
ÖLÜLER ŞEHRİNDEN İZLENİMLER
Bir gün mezaristanda yalnız başıma dolaşıyordum. “Ölüler şehri”nde bulunmayı hep sevmişimdir. Orası, şu hayatın hemen ötesinde bekleyen ikinci ve gerçek yaşama kavuşmuş olmakla “sonsuza dek yaşayacakları ve elde ettikleri her şeyin yanlarına kar kalacağı” fena yanılsaması içinde kötülüğü sevinçle kucaklayıp duran dünyalıların tüm yakıcı tutkularından arınmış kimselerin şehridir. Bir dinginlik ve sonsuz özgürlük ülkesidir. Dünyada can yakan iki temel varoluşsal acının son bulduğu ve üçüncü temel arzunun ikram edildiği beldedir: Yaşlılığa karşı sonsuz bir gençlik, ölümlülüğe karşı yeni ve zamansız bir yaşam, dünyadaki fizik yasalarının bizi yere çakan sınırlamalarına karşı hayal hızında bir hareket ve istek gerçekleştirme özgürlüğü…
O aşamada aklıma üşüşen “çürükçü” subaylar için de iki çift söz söylemek istiyorum. İnsanların ahirette tabi tutulacağı işkenceler, dünyada işledikleri kötülükler cinsinden olacaktır. Ben sahte çürük raporları ile milyonlarca metrekare arsa alan biri olsaydım, ahirette bir metrekare yerden bile yoksun bırakılmaktan ve vücuduma “çürütme” işkencesi uygulanmasından korkardım. Gerisini okuyucunun hayal gücüne havale ederek, yalnızca şunu söylemekle yetineceğim: Bir Türkiye aşığı olan bu fakir, isteğinin gerçekleşmesi üzerine askerliğini yedek subay ve tim komutanı olarak Güneydoğu Anadolu’muzun sınır boylarında yapmış ve iki ay Cudi Dağı’nda kalmış, asla acıması olmayan hain terörist sürüsüne karşı inançlı ve cesur bir yürekle mücadele vermiş biridir. O süre zarfında gördüğü hemen hemen bütün askerlerin Anadolu’nun köy ve kasabalarından gelen yoksul ve kimsesiz çocuklar olduğuna tanık olmuş, ne yazık ki orada bir tane üst düzey bürokratın, yüksek yargı üyesinin, milletvekilinin, zenginin ve özellikle bir subayın çocuğuna hiç rastlamamıştır. Kişisel izlenimlerime güvenmeyenler, şehit cenazelerinde ağlayan anne ve babaların kılık kıyafetine bakarak onların toplumsal statülerini anlayabilirler. Lütfen hiç kimse alınmasın, darılmasın; ama şahsen benim gözlerim, bugüne dek televizyonlarda ve gazetelerde terörle mücadelede şehit olmuş bir askerin cenazesinin başında baba sıfatıyla gözyaşları döken bir tek subaya ve diğerlerine tanık olmuş değildir (Yanılıyor olabilirim. Gören varsa haber versin, bu cümleyi buradan silelim). İnsanları susturmak için güçlü olmak yetmez, haklı ve adil olmak da gerekir. Adaletin olmadığı yerde sevgi, beraberlik ve kardeşlikten söz etmek kulağımıza çok etkileyici gelmez, hatta çoğu kez kulaklarımıza ulaşmadan havada can verirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.