Alev Ayyıldız
Alev Ayyıldız

Onurlu İntihar Olur mu?

Yıllar önceydi. Evladı şehit düşmüş akrabamız olan bir aileyi ziyarete gitmiştik. Suskunluğun içinde yalnızca şehidin kardeşinin dudaklarından birkaç cümle dökülmüştü. “Ağabeyimi şehit ettikten sonra parmağındaki altın yüzüğü çıkarmaya çalışmış teröristler. Çıkaramayınca parmağını kesip yüzüğü almışlar” demişti.

Arkasında, üç aylık hamile bir eş ve şişmiş gözlerle kesik parmağına ağlayan kardeşini bırakan şehidin anıları, yıllar içinde yürekler yakacak binlerce vatan evladının eklenmesiyle hafızamdaki yerini hiç kaybetmedi.

Hikâyeleri değişse de şehitlerin arkada yakınlarına bıraktıkları en önemli miras onurlu bir isimdi. İnançları ve bu topraklar için ölüme yürümüştü onlar. Vatanlarını yürekten sevmişlerdi.

Anadolu’nun bağrından kopup gelirken peygamber ocağına, ince hesaplar peşine düşmemişlerdi. Ellerinde silahlarını alıp çektirdikleri aileleri tarafından çerçeveletip duvarlara asılan fotoğrafları vardı.

Yargılamadan, sorgulamadan, çıkar hesaplarına düşmeden, siyasete karışmadan üzerlerine düşeni yapmışlardı.  

Bedeli milyon dolarları bulan İstanbul’un bilmem neresine yapılan villalar umurlarında olmadı kuş uçmaz kervan geçmez dağlarda nöbet tutarken.

 Onurları isimleriydi, isimleriyse içilen şahadet şerbetiyle birlikte şerefti. Adı Güneş olan yalın ayaklı çocuklar bıraksalar da gerilerde ecelin onlara “gel” dediği zamanda yürümüşlerdi son yolculuklarına.

Deniz Kuvvetleri Komutanın sır ölümde söylediği “Onurlu intihar” yakıştırması, yeni bir lügat soksa da Türkçemize, ordumuzda, şerefli bedelin adı olan şehitlerimizi bir kere daha anmama vesile oldu.

Niyetim şehit aileleri üzerinden acıtasyon yapmak falan değil. Ama kimi çokbilmişlerin tatmadıkları acıları bilir edayla dile getirerek, sık sık söylemlerinden düşürmediği gibi yapılan fedakârlıkların, ödenen bedellerin acılarını bir nebze olsun hatırlatmak istedim.

Bir tarafta on binlerce vatan evladı, diğer yanda son operasyonlarla birlikte intihar eden ya da öldürülüp intihar etti süsü verilen subaylar.

Gönlüm inancı ve vatanı için mücadele eden tüm insanların, Hak katında olduğu kadar halk nazarında da değer görmesidir.

Fakat şüphesiz ki bunun yolu kendi hayatına son vermekle geçmiyor. Ayrıca bilindiği gibi inancı gereği, intiharı meşru gören bir millet değiliz. İslam Dinine göre büyük günahlardan kabul edilen kendi canına kast etmek, Türk milletinin İslamiyet öncesi kültüründe de kabul görmemekteydi.

Güya cesaret ve onur adına sevgili için yapılan ölüm düelloları, Rus ruletleri ya da Japonların Harakirisi bizim tabiatımızda yok.

Onurlu intihar olur mu tartışmaları bir yana komutanın sözlerinin ardından özellikle Genel Kurmayca yapılan açıklamalarla, ülke gündemi bir anda gerildi. Cenazede üzüntüyle karışık söylenen sitemkâr sözler, yeni bir tartışma başlatacak cinstendi.

Kutsaliyetinden dolayı eleştirilmesi meşru görülmeyen ordunun son dönemlerde adının, başta Ergenekon olmak üzere, ıslak imza, darbe planları ve bulunan günlüklerle anılmaya başlanmasıyla birlikte çeşitli eleştiriler ve akabinde değerlendirmelerde geldi.

Eleştiriye tahammülü olmayan, yapılan olumsuz değerlendirmelerin dahi neredeyse vatan hainliği olarak görüldüğü Türk ordusunda ortaya çıkan bu tür sıkıntılar, kurumun niteliğine bakılmaksızın “Yanlışa yanlış deme” gerekliliğini ortaya koydu.

Artık yönetim ve işleyişlerin şeffaflaştığı, insanların daha fazla demokratik ortam istediği ve yönlendirilmenin önceki kadar rahat yapılmadığı bir Türkiye var. Halkımız toplumsal konulara daha b,ir kulak kabartmış durumda fakat zihninde gelişmelerle ilgili bir netlik mevcut değil

Çünkü ne askeri kanatta nede hükümet nezdinde gizli örgütler ve darbe planlarıyla ilgili net bir açıklama yapılmadı. Basında olayı çok süslü laflarla köşe yazılarına bırakınca zaten karmaşık olan Ergenekon ve akabinde ki demokrasi karşıtı gelişmeler halkımız tarafından yeterince tanınmadı ve takip edilmedi.

İnsanların Ergenekon deyince bile akıllarında net bir görüntü oluşmuyor. Yalnızca artık kabul edilen bir gerçek var ki hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ve ülkemizin huzurunu kaçıran her türlü gelişmenin tezgâhlanan oyunlar olduğu.

Demokrasi karşıtı yaşanan gelişmelerin durumu netlik kazanmamışken buna karşın Ergenekon’u meşrulaştırmaya çalışanların ya da yapılan operasyonları gölgelemek isteyenler hiçte az değil.

Son açıklamalarda adeta ekmeğine yağ sürdü onların. Amaçlarına göre, hükümet, ordu, basın ve yargı kurumları birbirine girmeli, halk güvensizlik içinde kalmalıydı.

Demokratik açılım sürecini hatırlayın. Genel Kurmay Başkanı’nın Doğu Anadolu’ya yaptığı ziyaretten, ordu ve hükümet arasındaki işbirliğinden nasıl da rahatsız olmuşlardı.

Hükümetle asker arasında yaşanabilecek soğukluğu dört gözle bekleyenler hiçte az değil nede olsa. Yaşanabilecek krizden pay almaya çalışan başta CHP olmak üzere ülkeyi küçük açıklamalardan kaosa sürüklemeye çalışan ve bu süreçte basın desteği alan geniş bir zümre var. Onların derdi yazık ki ne orduyu savunmak nede ülke çıkarlarını düşünmek. Vaktiyle kan ağlattıkları ülkeme biraz daha kendi menfaatlerini korumak ve oy avcılığı yapmak.

Şüphesiz ki Türk Silahlı kuvvetleri bu ülkenin göz bebeği. Fakat yalnızca ordu da değil, siyasette, kamuda, yardım derneklerinde, vakıflarda kısacası her kurumun içinde çürük elmalar olacaktır. Kuruma düşense çürük elmayı görmezden gelmek değil ayıklamaktır. Böylelikle milletin nazarında oluşacak ufacık şüpheye dahi yer kalmayacaktır.

Yanlışa yanlış deyip, bu şekilde mücadele edenlere selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alev Ayyıldız Arşivi