kişi takip etti?. Gün be gün kazadan ziyade komplo olduğu gözler önüne serilen bu ölüm ardı yaşananları hangimiz izledi?

 
Muhsin Başkan’ın ölümü üzerindeki şüpheler devam ederken, Reis’in ülkemiz için yapılacak önemli çalışmalarda ve vatanımız üzerinde oynanan oyunların bozulmasında en aktif rol alanlardan birisi olduğu gerçeği de her yeni gelişmeyle meydana çıkıyor.

Son günlerde sıkça tartışılan Barnabas İncili konusunda da Reis’in çalışmalarda bulunduğunu öğrenmek şaşırtmadı beni.

Yıllardır adını duyduğumuz bu İncil ve yaşananlar Aydoğan Vatandaş’ın son kitabıyla tekrar gündeme gelmişti. Haber Türk’te ki bir tartışma programıyla dikkatimi çeken bu konuyu araştırmak için çeşitli kaynaklara baktım.

En dikkatimi çekense internet üzerinden misyonerlik yapan sitelerin açıklamalarıydı. Büyük bir heyecanla bu İncil’i yalanlama yoluna gitmişler, sitelerin birçok yerinde konuyla ilgili açıklamalar getirmişlerdi.

Açıkçası bir parça dikkatli olanlar, siteler üzerinden bile misyonerlerin ne denli korku ve telaş içine girdiklerini görebilirler.

 
Aydoğan Vatandaş’ın dışında ise Star yazarı Aziz Üstel Hristyanlığı dünya çapında etkileyecek öneme sahip olan kayıp Barnabas İncili hakkında bir yazı kaleme aldı.

Muhsin Başkan’ın ölümüyle bu konu arasındaki bağlantıya geçmeden önce bir parça Barnabas İncili’nin ne olduğu ve Reis’e kadar yaşanan sürece değinmek istiyorum.

 
 Barnabas İncil’i Hıristiyanlığın en tartışmalı konularından biri olarak kabul ediliyor. Hz. İsa döneminde yazılan tek İncil olduğuna inanılan ve ’Beşinci İncil’ de denilen Barnabas İncil’inde iddiaya göre, Hz. İsa’nın, "Tanrı’nın oğlu değil peygamber olduğu" yazıyor ve Hz. Muhammed’i müjdelediğine inanılıyor.
 
İznik Konsülü tarafından yasaklanan,  kimine göre 13 sayfalık mektup kimine göreyse 227 sayfa olduğu söylenen bu İncil’de , Hz. İsa’nın İslam inancında da olduğu gibi çarmıha gerilmediği, onun yerien kendisine ihanet eden havarinin çarmıha gerildiği yazıyor.
Dinler tarihi açısından da oldukça ilginç olan bu İncil’in  Aydoğan Vatandaş’ın Apokrifal isimli kitabıyla gün yüzüne çıkan serüveni ise macera filmlerine taş çıkartacak cinsten.

İddiaya göre 1981 yılında Şırnak Uludere’ de avdan dönen köylüler bir mağaraya giriyor. Babat Aşiret Reisi Korucubaşı Hazım Babat'ın babası Ferhat Babat bir kitap buluyor mağarada. Kitap elden ele dolaşıyor.

Çevirme çalışmaları sırasında filolog Hamza Hocagil'e kadar ulaşıyor. Aramice uzmanı Hamza Hocagil kısa süre sonra söz konusu metnin Arami dilinde fakat Süryani alfabesiyle yazılmış bir İncil metni olduğunu anlayarak “Bu Kitap Barnabas İncil’i” diyor.
Hocagil, tam İncil'in tümünü çeviriye başlayacakken, Jandarma gelip el koyuyor kitaba. Tam iki yıl kilit altında kalıyor.
Hocagil işin peşini bırakmıyor; 1986'da Turgut Özal'a gidiyor, anlatıyor olan biteni. Hocagil 1983 yılında Özal'ın girişimleri ve Özel Harp Dairesi'nin kontrolünde İncil'i tercüme etmeye başlar. Ancak tercüme süreci bir süre sonra durduruluyor.
Ancak İncil'in son sayfasında Aziz Barnabas'ın söz konusu İncil'i dört nüsha olarak yazdığını fark eden Hocagil, diğer 3 İncil'in peşine düşer.
 İncil'lerden biri İsrail'de bulunur. İsrail nüshasını bir Alman firmasının sponsorluğunda, İsrail Cumhurbaşkanı İsak Rabin'in torunu Viktoria Rabin ile birlikte çıkarılır. Viktoria Rabin, İncil'in gerçek nüshalarını okuduğunda Müslüman olur. Fakat yaptığı kazı çalışmalarında 10 Emir ve Zebur'un izini sürerken, Etiyopyalı bir zenci tarafından öldürülür. İsrail'de bulunan İncil önce Vatikan'a satılmak istenir. Vatikan adına İncil ile igili görüşmelerde bulunan Kardinal Mario, açıklanamayan bir sebeple hayatını kaybeder.

İncil’in diğer nüshasının bulunduğu Kıbrıs’ta da ilginç gelişmeler yaşanır.

1996 yılında Kıbrıs'ta Aziz Barnabas'ın mezarını soyulur. Soygunu JİTEM’cilerin yaptığı iddia edilir. KKTC'de soygunu araştıran Gazeteci Kutlu Adalı, aldığı tehditlerden kısa bir süre sonra öldürülür. Kutlu Adalı'nın eşi İlkay Adalı cinayeti Avrupa İnsan Hakları mahkemesine götürür ve Türkiye olayın aydınlanması için gereken özeni göstermediği gerekçesiyle mahkum olur. Adalı öldürülmeden kısa süre önce, Abdullah Çatlı'nın Kıbrıs'a geldiği tespit edilir.

 
Barnabas İncili’nin başına gelenleri detaylarıyla Aydoğan Vatandaş’ın kitabından öğrenmek mümkün.

Tartışma programıyla dikkatimi çeken konuyu öğrendiğimde aklıma ilk gelen isimse Muhsin Başkan olmuştu. Gerçeklerin ortaya çıkmasıyla belki milyonlarca insanı İslamiyet’le tanıştıracak bu konuya Reis’te ilgisiz kalmamıştı.

 
Yazıcıoğlu ortak tanıdıklar vasıtasıyla Vatandaş’ı 2009 Ocak ayında Ankara’ya davet eder. Ve hatta 2 milyon dolar da bütçe bularak bu konunun sinemaya aktarılmasına uğraşır.

Muhtemelen ömrü yetseydi Yazıcıoğlu, bu konunun yalnızca filme çekilmesini sağlamakla kalmayacak, Barnabas İncili’nin serüvenini de araştıracaktı.

 
Reis’in öl(dürül)mesinde  Barnabas İncili’nin ne denli rolü olduğunu Aydoğan Vatandaş’ta sorgulamış.

Konuyu araştıran herkesin öldürüldüğünü düşününce bu iddianın hiçte zayıf bir ihtimal olmadığı fark ediliyor.

Umut edelim ki Reis’in gerçekleştirmeyi istediği bu konu gerçekten sinemaya uyarlansın ve kitlelere ulaşsın. Böylelikle şimdilerde tüm kesimlerin suskunluğunu koruduğu yalnızca misyoner sitelerinde yalanlama yoluna gidilerek çarpıtılan gerçekler insanların gözleri önüne serilsin.

 
Selam ve dua ile…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi